Tez Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.11779/1785
Browse
Browsing Tez Koleksiyonu by Access Right "info:eu-repo/semantics/openAccess"
Now showing 1 - 20 of 90
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis 4857 Sayılı İş Kanunu Bağlamında Normali Aşan Çalışmalar(MEF Üniversitesi, 2023) Öztürk, Kevser; Akyi̇ği̇t, ErcanNormali aşan çalışma kavramının öğretide hem fazla sürelerle çalışmayı hem de fazla çalışmayı içeren bir üst kavram olarak kullanıldığı görülmektedir. Normali aşan çalışmalar yani fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma günümüzde sıkça karşılaştığımız ve çoğunlukla da birbiriyle karıştırılmakta olan kavramlardır. Fazla çalışma 4857 Sayılı İş Kanunun da yazılı koşullar çerçevesinde, haftalık 45 saati aşan çalışmalar olarak kabul edilirken, çalışma süresinin sözleşmelerle haftalık 45 saatin altında belirlendiği durumlarda sözleşmeyle saptanan sürenin üstünde ama 45 saate dek yapılan çalışmada ise fazla sürelerle çalışmadan söz edilecektir. Günümüzde artan rekabetle birlikte birçok sektörde normal çalışma süresinin üzerindeki sürelerle çalışma yapılması gündeme gelmektedir. Normal çalışma süresi üzerinde yapılan bu çalışmaların ise, işçi ve işveren açısından bazı avantajları veya dezavantajları olabilmektedir. İşçi açısından normali aşan çalışmaları karşılığında yasal orandan aşağı olmamak üzere zamlı biçimde isteğine göre serbest zaman ve/veya zamlı ücret alabilmesi, avantaj olarak görülebilmektedir. Özellikle zamlı ücret şıkkının seçilmesi halinde, ekonomik boyutu dikkate alınarak işçilerin fazla çalışmayı tercih edilebileceği söylenebilecektir. İşveren açısından ise, işçilere normali aşan biçimde çalışma yaptırmak, yeni işçi alımına gitmeden üretimin arttırılmasını sağladığından, onun ekonomik avantajının olduğu söylenebilecektir. İşçi açısından fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma ele alındığı zaman işçiye ekonomik avantajının yanında işçiye arka planda birçok hakkı göz ardı edildiği gözlenmiştir. Özellikle bu çalışmaya katılan işçinin sosyal hakları, ruhsal veya fiziki sağlığı, dinlenme süreleri arka planda kalan önemli birkaç haklarından biridir. Bu gibi hak kayıplarının önüne geçilmesi açısından çalışma sürelerinin kanun çerçevesinde denetlenerek gerekli görüldüğü durumlarda cezai yaptırımlarla karşılaşılması işçi açısından güven duygusunu ve çalışma istediğini arttırabileceğinden söylenebilecektir. Hak kayıplarının önüne geçilmesi noktasında işverenin yasada belirtilen sürelerin üzerinde çalışma yaptırılmasını talep etmemesi ve yasaya uygun hareket etmesi hak kayıplarının önüne geçilmesi noktasında önem arz edecektir. Bu çalışmada 4857 sayılı İş Kanunu'nda Normali aşan çalışmalar yani fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma kavramları 4857 Sayılı İş Kanunu ve diğer kanunlar ve ilgili yönetmelikler ışığında tarihsel gelişimi, fazla sürelerin tespiti, fazla çalışma türleri, fazla çalışma yasakları, fazla çalışma karşılığı ücret ve serbest zaman, fazla çalışmanın ispatı gibi birçok başlık ele alınarak incelenmiştir. 4857 Sayılı İş Kanunun da çalışma süreleri açısından bazı yeniliklerde ele alınarak açıklanmaya çalışılmıştır. Bu çalışma yapılırken güncel olmasına dikkat edilerek içtihatlar ve Yargıtay kararları başta olmak üzere birçok akademik bilgiye yer verilmeye çalışılmıştır.Master Thesis A critical study on sustainability within environmental assessment methodologies: Evaluating Volu-te in search of an alternative vision in architecture(MEF Üniversitesi, 2022) Kaleli, Damla; Yücel, ŞebnemBu araştırma, mimaride sürdürülebilirliğin değerlendirilmesine ve bunun araçları olarak çevresel değerlendirme metodolojilerine odaklanmaktadır. Bu metodolojiler, mimari ürünün sürdürülebilirliğinin ölçüm mekanizması olarak işlev görür; ancak etiketleme ve sertifikasyon gereklilikleri ile mevcut kapitalist sistemin çarkı olarak da çalışırlar. Bu nedenle, bu çalışma proje üzerindeki ekolojik etkiyi ve finansal stresi değerlendirmeye odaklanmayı amaçlamaktadır. BREEAM sertifikasının proje bütçesine ekstra üç kat, Pasif Ev sertifikası ise projenin toplam maliyetine ekstra iki kat daha masraf eklendiği görülmektedir. Bu değerlendirmede Volu-te, bu sertifikasyon sistemlerinin mikro ölçekli yaşam projelerinde maliyet etkisini tartışmak ve maliyet etkisini ortaya koymak için mimari bir ürün olarak kullanılmıştır.Master Thesis A web of things system to control party equipment(MEF Üniversitesi, 2024) Eroğlu, Eray; Bekmezci, İlkerEtkili bir parti düzenlemenin temel unsurlarını incelemekte ve başarılı bir etkinliğin düzenlenmesi için gereken ekipmanları ve bu bileşenlerin nasıl koordine edilip bir bütün halinde çalışabileceğini bu tez kapsamında araştırılmış ve geliştirilmiştir. Bu bağlamda, özellikle eğlence cihazları arasındaki koordinasyon ve iletişimin önemi üzerinde durulmaktadır. Bununla birlikte Nesnelerin Web'i (WoT) paradigması üzerinden parti organizasyonuna entegrasyonunun nasıl uygulanabileceğini gösterilmektedir. WoT, nesnelerin interneti üzerinden fiziksel cihazların birbirleriyle iletişim kurmasına ve etkileşimde bulunmasına olanak sağlayan bir iletişim ağıdır. Bu tez, WoT'un parti organizasyonunda nasıl kullanılabileceğini ve eğlence unsurlarının koordinasyonunu ve senkronizasyonunu artırmak için nasıl bir araç olabileceğini ortaya koymaktır. Bu çalışmanın bir diğer amacı da, parti organizasyonu için temel ekipmanların belirlenerek son kullanıcılar tarafından gerekli isteklerin uygulanmasıdır. Hangi cihazların gerekliliği, bu cihazların fonksiyonları ve nasıl entegre edilebilecekleri gibi konular detaylı bir şekilde titizlikle ele alınmaktadır. WoT'un gelişen alanına ve dinamik, etkileşimli ortamlardaki potansiyel uygulamalara katkı sağlamayı amaçlamaktadır. Partiler gibi sosyal etkileşim odaklı etkinliklerde WoT'un nasıl kullanılabileceğini anlamak, bu alandaki araştırmalara yeni bir perspektif kazandırarak literatüre yeni projeleri kazandırabilir.Master Thesis An analysis of system designs for sustainable urban agriculture: Recommendations for İstanbul bostans(MEF Üniversitesi, 2023) Yürük, Dilek; Uğurlu, Ayşe Hilal; Avcı, Haydar OzanKentsel tarım alanları çıktı ürünlerinin önem sıralamasına göre farklı tipleri barındırmaktadır. Sağlıklı gıdaya erişim, alternatif ekonomik modellerle ilişkiler, iş imkanları, farklı sosyal grupların karşılaşma mekanı rolü, beden ve ruh sağlığına katkısı bu çıktılara örnek verilebilir. Gıda üretimi ortak çatısı atında bu farklılıkların bütüncül bir bakış açısıyla tasarlanması gerekmektedir. Yoksa gelecek parametresiyle birlikte sürekli dışarıdan girdiye ihtiyaç duyan bu alan tasarımları ve sistemler sürdürülebilir ve dirençli olmadıklarından işlemez hale gelirler ve çökerler. Ancak İstanbul bostanlarında ki mevcut durumda görünen odur ki kentsel tarımda halen geçmişten gelen pratikle sadece gıda üretimi ile ilgili ihtiyaçların karşılandığı tasarımlar ve yönetim kararları günümüzde sürdürülebilirlik kriterleri dikkate alınmadan başarılı olarak kabul edilmektedir. Özellikle yerel yönetimler tarafından tasarlanan bostanlarda farklı ihtiyaçlar dikkate alınmadan standart tasarımlar ve işleyiş modellerinin uygulandığı görülmektedir. Yapılan literatür taramalarında kentsel tarım alanlarının sürdürülebilirliğinden çok kentsel tarımın ''sürdürülebilir kentler'' için önemine odaklanıldığı da dikkat çekicidir. Bu nedenle araştırmanın amacı İstanbul'da seçilen bostan örneklerinin ekonomik, ekolojik ve sosyal sürdürülebilirlik bakış açısıyla incelenmesi sonucunda mevcut durumu iyileştirmekyeni bostanlarda ise farklı tiplere uygun tasarım ve işleyiş modelleri planlamakadına öneriler ortaya koymaktır. Bir rehberin adımları olarak düşünülebilecek bu öneriler için öncelikle dünyadaki iyi örnekler incelenmiştir. İstanbul sınırları içerisinde son 10 yıldır gerçekleştirilen saha ziyaretlerinde ve bilgi toplanılan ön araştırmalar sonucunda mevcut kentsel tarım alanları sayılarının ve ölçeklerinin yetersiz olmasının yanında, yerel yönetimlerin ve kullanıcıların sürdürülebilir sistemlere odaklanmadığı belirlenmiştir. Araştırmanın derinleşmesi için farklı tiplerde üç örnek kentsel tarım alanı seçilerek mevcut durumları; alan kullanımı yapılar, yönetim şekli, kullanıcıları ve üretim çıktıları üzerinden analizler yapılmış ve öneriler sunulmuştur. Bunlar: - Ticari Bostan: Yedikule Bostanları - Topluluk Bostanı: Kuzguncuk Bostanı - Sponsorlu Bostan: Akmerkez Terasta Tarım Projesi dir. Analizler sonucunda tasarım kriterleri incelenirken farklı tipler için öneriler çeşitlense de hepsinin ortak noktasının gıda üretimi olması nedeniyle toprağın verimsizleşmesi ve kuraklık sorununa çözüm üretmek ilk sırayı almıştır. İkinci sırada yerel yönetimlerin bakış açılarının değişmesi, kanunlar ve teşviklerle destekte bulunmalarının gerekliliği görülmüştür.Master Thesis Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Kaçak Eklemeler Sorunu(MEF Üniversitesi, 2021) Temel, İlhan; Kurt, Ekrem634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun yürürlüğe girmesiyle birlikte ülkemize özgü bir şekilde ortaya çıkmış olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri; bilhassa 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile birlikte uygulaması artmış, Türk Borçlar Kanununda açıkça düzenlenmemiş, isimsiz bir sözleşme olarak, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun eser sözleşmesi ve taşınmaz satım sözleşmesine ilişkin hükümleri kapsamında karma bir sözleşme olarak değerlendirilen, uygulamada ihtilaflara sıkça konu olan bir sözleşmedir. Uygulamada, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde tarafların özgür iradeleri ile oluşturdukları bu sözleşmeye bağlı olarak; kamu düzeni ve emredici kurallara aykırılık, imar planı değişiklikleri, objektif veya sübjektif imkânsızlık ve her sözleşmede olduğu gibi sözleşmenin ihlali durumları, bu çerçevede konumuz açısından imar mevzuatına, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı inşaat ve benzeri nedenlerle çeşitli hukuki sorunlar çıkabilmektedir. Tezimizin konusu, temel olarak; arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri kapsamında yapılan inşaat uygulamalarında, uygulamanın imar mevzuatına aykırılık taşıdığı, yaygın nitelendirmeyle kaçak inşaatın (yapının) söz konusu olduğu durumlarda ortaya çıkan sorunların ve bu sorunlara ilişkin yasal durumların tespiti ile bunlara ilişkin değerlendirmelerin mevzuat, öğreti ve yargısal kararlar çerçevesinde ortaya konulmasıdır. Ayrıca, kaçak yapının hukuki niteliği ve imar affı yasaları kapsamında kaçak inşaatın genel bir değerlendirmesi yapılmıştır. Bu çerçevede çalışmamızda öncelikle tezimizin temeli olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi incelenmiştir ki, bu kısım sonraki açıklamalarımız ve değerlendirmelerimizin ana unsurunu oluşturmaktadır. Sözleşme ile tarafların haiz olacakları hak ve yükümlülüklerin açıklanması amaçlanmıştır. Bu çalışmanın ilk bölümünde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin özellikleri ve hükümleri ele alınmış, ikinci bölümde kaçak eklemeler sorunu incelenmiş, son bölümde ise imar hukukunun konuyla ilgili düzenlemelerin üzerinde durulmuştur.Master Thesis Avrupa Birliği Güvenlik Politikaları'nda Terörizm ile Mücadelenin Yeri(MEF Üniversitesi, 2020) Bay, Doğancan; Ki̇baroğlu, MustafaBu çalışmanın amacı, terörizmin AB'nin güvenlik ve savunma politikalarında getirmiş olduğu gelişim ve değişimleri, AB'nin birçok yeni güvenlik ve savunma mekanizmaları oluşturmasındaki etkilerini ve AB'nin güvenliğinde Soğuk Savaş döneminden günümüze kadar terörizm olan mücadelesini tarihsel süreç içerisinde ele alarak göstermektir. Bununla birlikte Soğuk Savaş döneminde Avrupa'nın terörizme karşı ortak bir iş birliğinde bulunmamasından dolayı görmüş olduğu önemli zararları, Soğuk Savaş sonrasında hızla yayılan küreselleşmeyle birlikte terörizmin küreselleşmeye başlaması, 11 Eylül 2001 tarihinden itibaren küresel bir sorun haline gelen terörizme karşı Avrupa Birliği'nin terörizm tehdidine karşı yaptığı stratejileri, politikaları ve oluşturduğu kurumları incelemektir. Avrupa'da terörizm, Soğuk Savaş döneminde özellikle 1960'lı yılların sonlarından itibaren terörizm tehdidi Avrupa'da yükselişe geçmiş ve Avrupa'nın önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Özellikle 1970'lerde yaşanan terör saldırıları (uçak kaçırma, bombalı saldırılar, suikastlar) Avrupa'yı terörizme karşı güvensiz ve riskli bir duruma getirmiştir. Soğuk Savaş döneminde yaşanan terör saldırılarına karşı Avrupa, terörizmden çok zarar görmüş olup güvenlik açısından zayıf kaldığı için Avrupa'da birçok insan terör saldırılarından hayatını kaybetmiş ve vatandaşların can güvenliği yeteri kadar korunamamıştır. Bu duruma çözüm bulmak için Avrupa Devletleri, Soğuk Savaş'la birlikte ortaya çıkan kutuplaşmadan dolayı (iki kutuplu sistem) ortak bir noktada buluşamamıştır. Bu yüzden Avrupa, Soğuk Savaş döneminde terörizme karşı ortak bir güvenlik ve savunma politikaları geliştiremediği için birçok terör saldırılarına maruz kalmıştır. Soğuk Savaş döneminin bitiminden sonra Avrupa Devletleri, Maastricht Antlaşması'yla birlikte AB, terörizme karşı güvenlik mekanizmalarını etkili bir şekilde geliştirmeye başlamış olup günümüze kadar hala terörizme karşı güvenlik mekanizmalarını geliştirmeye devam etmektedir. Özellikle 2004 yılında Madrid kentinde ve 2005 yılında Londra'da gerçekleşen bombalı saldırılardan sonra AB, Terörle Mücadele'de kendi güvenlik ve savunma stratejilerinin geliştirilmesinde hız kazanmıştır. Bu dönemden itibaren terörizme karşı ortaya çıkan yeni politikalar ve stratejilerle AB, terörizm tehdidine karşı özellikle 2005 AB Terörle Mücadele Stratejisi'nden itibaren büyük ilerleme kat etmiştir. Kısacası bu çalışmada terörizmin Soğuk Savaş döneminden günümüze kadar Avrupa'nın güvenlik ve savunma politikalarında getirdiği etkiler ve AB'nin terörizmle mücadelesindeki kat ettiği gelişmeler tarihsel süreç doğrultusunda analiz edilecektir.Master Thesis Ayrımcılık Yasağı Kapsamında Engellilik ve Engelli Hakları(MEF Üniversitesi, 2023) Akar, Onur; Erözden, Mehmet OzanEngellilik, toplumlar tarihinin başlangıcından itibaren varlığını sürdüren birolgudur. Tarih boyunca çağın egemen olan bakış açısına göre çeşitli değerlendirilmeler yapılmıştır. Nihayetinde engellilerin, temel insan haklarına dahi erişebilmesinin önündeki temel bariyer ayrımcılık olgusu olmuştur. Toplumlar tarihinde yaşanan büyük ıstırapların temel kaynağına bakıldığında, bir yerlerde ayrımcılık olgusuyla rastlaşmak mümkündür. Temel insan hakları metinlerinin pek çoğunda farklı düzlemlerde ayrımcılık yasaklanmıştır. Bu bağlamdaki metinler, engellilik temelindeki ayrımcılıktan doğan hak ihlallerini frenleme açısından oldukça önemlidir. Esasen insan hakları metinlerinin temel amacı genel olarak insanların haklarını korumaktır. Bu bağlamda engelliler özelinde bağımsız düzenlemelere gereksinim duyulmayacağı düşünülebilir. Lakin uygulamada çeşitli güvencelerin alınması bir gereklilik olarak gözükmektedir.Master Thesis Basın Demeçleri Bağlamında Türk ve Amerikan İlişkilerinin Terörle Mücadele Boyutu(MEF Üniversitesi, 2023) Vardar, Eli̇f; Çağlar, BarışBu tez çalışmasında Suriye'ye sıçrayan Arap baharının oluşturmuş olduğu kaotik ortamda kendine yer edinen PKK/PYD ve İŞİD terör örgütlerine karşı müttefik olan Türkiye ve Amerika'nın terörle mücadelede ne denli işbirliği yapabildiği araştırma sorusundan yola çıkılarak, devletlerin terörizme karşı işbirliği zorlukları irdelenmiştir. İzlenilen metot söylem analizi ve süreç analizi birlikteliğidir. 2011-2018 yılları arasında devlet başkanlarından savunma bakanlığına, dışişleri bakanlarından hükümet sözcülerine kadar farklı kurumların yönetimlerinde bulunan kişilerin söylemleri analiz edilerek ve sahadaki eylemleriyle karşılaştırılarak süreç analizi yapılmıştır. Araştırma sırasında yıllara göre çeşitli haber kaynakları taranmış ve sahada terör örgütlerine karşı gerçekleştirilen operasyonlar literatür taraması ile detaylı olarak incelenmiştir. Devlet kurumlarında bulunan kişilerin söylemleri kamuoyuna açık kaynaklardan elde edilmiş ve çeşitli kaynaklardan araştırılıp teyit edilerek sunulmuştur. Tez içerisinde bulunan görüş ve önerilerin tamamı, yaptığım araştırmalar sonucu şekillendirdiğim kişisel fikirlerimdir ve herhangi bir kişi veya kurumun görüşünü yansıtmamaktadır.Master Thesis Blokzincir Üzerinden Kurulan Akıllı Sözleşmelere Uygulanacak Hukuk(MEF Üniversitesi, 2023) Çetin, Ece; Uyanık, AyferBlokzincir teknolojisi ve blokzincir üzerinden kurulan akıllı sözleşmeler, aracıları ortadan kaldırarak şeffaf, güvenilir, hızlı ve daha düşük masraflı şekilde işlem yapılmasını sağladığından milletlerarası ticaretin farklı birçok sektöründe sıkça kullanılmaya başlanmıştır. Milletlerarası ticaret açısından daha çok kimlik tespitini kolaylaştıran özel izinli blokzincir platformları tercih edilse de kullanıcıların anonim işlem yapabildikleri ve kimlik tespitlerinin neredeyse mümkün olmayabileceği açık izinsiz blokzincirlerde de milletlerarası nitelikli ticari veya ticari olmayan sözleşme kurulması mümkündür. Dolayısıyla, olası bir uyuşmazlıkta blokzincir üzerinden kurulan milletlerarası nitelikli akıllı sözleşmelere uygulanacak hukukun tespiti, özellikle açık izinsiz blokzincir platformları üzerinden kurulan akıllı sözleşmeler bakımından oldukça önem arz etmektedir. Bu tezde, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'da düzenlenen bağlama noktalarının açık izinsiz blokzincir platformlarında kurulan akıllı sözleşmelere uygulanıp uygulanamayacağı sorusuna cevap aranmıştır. Konu ele alınırken özellikle milletlerarası ticari sözleşmeler bakımından değerlendirme yapılmış; kanunda özel olarak düzenlenen sözleşmelere ilişkin bağlama noktaları ise farklılaştıkları noktalarda ele alınmıştır. Bunu yaparken, karşılaştırmalı hukuktan da faydalanarak çözüm ve önermelerde bulunulmuştur. Anahtar kelimeler: Blokzincir, akıllı sözleşmeler, milletlerarası özel hukuk, kanunlar ihtilafı kuralları, bağlama noktası, uygulanacak hukukMaster Thesis Changing ideals continuing visions: prefabricated micro living unit experiments from 1960s-1970s and 2000s-2010s(MEF Üniversitesi, 2023) Hut, Sare Sena; Yücel, ŞebnemBu araştırmada prefabrike mikro yaşam üniteleri deneyleri 1960- 1970'ler ve 2000-2010'lar olmak üzere iki tarihsel periyot üzerinden irdelenmektedir. Çalışmanın amacı aynı konut tipolojisi üzerinden ortak bir üretim yapılmasına neden olan farklı motivasyonları: sosyoekonomik, teknolojik gelişmeler ve popüler kültür bağlamında neler olduğunu ortaya çıkarmaktır. 1960'lı-1970'li yıllardaki üretimlerin kendi dönemlerinde ortak bir konut tipolojisine dönüşüp dönüşmediğinin sorgulanmasının yanı sıra, bu projelerin başarılı ve başarısız yönlerinin sorgulanması, 2000'li-2010'lu yıllardaki sürekliliklerin ve değişimlerin tespit edilmesi araştırmaların temelini oluşturmaktadır. Amaçlardan biri de 1960-1970'lerdeki yapımların 2000'li-2010'lu yıllarda nasıl bir rol oynadığını ortaya koymaktır. Bu amacı gerçekleştirmek adına öncelikle prefabrikasyon ve mikro yaşam ünitelerinin tarihsel gelişimi ayrı ayrı incelenmiş ve konut tipolojisi olarak prefabrike mikro yaşam ünitelerinin ortaya çıkışı mercek altına alınmıştır. İkinci kısımda iki tarihsel periyodun ayrı ayrı sosyo-ekonomik, teknolojik gelişmeler ve popüler kültür üzerinden dinamikleri açığa çıkarılmıştır ve her döneme ait vaka çalışmaları tanıtılmıştır. 1960-1970'ler ve 2000-2010'ları kapsayan iki tarihsel periyot arasında devam eden vizyonlar ve değişen idealler olarak üçüncü ve dördüncü kısımlarda mercek altına alınmıştır. Ve son olarak Alternatif Mimarlık Pratikleri yüksek lisansı altında geliştirilmiş olan prefabrike mikro yaşam ünitesi olan Volu-te'ün 2000'ler-2010'larda konumu üçüncü ve dördüncü kısımlarda incelenmiş olan, değişen idealler ve devam eden vizyonlar üzerinden irdelenmiştir.Master Thesis Children's Concept of Rules and Their Judgments on Crime and Punishment(MEF Üniversitesi, 2024) Tangu, Sevilay; Acar, MelikeTuriel (1983) has documented in his studies that children judge rules differently based on different social domains. The aim of this research is to investigate how children evaluate rule violations and domain undifferentiated punishments encountered in schools and how they judge the punishments given by teachers for these situations. Additionally, students are asked to provide alternative ways for the behaviors mentioned in the stories, offering suggestions to teachers. As data collection tools, participants were initially asked four questions about their perceptions of class rules, and they were required to justify their answers. Subsequently, participants were engaged in semi-structured clinical interviews by reading six different hypothetical stories created from three social domains. The participant group of the research consists of 60 primary school students aged 6-9. The findings of the study indicate that young children (6-7 years old) perceive rules as more unchangeable compared to older children (8-9 years old). Consistent with previous studies, moral transgressions were found to be less acceptable compared to social-conventional and prudential domains.Master Thesis Cmr Hükümleri Uyarınca Taşıyıcının Yardımcı Kişilerden Doğan Sorumluluğu ve Taşıyıcılar Arası Rücu İlişkileri(MEF Üniversitesi, 2021) İren, Oğuzcan; Özcanli, Fatma Beri̇lAvrupa Ekonomik Komisyonu (ECE) tarafından 19 Mayıs 1956 tarihinde imzaya açılan ve 2 Temmuz 1961 tarihinde yürürlüğe giren Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı İçin Mukavele Sözleşmesi'ne ("CMR") Türkiye 4 Ocak 1995 tarihinde taraf olmuştur. CMR'nin 1. maddesi uyarınca yükleme veya boşaltma yerlerinden birinin âkit ülke olması halinde CMR'nin öncelikli olarak uygulanması taraf devletler bakımından zorunluluk teşkil etmekte olup yükleme veya boşaltma yeri Türkiye olan bütün karayolundan taşımalarda CMR hükümleri öncelikle uygulama alanı bulmaktadır. Çalışmamızda, CMR'ye tabi taşımalarda, taşıyıcının yardımcı kişilerin, özellikle de alt taşıyıcıların eylemlerinden doğan sorumluluğu ve yine CMR'ye tabi taşımalarda taşıyıcılar arası rücu ilişkileri incelenecektir. CMR'de taşıyıcının yardımcı kişinin eylemlerinden doğan sorumluluğunun ve taşıyıcılar arası rücu ilişkilerinin kapsamının tespit edilebilmesi için ilk olarak CMR'nin uygulama alanının belirlenmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda, çalışmanın ilk bölümünde CMR'nin tarihçesinden bahsedildikten sonra bir taşımanın CMR'ye tabi olmasının şartları, taşıma sözleşmesinin unsurları ve CMR kapsamında kimin taşıyıcı olarak kabul edildiği açıklanacaktır. Bunu takiben, CMR m.3 hükmünde düzenlenen taşıyıcının yardımcı kişinin eylemlerinden doğan sorumluluğunun temellerinin ortaya konabilmesi için; borçlunun yardımcı kişinin eylemlerinden doğan sorumluluğunu düzenleyen 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 116. maddesi ele alınacaktır. Bu doğrultuda, borçlunun yardımcı kişinin eylemlerinden doğan sorumluluğunun hukuki temelleri ortaya konacaktır. Ardından CMR m.3 hükmü detaylı olarak incelenecektir. CMR m.3 hükmü uyarınca taşıyıcı kendi çalışanlarının, temsilcilerinin ve bağımsız yardımcı kişilerinin sebep olacağı zararlardan, bizzat kendi fiili gibi sorumludur. Beri yandan, CMR m.3 hükmü uyarınca taşıyıcının sorumluluğuna gidilebilmesi için, öncelikle sorumluluğu doğuran sebebin CMR kapsamında kalması gerekir. Bu doğrultuda, CMR m.3 hükmü kapsamında taşıyıcının çalışanları, temsilcileri ve bağımsız yardımcı kişilerinin sebep olduğu zararlardan taşıyıcının sorumluluğunun hukuki temeller, şartları ve kapsamı açıklanacaktır. Bunu takiben CMR m.3 uyarınca açılacak sorumluluk davasının şartları özellikle de davalardaki dava takip yetkisi incelenecektir. 6102 s. Türk Ticaret Kanununun ("TTK") dördüncü kitabı olan "Taşıma İşleri"nin büyük ölçüde CMR'den ve 1998 tarihli Alman Taşıma Reform Kanunundan ("1998 Alman-TRG") iktisap edilmiş olması ve CMR'de boşluk bulunan hallerde tamamlayıcı hukuk kuralı olarak kanunlar ihtilafı kuralları dikkate alınarak ulusal mevzuata başvurulacak olması gerekçeleriyle, TTK'da taşıyıcının yardımcı kişilerin eylemlerinden doğan sorumluluğu mülga 6762 s. Türk Ticaret Kanunu ile karşılaştırılarak incelenecektir. Ayrıca, doktrindeki bazı görüşlere göre CMR'de dava takip yetkisi düzenlenmemiş olup dava takip yetkisinin belirlenmesi açısından kanunlar ihtilafı kurallarına ve ulusal mevzuata başvurulması gerektiğinden TTK'ya tabi kara taşımalarından doğan uyuşmazlıklarda ikame ettirilecek sorumluluk davası ve Türk Hukuku bakımından yeni bir hüküm olan ve dava takip yetkisini düzenleyen TTK m.871 f.1 kaynak HGB § 421 f.1 ile birlikte hükmü ele alınacaktır. CMR m.3 hükmündeki genel düzenleme haricinde, birden fazla taşıyıcı tarafından gerçekleştirilen taşımalara ve taşıyıcılar arası rücu ilişkilerine ilişkin CMR'de yer alan tek düzenleme, CMR'nin VI. Bölümde m.34 ila 40 hükümlerinde düzenlenen müteakip taşıma hükümleridir (Resmi Türkçe tercümeye göre: Taşımacılar Tarafından Ortaklaşa Yapılan Taşımalarla İlgili Hükümler"). Bununla beraber, doktrinde ve âkit ülkelerde, müteakip taşımanın ayrı bir bölümde yer alması ve CMR m.34 hükmünün belli başlı şartlar getirmesi sebebiyle, müteakip taşıma hükümlerinin CMR'ye tabi bütün alt taşımalarda uygulanıp uygulanamayacağı, bir başka söyleyişle, CMR m.34 hükmünde öngörülen şartlar gerçekleşmeden müteakip taşıma hükümlerinin alt taşımalara ilişkin sorumluluk davalarına ve rücu davalarına tatbik edilip edilemeyeceği tartışmalıdır. Bu soruna bir yanıt aramak için müteakip taşıma hükümleri, bu düzenlemeye ilişkin doktrindeki ve yargı kararlarındaki yaklaşım açıklanacaktır. Çalışmamızın VI. ve son bölümünde ise, CMR'ye tabi taşımalarda taşıyıcılar arası rücu ilişkileri incelenecektir. Bu amaçla ilk olarak âkit ülkelerdeki özellikle de Alman Hukukundaki uygulama ve görüşler ele alınacaktır. Ardından, CMR'ye tabi alt taşımalara ve taşıyıcılar arası uyuşmazlıklara ilişkin Türk Hukukunda çelişkili mahkeme kararları ortaya konarak doktrindeki bu konudaki yaklaşımlara yer verilecektir. Türk Hukukunda CMR'ye tabi taşımalarda birden fazla taşıyıcının dahil olduğu taşımalara ilişkin hem sorumluluk hem de rücu davalarında Türk Hukukunda yeknesak bir uygulama ve doktrinde bir uzlaşı olmaması sebebiyle, sürpriz karar yasağı kuralına uygun olarak taşıyıcılar arası rücu davalarında başvurulabilecek yollar açıklanacaktır. Son olarak, CMR'ye tabi taşıyıcılar arası rücu davalarında Türk Hukukunda yeknesak bir uygulama olmaması sebebiyle, Türk Hukukuna ve CMR'ye en uygun düştüğünü düşündüğümüz çözüm yolu önerilecektir.Master Thesis Comparing audio features for speech emotion recognition using machine learning algorithms(MEF Üniversitesi, 2022) Gümüş, Fatma; Çakar, TunaSes, hayatımızın tamamlayıcı bir parçasıdır. Son yıllarda ses teknolojisine olan talep sanat ve insan-makine etkileşimi sistemlerinde artmaktadır. Ses ile daha fazla bilgi daha hızlı bir şekilde aktarılabilmektedir. Konuşma iletişim kurmanın doğal bir yoludur ve bunun sonucu olarak teknolojik alanlarda kullanıcı ile temas kurmada öncelikli tercih edilir. Sesimiz konuşma sırasında hem dilsel hem de dilsel olmayan bilgileri taşır. Dilsel olmayan ritim, perde gibi bilgiler konuşmacının duygu durumu ile ilgili ipucu sağlar. Duygular bilişsel, fizyolojik ve davranışsal değişikliklerden oluşur ve tüm bu fenomenler birbirleriyle ilişkilidir. Genel anlamda duygu, düşünceleri etkileyen, davranışları belirleyebilen, fiziksel ve psikolojik değişiklikleri oluşturan durum olarak açıklanabilir. Konuşmadan Duygu Çıkarımı konusu 'Nasıl söyledi?' sorusunun cevabını inceler ve kayıt edilmiş bir sesten algoritma yardımı ile duyguyu belirlemeye çalışır. Bu çalışmada, Konuşmadan Duygu Çıkarımı problemine makine öğrenimi türlerinden sınıflandırma yöntemi ile çözüm aranmıştır. Ses çok fazla sayıda karakteristikten oluşmaktadır, bu karakteristiklerin duygu ile ilişkili olan optimize seti henüz tespit edilememiştir. Bu özellikleri karşılaştırmak ve en ayırt edici özelliği belirleyebilmek için sesin farklı boyutlardaki Root Mean Square Energy (RMSE), Zero Crossing Rate (ZCR), Chroma ve Mel Frequency Cepstral Coefficients (MFCC) özellikleri duygu tahmini için incelenmiştir. Daha yakın zamanlarda geliştirilmeye başlanan ön eğitimli model ile girdilerin oluşturulabilmesi için wav2vec Large modeli de kullanılmıştır. Geleneksel yöntemler ile elde edilen öznitelik ve ön eğitimli model girdilerinin duygu tahmini karşılaştırması için Destek Vektör Makineleri, Çok Katmanlı Algılayıcılar ve Evrişimsel Sinir Ağı algoritmaları ile modeller geliştirilmiştir. Çalışmada Mutlu, Sakin, Kızgın, Can Sıkıntısı, İğrenme, Korku, Nötr, Üzüntü ve Şaşkın duyguları sınıflandırılmaya çalışılmış, İngilizce ve Almanca konuşma setleri kullanılarak modeller eğitilmiş ve test edilmiştir. Sınıflandırma sonuçları incelendiğinde en başarılı tahminlerin ön eğitimli modeller ile elde edildiği görülmektedir. Evrişimsel Sinir Ağı ve Çok Katmanlı Algılayıcılar için %91 ağırlıklı doğruluk oranı ön eğitimli modeller için ortak iken bu oran Destek Vektör Makineleri'nde %87'dir. Duygular arasında ise en iyi tahmin ön eğitimli model kullanılan Evrişimsel Sinir Ağı yöntemiyle Korku duygusu için %95 f- skor ile elde edilmiştir.Master Thesis Comparing the effectiveness of graph neural networks and machine learning algorithms for fNIRS-based neuromarketing research(MEF Üniversitesi, 2024) Güngör, Atakan; Çakar, TunaFonksiyonel yakın kızılötesi spektroskopinin (fNIRS) maliyet ve taşınabilirlik açısından diğer beyin görüntüleme yöntemlerine göre bazı avantajları vardır. Bu nedenle nöropazarlama alanında kullanımı gittikçe artmaktadır. Ancak fNIRS, sağladığı avantajların yanında bazı zorlukları da beraberinde getirmektedir. Çok kanallı ölçüm ve yüksek zamansal çözünürlük gibi özellikler nedeniyle fNIRS verilerinin doğası karmaşık ve çok boyutludur [7]. Nöropazarlama araştırmacıları, bu zorlukların üstesinden gelebilmek için makine öğrenimi algoritmalarından yararlanmıştır. Bu çalışmalar incelendiğinde başarılı sonuçların ortaya çıktığı görülmüştür. Makine öğrenimi, nöropazarlama araştırmacılarının yanı sıra çizge üzerinde çalışan araştırmacıları da etkilemiştir. Böylece yapay sinir ağlarının çizge veri yapılarına uygulanmasına izin veren çizge sinir ağları ortaya çıkmıştır. Beynin fonksiyonel bağlantılar kullanılarak çizge yapısı şeklinde modellenebilmesi [14] ve fNIRS'in yüksek zamansal çözünürlüğü sayesinde [7], çizge sinir ağları ile fNIRS'in birlikte kullanıldığı nörogörüntüleme çalışmaları mevcuttur. Ancak başarılı sonuçlara rağmen bu kombinasyona yer veren nöropazarlama araştırmasına rastlanmamıştır. Bu nedenle bu çalışmada, çizge sinir ağlarının fNIRS temelli nöropazarlama alanındaki performansı incelenmiş ve bu bağlamda başarılı sonuçlar verdiği görülen makine öğrenimi algoritmaları ile karşılaştırılması yapılmıştır. Karşılaştırma için, markalara yönelik algıları belirlemek amacıyla yürütülen bir nöropazarlama deneyinin fNIRS ölçümleri kullanılmıştır. Deneyde, tüketicilerden marka logosuyla birlikte gösterilen sıfatın markaya uygun olup olmadığına dair karar vermeleri (evet/hayır) istenmiştir. Elde edilen ölçümler temizlenerek veri seti elde edilmiştir. İlk olarak bu veri setine gözetimli makine öğrenimi yaklaşımı uygulanmıştır. Veri seti birkaç veri ön işleme aşamasından geçirildikten sonra üzerinde çeşitli algoritmalar eğitilmiştir. Bunlar, K-Nearest Neighbors, Support Vector Machines, Random Forest, Naive Bayes ve XGBoost algoritmalarıdır. Sonrasında ise diğerlerine göre daha başarılı olan algoritmalardan, biri soft voting diğeri hard voting olmak üzere iki farklı voting classifier oluşturulmuştur. Makine öğrenimi yaklaşımı tamamlandıktan sonra çizge sinir ağları yaklaşımına geçilmiştir. fNIRS aracılığı ile elde edilen veriler, beyindeki fonksiyonel bağlantılar kullanılarak çizge yapısına dönüştürülmüştür. Fonksiyonel bağlantıların hesaplanmasında Pearson korelasyon katsayısı kullanılmıştır. Katılımcıların her denemesi için bir çizge oluşturulduğundan ve her çizgenin etiketi (evet/hayır) bulunduğundan, çizge seviyesinde sınıflandırma yapılmıştır. Çizgelerin sınıflandırılması için, oluşturulan çizgeler, çizge sinir ağları mimarilerine girdi olarak verilmiştir. Çalışmada kullanılan mimariler, Graph Convolutional Network, Graph Attention Network ve Graph Isomorphism Network'ten oluşmaktadır. Son olarak, bu mimarilerin bir araya getirilmesiyle bir soft voting classifier oluşturulmuştur. Tüm yöntemlerin test accuracy değerleri hesaplanmış ve bu değerlere güven aralıkları eklenmiştir. Karşılaştırma sonuçları, genel olarak makine öğrenimi algoritmalarının çizge sinir ağlarından daha iyi performans verdiğini göstermiştir. Ek olarak, topluluk öğrenimine dayalı makine öğrenimi modelleri en iyi skorlara sahiptir.Master Thesis Cumhurbaşkanı Kararnameleri ve Normlar Hiyerarşisindeki Yeri(MEF Üniversitesi, 2022) Ci̇ri̇t, Ezel; Batum, Bedi̇i̇ Süheyl1982 Anayasası üzerinde 2017 yılında 6771 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler ile yeni bir hükümet sistemine geçiş yapılmıştır. Geçilen yeni hükümet sistemi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olarak adlandırılırken aynı zamanda yürütmenin yapısında da değişiklikler olmuş ve artık yürütme yetkisi ve görevi Cumhurbaşkanına ait olarak düzenlenmiştir. 1971 yılında Anayasa Hukukumuzun bir parçası olarak kendisine yer edinen kanun hükmünde kararnameler 2017 senesinde yapılan değişiklik ile artık yeni bir formda karşımıza çıkmaktadır. Doktrinde ve uygulamada çokça tartışılan bu yeni form çalışmamızın esas inceleme konusunu oluşturmaktadır. Bu çalışmada yürütme organının düzenleyici işlemlerinden olan Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ve Cumhurbaşkanının Olağanüstü dönemlerde çıkarabileceği olağanüstü hal (OHAL) kararnameleri üzerinde durmaya gayret edilmiştir. Cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisinin hukuki temeli araştırılırken aynı zamanda normlar hiyerarşisi diğer adıyla kurallar kademelenmesindeki yeri de tahlil edilmeye çalışılmıştır. Çalışmamızın birinci Normlar hiyerarşisinin tanımlaması, iç hukukumuzdaki görünümü ile 2017 Anayasa değişikliği öncesi ne şekilde yapılandığı çalışılmıştır. Birinci bölümün son kısmında ise yürütmenin anayasal görev ve yetkileri yasama ile olan ilişkisi üzerinde incelemelerde bulunularak okuyucuya aktarılmaya çalışılmıştır. Çalışmamızın ikinci bölümünde ise 6771 sayılı kanunun ile yapılan değişikliklerin getirisi olarak Cumhurbaşkanının düzenleyici işlem yapma yetkisinin yanı sıra Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve Cumhurbaşkanlığı yönetmelikleri incelenmiştir. Yeni sistemle beraber ortaya çıkan tartışmalardan bir diğeri olan Cumhurbaşkanı Kararnamelerinin mahfuz bir düzenleme alanına sahip olup olmadığı üzerine karşıt görüşler üzerinden bir değerlendirme yapılmıştır. Bahsi geçen değerlendirme yapılırken aynı zamanda demokratiklik ve karşılaştırmalı hukuk sistemleri üzerinden örneklemeler ile konuya açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla da tezin ikinci kısmında takip edilen metoda paralel olacak şekilde yeni sistemin sonucunda normlar hiyerarşisinin ne şekilde oluşacağı üzerine bir değerlendirme yapılmıştır. Son başlıkta ise Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin olağan dönem ve olağanüstü dönem kararnameleri ayrımında yargısal denetimine ilişkin görüşlere ve Anayasa Mahkemesinin içtihatlarına yer verilerek bir incelemede bulunulmuştur.Master Thesis Customer churn prediction for a personal care product retail chain operating in Turkey(MEF Üniversitesi, 2024) Işık, Ercan; Çakar, TunaMüşteri kaybının nedenlerini ve buna yol açan müşteri davranışlarını anlamak, ayrıca müşterinin bir sektöre veya şirkete olan sadakatini tahmin edebilmek, mevcut müşterileri elde tutmada ve yeni müşterilere ulaşmak için yapılan pazarlama ve reklam maliyetlerinden kaynaklanan gelir kaybını önlemede büyük avantaj sağlar. Bu çalışmada, Türkiye'de faaliyet gösteren bir kişisel bakım ürünleri perakende zincirine ait 29 aylık veri kullanılmış; veri setindeki dengesiz dağılım ve müşteri olmayan girişler nedeniyle aşırı örnekleme ve sentetik örnekleme yöntemleri uygulanmıştır. Model geliştirme aşamasında Lojistik Regresyon, Karar Ağacı, K-En Yakın Komşu, Rassal Orman, Ekstra Ağaç Sınıflandırıcı, MLP (Çok Katmanlı Algılayıcı) Sınıflandırıcı uygulanmış ve doğruluk, geri çağırma, F1 skoru, kesinlik ve karmaşıklık matrisi gibi metrikler kullanılarak performansları değerlendirilmiştir. Bu karşılaştırmalar sonucunda, Rassal Orman ve MLP Sınıflandırıcı modellerinin bu veri seti için en iyi performansı gösterdiği gözlemlenmiş; Ekstra Ağaç Sınıflandırıcı ve Karar Ağacı gibi diğer ağaç tabanlı algoritmaların ise biraz daha düşük fakat karşılaştırılabilir performans sağladığı tespit edilmiştir.Master Thesis Customer churn prediction for the Pay-TV sector(MEF Üniversitesi, 2023) Hataş, Tuğçe Aydın; Çakar, TunaMüşteri kaybı, şirketler için gelir kaybı ve yeni müşteri kazanımı için pazarlama maliyetleri yarattığından müşterilerin aboneliklerini neden sonlandırdıklarını anlamak, mevcut müşterileri elde tutmak açısından katma değer sağlamaktadır. Bu çalışma kapsamında Türkiye'de hizmet veren Pay-TV firmasının müşterilerinin 6 aylık geçmiş verileri kullanılmış ve veri setinin etiket bazında dengesiz olması sebebiyle aşırı örnekleme yöntemi de uygulanmıştır. Model geliştirme aşamasında farklı yapay öğrenme (Rassal Orman, Lojistik Regresyon, K-En Yakın Komşu, Karar Ağacı, AdaBoost, XGBoost, Ekstra Ağaç Sınıflandırıcı) algoritmaları kullanılmış ve model performansları karşılaştırılmıştır. Her bir model için başarı kriterleri incelenerek bu veri seti için en yüksek performans gösteren modellerin ağaç-bazlı Rassal Orman, Ekstra Ağaç Sınıflandırıcı ve XGBoost olduğu görülmüştür.Master Thesis Customer transaction predictive modeling via machine learning algorithms(MEF Üniversitesi, 2023) Ertuğrul, Seyit; Çakar, TunaThe main purpose of this study is to determine the behavior and characteristics of the customers of a company that is active in the factoring sector, and accordingly, to capture measurable parameters with exploratory data analysis based on the historical data of the customers, and then to perform predictive models for the target. A hit rate of around 80% was achieved in SVM and Extra Trees models, which are classification model algorithms. In this way, it is aimed to directly contribute to the transaction volume on a business basis by acting in a more effective, efficient and correct approach after approving the check that shows high potential, that is, the customers who are likely to accept it after the offer is made as a business.Master Thesis Data Breach and Its Consequences in Aspect of Kvkk and Gdpr(MEF Üniversitesi, 2024) Yıldız, Ayşenur; Kapancı, Kadir BerkKişisel verilerin korunması hukuku, günümüzde teknolojinin kullanımı günlük hayatın ayrılamaz bir parçası haline geldiğinden sürekli gündeme gelen, önemli bir konudur. Bu durum işlenecek kişisel mahiyetteki verilere ilişkin düzenlemelerin getirilmesini zorunlu kılmıştır. Bu ihtiyaç doğrultusunda 24.03.2016 tarihinde 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu yürürlüğe girmiştir. 25.05.2018 tarihinde ise, yine aynı ihtiyaç doğrultusunda Avrupa Birliği sınırları içerisinde uygulanmak üzere General Data Protection Regulation (Genel Veri Koruma Tüzüğü) yürürlüğe girmiştir. Bu çalışmada, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve Genel Veri Koruma Tüzüğü uyarınca veri sorumlusunun yükümlülüklerinden biri olan veri güvenliğini sağlama yükümlülüğü incelenecek; veri güvenliği ihlali durumunda ilgili Veri Koruma Kuruluna ve ilgili kişilere bildirim yapma yükümlülüğü üzerinde durulacaktır. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, kişisel verilerin korunması hukukunun temel kavramları tez çalışmasının konusuyla ilgisi bakımından sınırlı olarak incelenmiştir. İkinci bölümde, veri güvenliği kavramı ve veri sorumlusunun veri güvenliğini sağlama yükümlülüğü KVKK, GDPR ve ilgili sair mevzuat ışığında incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise veri güvenliği ihlali kavramı incelenmiş, veri güvenliği sonucu olan bildirim yükümlülüğünün üzerinde durulmuş ve karşılaştırmalı bir değerlendirme yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, General Data Protection Regulation (Genel Veri Koruma Tüzüğü), veri güvenliği, veri güvenliği ihlali, veri güvenliği ihlalinde Kişisel Verileri Koruma Kuruluna yapılacak bildirim, ilgili kişilere yapılacak bildirim. Bilim Dalı Sayısal Kodu: 54001Master Thesis Defining the Corporate and Type Identities of Turkey and the Eu, Analyzing the Impacts of Identity Changes on Eu Turkey Relations(MEF Üniversitesi, 2023) Tonak, Barış Ekin; Değirmencioğlu, İlhami BinaliThis thesis study explains Türkiye's European Union membership adventure which has been the subject of many academic studies, and frequently discussed in the public that has resulted in a lack of solution every time despite the progress, with constructivist theorist Alexander Wendt's identity concept, and within the context tries to answer why Türkiye cannot be a member of the European Union? In this context, Türkiye's membership process of EU has been interpreted, reason of the insolubility has been explained. In the study initially defined the identities of both parties, and then examined the transformations of the identities as 20-year periods from 1960 to the present. Then, the status of negotiations and relations among the parties has been compared in according to these identity transformations. In this way, the study seeks to determine whether is there a linear relationship between the structure of identities and the course of negotiations. To achieve this, methods such as literature review and case analysis has been used. The study aims to contribute to the existing literature in the Turkish academic field and provide a source for future studies on overcoming the obstacles to Türkiye's EU membership and proposing solutions for establishing a healthier relationship.
