SOBİAD İndeksli Yayınlar Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.11779/1929
Browse
Browsing SOBİAD İndeksli Yayınlar Koleksiyonu by Access Right "info:eu-repo/semantics/closedAccess"
Now showing 1 - 6 of 6
- Results Per Page
- Sort Options
Article Adli Para Cezasının Bireyselleştirilmesinde Bir Gün Karşılığı Para Miktarından Kaynaklanan Sorunlar(Seçkin Yayıncılık, 2016) Çınar, Ali RızaPara cezası, suç karşılığı olarak yasada öngörülen sınırlar arasında belirlenerek, hükümlüden alınan bir miktar paranın, yasanın belirlediği yere (devlet hazinesine) ödenmesidir.Para cezası en eski cezalardandır. Bölünebilmesi nedeniyle para cezaları, bireyselleştirmeye çok yatkın bir ceza türünü oluşturmaktadır. Adli hata durumunda onarımı olanaklıdır. Para cezasının olumsuz nitelikleri de bulunmaktadır. Para cezası, ekonomik durumları birbirinden farklı insanlarda çok değişik etkiler yapar. Böylece de cezalarda yasallık ve eşitlik ilkesine aykırı sonuçlar doğurur. Çağdaş ceza hukukunda, bu sakıncaları giderici sistem ve yöntemler saptanarak uygulanmaktadır.Para cezalarının belirlenmesinde 765 sayılı Türk Ceza Yasası klasik sistemi benimsemişti. Bu sistemde yargıca alt ve üst sınırlar arasında bir ceza belirleme konusunda takdir yetkisi verilmişti. Klasik para cezası sistemine yönelik olarak bu sistemin eşitlik ilkesine uygun olmadığı zengin ve yoksul hükümlüler üzerinde aynı etkiyi göstermediği ileri sürülmüştür. Ayrıca bu sisteme yönelik önemli bir eleştiri ise yüksek enflasyon nedeniyle Türk parasının değerindeki düşmeden dolayı zaman içerisinde para cezasının caydırıcılığını yitirmesiydi.Bu sakıncaları gidermek amacıyla Türk hukukunda yeni 5237 sayılı Türk Ceza Yasası'yla gün para cezası sistemine geçilmiştir. Türk Ceza Yasası'nda adli para cezasını düzenleyen hükümle ilgili gerekçede, "Gün para cezası sisteminin temel amacı, para cezasının kişinin ödeme gücüne göre belirlenmesi yoluyla, suç işleyen zengin ile fakir arasındaki eşitsizliği gidermektir" denilmektedir. Bundan dolayı da ödeme gücü olan kişi üzerinde etkisi olmayan, ödeme gücü olmayanın ise sonuçta yine infaz kurumuna gönderilmesini sonuçlayan "klasik para cezası" sisteminden vazgeçilerek, "gün para cezası" sistemine geçildiği belirtilmektedir.Türk Ceza Yasası'nın "Adli Para Cezası" ile ilgili hükmün gerekçesinde açıklananlara katılıyoruz (m.52). "Gün para cezası" sisteminin benimsenmesi de yerindedir.Ancak "bir günün parasal miktarı" için öngörülen alt ve üst sınırlara göre, gerekçede açıklananların gerçekleştirilme olanağı bulunmamaktadır. Çünkü Yasamızda, bir gün karşılığı birim para cezasının üst sınırının parasal miktarının alt sınırın beş katı olarak düzenlendiğini görmekteyiz. Halbuki alt ve üst sınırlar arasında oran (makas) arttıkça, para cezasının bireyselleştirilmesi, bölünebilmesi daha olanaklı duruma gelecektir. Ayrıca enflasyon nedeniyle para değerindeki düşmeden dolayı kaynaklanacak sakıncalar da önlenmiş olacaktır. Böylece cezanın genel ve özel önleme etkisi de gerçekleştirilecektir.Gerekçede açıklananların gerçekleşebilmesi ve çalışmamızın konuyla ilgili bölümlerinde ayrıntılı olarak açıkladığımız sorunların yaşanmaması için "bir günün parasal miktarının" yasadaki alt sınırı mümkün olduğunca az, üst sınırı ise yüksek öngörülmelidir.Article İnsan Üzerinde Deney Suçu (tck M.90) ve Klinik Araştırmalar Etik Kurulları(Seçkin Yayıncılık, 2014) Akyürek, GüçlüBu çalışmada, insan üzerinde deney suçu ile bağlantılı olarak klinik araştırmalar etik kurulları ele alınmıştır. Genel olarak açıklanan söz konusu suçun oluşmaması için aranan hukuka uygunluk nedenlerinden olan Etik Kurul onayının, nasıl bir kurul tarafından ve ne şekilde verilebildiği ortaya konmuş, olası sorunlara cevap aranmıştır.Article Kendilerine Yasal Danışman Atanan Kişilerin Hukuki Durumu(Seçkin Yayıncılık, 2016) Kurt, EkremSınırlı ehliyetliler temelde fiil ehliyetinin bütün koşullarına sahiptir, ayırt etme gücüne sahiptir, ergindir, kısıtlı da değildir. Bunların kısıtlanmaları için yeterli sebep bulunmasa da MK 429'da sayılan işlemler için onayı alınmak üzere bunlara bir yasal danışman atanır. Maddede sayılanların dışındaki işlemler için bu kimselerin fiil ehliyetleri tamdır. Atanan yasal danışmana oy danışmanı adı verilir. Hakim gerek görürse bu kişilerin mal varlıklarının yönetimini yasal danışmana verebilir. Öğretide her iki uygulamanan da yani MK'da sayılan işlemlerin yanısıra malverlğı yönetiminin de yasal danışmanın onayına bağlanabileceği ve böylelikle "karma danışmanlık" oluşturulabileceği kabul edilir.Article Tescil İlkesi ve İstisnaları(Uluslararası Antalya Üniversitesi, 2017) Kurt, EkremTescil ilkesi, Medeni Kanun'un tapu sicili düzenine hâkim olan bir ilke olup, taşınmazlar üzerindeki ayni hakların tapu siciline tescil ile doğmasını öngörür. Bu yönüyle hak sahibinin tescili talep etmesi bir tasarruf işlemi olup, taşınmaz üzerindeki mülkiyet veya diğer bir ayni hakkın ilgilinin malvarlığının aktifinden çıkarak başka birinin aktifine girmesini sağlar. Aynı işlevi taşınırlarda zilyetliğin devri sağlamaktadır. Bununla birlikte Medeni Kanun Alman Medeni Kanunu'nun aksine mutlak tescil ilkesini değil; nisbi tescil ilkesini benimser. Yani, ayni haklar kural olarak tapu kütüğüne tescil ile doğmakla birlikte, Kanunda bunun birçok istisnası bulunmaktadır. Bu istisnaların bir bölümü doğrudan doğruya Medeni Kanun'dan kaynaklanan kendine özgü kazanımlar iken diğer bölümü ise külli halefiyet yoluyla, son olarak da mahkeme kararı ile elde edilen kazanımlardır. Tescilsiz kazanım hallerinde mülkiyetin devri tescilden önce gerçekleşmiş olmakla birlikte yine de sicil dışı ayni hak kazanan kimsenin bu hak üzerinde tasarrufta bulunabilmesi için açıklayıcı nitelikteki tescilin yapılması gerekmektedir. Nisbi tescil ilkesi irtifaklar ve taşınmaz yükleri için de geçerli olmaktayken, taşınmaz rehinlerinde mutlak tescil ilkesine yaklaşıldığı söylenebilir. Nisbi tescil ilkesinin sakıncası, sicildeki görünüm dışında ayni hak devrini mümkün kıldığı için, sicilin gerçeği yansıtmama olasılığını artırmasıdır. Bu durumda, üçüncü kişinin sicile güvenin korunduğu hallerde gerçek hak sahibinin hak kaybı yaşaması söz konusu olabilmektedir.Book Tüketim Ödüncü Sözleşmesi (karz Akdi)(Adalet Yayınevi, 2014) Kurt, EkremTüketim Ödüncü Sözleşmesi (Karz Akdi), TBK'nun kullandırma amacı güden sözleşmeler kategorisinde yer alır. Bu sözleşmeyle ödünç veren, ödünç alana bir miktar tüketilebilir eşyayı ya da parayı verme, ödünç alan da kararlaştırılan sürenin sonunda bunun mislini geri verme borcu altına girerler. Kullanma ödüncünden farkı, ödünç alınan şeyin tüketilerek yerine mislinin verilmesinde ortaya çıkar. Oysa kullanma ödüncünde bizzat ödünç alınan şeyin iadesi söz konusudur. Tüketim ödüncünün en çok karşımıza çıkan türü para ödünçleridir. Bu yönüyle pek çok kredi ilişkisinin temelini de tüketim ödüncü sözleşmesi teşkil eder. Ticari olmayan işlemlerde, sözleşmede kararlaştırılmadıkça faiz istenemez iken ticari karz ilişkilerinde sözleşmede kararlaştırılmış olmasa bile faiz istenmesi mümkündür.Article Türk Hukukunda Kişiye Sıkı Sıkıya Bağlı Haklar ve Hukuki Sonuçları(Seçkin Yayıncılık, 2016) Kurt, EkremKişiye sıkı sıkıya bağlı hakların tanımına MK'da yer verilmemiştir. Bunların en belirgin özelliği, başkasına devredilememeleri ve temsil yasağıdır. Kural olarak yasal temsil bile bu haklar bakımından geçerli değildir. Bununla birlikte bu haklar tek tip değildir. Çeşitli özelliklerine göre farklı rejimleri söz konusudur.
