Please use this identifier to cite or link to this item: https://hdl.handle.net/20.500.11779/2200
Title: Avrupa insan hakları sözleşmesi kapsamında şüpheli ve sanığın hakları
Authors: Çınar, Ali Rıza
Keywords: ...
Source: Çınar, A.R.(2 Kasım 2023). Avrupa insan hakları sözleşmesi kapsamında şüpheli ve sanığın hakları. International Law Students Association.
Abstract: Sözleşme’nin Türkiye Tarafından Onaylanması: İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’nın siyasal bütünleşmesi ve insan haklarına saygılı bir barış ortamı sağlanması için Avrupa Konseyi kurulmuştur. Türkiye de Avrupa Konseyi’nin kurucu üyeleri arasında yer almıştır.Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca 1948’de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer alan bazı temel haklara bir güvence sağlamak için, 1950 yılında Roma’da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) imzaya açmıştır. AİHS, Eylül 1953’te yürürlüğe girmiştir. Türkiye, 1 no.lu Protokol ile birlikte 1954 yılında AİHS’yi onaylamıştır.Onay belgesinin 18 Mayıs 1954 günü Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği’ne verilmesi ile Sözleşme (AİHS) Türkiye açısından da yürürlüğe girmiş ve iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiştir.Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınmış olan haklar, Sözleşme’den sonra yapılmış olan, hem 1961, hem de 1982 Anayasaları tarafından da güvence altına alınmıştır.Türkiye bireysel başvuru yetkisini 1987 yılında tanıdı (28.01.1987). Daha sonra da Türkiye 1990 yılından geçerli olmak üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) zorunlu yargı yetkisini tanımıştır.Sözleşme organlarından olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarıyla, Sözleşme’nin ulusal düzeyde uygulanabilirliği her gün biraz daha artmakta ve Sözleşme’nin soyut kuralları somutlaşmaktadır.Sözleşme’nin İç Hukuktaki YeriUluslararası sözleşmelerin iç hukuktaki yeri ve değeri konusunda Anayasa (m.90/son) iki temel kural koymuştur. Bu kurallardan biri, “Uluslararası anlaşmalar yasa gücündedir”, diğeri ise “Uluslararası anlaşmaların anayasaya aykırılığı”nın ileri sürülememesi.Anayasanın 90. Maddesi’nin son fıkrasına, 07.05.2004 tarihli ve 5170 sayılı yasa ile şu cümle eklenmiştir: “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeni ile çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır.” Bu düzenlemenin, insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmeler ile yasalar arasındaki uyuşmazlıkların çözülmesi için önerdiği çözüm, uluslararası sözleşme hükümlerinin “esas” alınmasıdır. Anayasadaki bu düzenleme, yasaların uygulanması kadar, yapılmasını da kapsar; yasama, yürütme ve yargıyı bağlar. Kamu yetkilileri (vali, kaymakam ve başka yöneticiler ile kolluk kuvvetleri) de, uluslararası sözleşmeleri/anlaşmaları yasaya üstün tutarak uyuşmazlıkları çözmekle yükümlüdürler.Uluslararası sözleşmeler/anlaşmalar, daha ileri kurallar içerdiği sürece, taraflarca ileri sürülmemiş olsa dahi, yargıçlar uyuşmazlıkları, ulusal yasalara göre değil, kendiliğinden uluslararası sözleşmeleri gözeterek çözmelidir. Bu, anayasal bir yükümlülüktür.Sözleşme’yi iç hukukta uygularken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) yerleşik ilke kararları ve içtihatlarının göz önüne alınması gerekir.Anayasamızda 2004 yılında yapılan değişiklikle, onayladığımız ve iç hukukumuzun bir parçası haline getirdiğimiz “İnsan Hakları Sözleşmesi”ne, kurallar sıralamasının en üstünde yer vermiş olmamızın, onları yaşamın bir parçasına dönüştürmek için yeterli olmadığını da unutmamalıyız.Yargı yerlerimizin ve yönetsel yetkililerimizin, hiç de kolay olmayan ve küçümsenmemesi gereken bu yükümlülüklerini, eksiksiz yerine getirebilmelerini sağlayacak koşulları hazırlamak gerekir. Bu koşulların başında da, insan hakları öğretimi ve eğitimi gelmektedir.Sözleşmeye göre şüphelinin/sanığın hakları1. Adil yargılanma hakkı2. Bağımsız-tarafsız-olağan hâkim ilkesine uygun bir mahkemede aleni yargılanma hakkı3. Hak arama (mahkemeye başvurma) hakkı4. Makul sürede yargılanma hakkı5. Savunma hakkıAdil yargılanma hakkı sanığın, adil, dürüst ya da hakkaniyete uygun yargılanma hakkı vardır (AİHS m.6/1; İHEB m.10; Ay m.36/1).Anayasa’ya göre, herkes adil yargılanma hakkına sahiptir (Ay m.36/1).Adil yargılanma, insan hakları ile şüpheli, sanık ve mağdurun hakları ihlal edilmeksizin yapılan yargılamadır.Adil (dürüst) yargılanma hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin bir iç hukuk kuralı haline gelmesiyle, hukukumuzun bir parçası olmuş ve Anayasa m.36’da doğrudan doğruya ifadesini bulmuştur.Yasa’ya göre, Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığıyla şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak koruma (muhafaza) altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür (CYY m.160/2).Bağımsız-tarafsız-olağan hâkim ilkesine uygun bir mahkemede aleni yargılanma hakkıSanığın, mahkeme tarafından ve aleni olarak yargılanma hakkı vardır.Ancak mahkeme, bağımsız, tarafsız ve olağan hâkim ilkesine uygun biçimde kurulmuş olmalıdır (AİHS m.6/1; İHEB m.10; Ay m.138,141; CMK m.3,22,182).Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre, mahkeme kavramı, yasayla kurulan, yürütme organı ve taraflar önünde bağımsız, tarafsız ve yargılama usulü güvencesine sahip bir makamı ifade eder.Yasayla kurulan mahkeme koşulu, olağan (yasal veya doğal) hâkim güvencesini de beraberinde getirmektedir. Olağan hâkim ilkesi, gerek mahkemelerin kuruluş ve yetkilerinin, gerekse izleyecekleri muhakeme usulünün yasayla ve dava konusu uyuşmazlık ortaya çıkmadan önce belirlenmesini ifade ederDoğal hâkim ilkesinin ceza hukukundaki kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin ceza muhakemesindeki yansıması olarak nitelendirilmesi, ilkenin önemini ortaya koymaktadır.Anayasa’da, “hiç kimse kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz” denilmek suretiyle bu ilkeye yer verilmiştir (Ay m.37).Mahkemenin yasalara uygun karar verebilmesi için öncelikle mahkeme dışı etkilere karşı korunması gerekir.Mahkemenin bağımsız olması, hâkimlerin başka bir kişi ya da organdan emir almaması, özellikle yürütme erki ile tarafların etki alanı dışında olması demektir.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Kararlarında Gerekçeli Karar Hakkı AİHS'de adil yargılanma hakkının düzenlendiği 6. maddenin birinci fıkrasında "mahkeme kararlarının gerekçeli olması" gerektiğine dair açık hüküm bulunmamaktadır.Başka bir deyişe, mahkeme kararlarının gerekçeli olma zorunluluğu, AİHS'nin 6. maddesinde açıkça düzenlenmemiştir.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında, gerekçeyi “doğru ve güvenli adil yargılanma hakkının” temel bir unsuru olarak nitelendirmektedir. Daha doğrusu AİHM, gerekçeli karar hakkını, “hakkaniyete uygun yargılama” ilkesi çerçevesinde uygulamaktadır.AİHM, «gerekçeli karar hakkını» adil bir yargılama sürecinin vazgeçilmez bir unsuru olarak görmektedir. AİHM içtihatları doğrultusunda tanınan gerekçeli karar hakkı, tüm ulusal hukuk düzenleri üzerinde etkili olmuştur. Bu anlamda AİHM'in Anayasa Mahkemesi kararları üzerinde bir etkisi olduğu görülmektedir.
URI: https://hdl.handle.net/20.500.11779/2200
Appears in Collections:Hukuk Fakültesi Koleksiyonu

Show full item record



CORE Recommender

Page view(s)

4
checked on Jun 26, 2024

Google ScholarTM

Check





Items in GCRIS Repository are protected by copyright, with all rights reserved, unless otherwise indicated.