Mimarlık Bölümü Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.11779/1947
Browse
Browsing Mimarlık Bölümü Koleksiyonu by Publication Category "Other"
Now showing 1 - 20 of 27
- Results Per Page
- Sort Options
Research Project A Workshop "of Journeys/Yolculuklara Dair" as a Part of "vardiya (the Shift)": the Turkish Pavilion at the 2018 Venice Biennale(Istanbul Foundation for Culture and Arts (İKSV), 2018) Ataş, Zeynep; Akın, Tomris; Paşaoğlu, Ali“Of Journeys” is a workshop that aims to overlap the circulation of matter, the building of Fontego dei Turchi which has become a stopover in that circulation, and the personal journeys of the participants. To this end it tackles its theme in three layers: The first layer refers to the circulation of humans and objects on the Venetian and Ottoman trade routes and in the Mediterranean basin, especially textile raw materials and fabrics; the second layer, the personal accumulation and travels of the students and coordinators who will be brought to the International Architecture Exhibition, La Biennale di Venezia; and the third layer refers to this experience itself, that is, the personal experiences of the viewers who visit and follow the Pavilion of Turkey and the Fontego dei Turchi building.Research Project Cami Tasarımı Fikir Yarışması, Proje (1000 Kişilik)(Arkitera, 2019) Erdoğdu Özdemir, Elif; Özdemir, Kürşad; Uğurlu, Hilal; Yalman, Suzan; Songür, Serdar; Öztürk, Taha ErdemYarışmaya sunulan 1000 kişilik şehir merkez camisi tasarımı kentsel dokudan bir parçayı temsil eder. Geleneksel Güneydoğu kenti mekansal örüntüsüne uygun olarak içinde duvarlar, avlular, geçitler, gölgeli boşluklar barındırır. Merkezde yükselen ibadet yapısı saflar yönünde uzamış yatay bir plana sahiptir. Bölgenin kültürüne uygun bir geometrisi vardır.Cami, kent dokusuna boşlukları, ölçeği ve geçişleri ile entegre olur. Geleneksel mimariden aktarılan mekansal ve yapısal öğeler doku uyumuna katkıda bulunur.Research Project Cami Tasarımı Fikir Yarışması, Proje (200 Kişilik)(Arkitera, 2019) Erdoğdu Özdemir, Elif; Özdemir, Kürşad; Uğurlu, Hilal; Yalman, Suzan; Songür, Serdar; Öztürk, Taha ErdemSöz konusu olan 200 kişilik bir mahalle camisidir. Proje ekibi geçmişten günümüze gelen cami yapısı dizisinin en başındaki ev[1]ölçeğine odaklanmıştır. Ev, sunulan projede hem ibadetin hem de oluşacak mahallenin çekirdeğini temsil eder. İşaret edilen çevre ve program kültürel referansları ile mimari tasarımı besler. Proje temel formda, kompozisyonda ve mekansal atmosferde geleneksel Güneydoğu evine göndermeler yapar.Research Project G.ü.l.l.e İnsansız Otonom Sualtı Aracı(Savunma Sanayi Başkanlığı, 2018) Özdemir, KürşadKürşad Özdemir liderliğindeki MEF Üniversitesi Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesi mezun öğrencilerinin de yer aldığı G.Ü.L.L.E takımı, Savunma Sanayi Başkanlığı tarafından düzenlenen “İnsansız/Otonom Deniz Sistemleri Endüstriyel Tasarım Yarışması”nda birincilik ödülünü almıştır.Patent Hibrit İtki Düzenine Sahip Modüler Uçan Araba(Türk Patent ve Marka Kurumu, 2021) Özdemir, KürşadBuluş;- yol (200) ve hava (100) modülü olmak üzere iki temel bileşendenoluşan,- hem karada hem de havada yol alabilen,- modülleri ayrılıp birleşebilir,- bünyesinde hem sabit-gömülü (101) hem de durum değiştiren itkiüniteleri (103 ve 112) barındıran, kısaca hibrit itki düzenine sahip,- 2 takım kanat içi durum değiştiren kanat içi (103 ve 112) ve 1 adet sabit(101) olmak üzere 3 farklı fanlı itki grubuna sahip,-açılır ve kapanır 2 adet kanat (104 ve 111) içeren,- hava modülünün tüm yönlerdeki hareketini fanlı elektrik motorlarıylasağlayan,- 4 tekerleğe sahip yol modülünün hareketini elektrik motoru ilesağlayan,- 2 yolcu kapasiteli ve aerodinamik özellikli forma sahip kapalı yolcukabini içeren,- hem yol hem hava modülünde otonom seyir özelliği bulunan bir uçan araba tasarımıdır.Presentation Institutional Architecture, Alternatives, and Opponents: Discussions on Architecture and Dwelling(Royal College of Art, School of Architecture, MPhil/PhD Programmes, 2018) Aydemir, Ayşe Zeynep; Eyiler, MertIf architecture shaped in relation to authoritarian hierarchies can be defined as institutional architecture, what can be other architectures at a distance to/against the institutional architecture? What are its culture and tools? Discussing this requires an understanding of the relationships between power and society. In response to this, ‘adaptation’ appealed to extend the discussions particularly to dwelling. To adapt and to be adapted are fundamentals of dwelling. Yet, they are usually understood to be limited to the relationship between the user and the space. While, thorough analysis of user-space interactions has informed many works and continue to be a source of architectural knowledge, ‘adaptation’ also extends to a larger network of relationships and stakeholders, as well as to discourses of institutional architecture, its alternatives and its opponents. The roundtable aims to bring these ramification of adaptation in relation to dwelling together. Discussions may consider varying conceptualisations of the word ‘adaptation’, and dwelling. How do users adapt to spaces and self-assert themselves? How do institutions and stakeholders adapt spaces for different purposes? What role do architects play in these?Review İpucu: Ağ(manifold.press, 2018) İnceoğlu, ArdaBatı ve Doğu dünyalarını, antik çağlardan beri ekonomik ve kültürel olarak birbirine bağlayan ipek ve baharat yolu sistemleri, dünyanın ücra köşelerinin sandığımızdan çok daha önce iletişim hâlinde olduğuna da işaret ediyor. Öyle ki, Çin’in bir kasabasında üzerinde Yunan mitolojisi ve asker motifi olan halılar, farklı Roma sikkeleri bulunabiliyor. Bu iletişim, atalarımızın yol ağının Batı bağlantısını önce karadan sonra da denizden kesmesiyle sona ermiyor. Ağ sisteminin uçları kıyılara bağlanıyor ve zaten mevcut olan deniz yoluyla ticaret sürüyor. Ümit burnu yolunun 15. yüzyılda açılmasıyla ticaret daha da artıyor; yol uzasa da aradaki tehlikeler bertaraf edilmiş oluyor. Önce Moğol, sonra da İran Safevi İmparatorluğu’nun çökmesi sonrası ağın bütünselliği parçalanıyor. Baharat ticareti daha yerel olarak devam etse de Britanya’nın Hindistan’ı yönetmeye başlaması ve ticareti Bombay limanına kaydırması Jaisalmer için felaket demek. Jaisalmer, dünya ölçeğindeki dev bir ticaret ağının kritik bir noktasında yer alırken, bir anda ıssız bir çölün ortasındaki ücra bir şehre dönüşüyor. Hindistan ve Pakistan’ın ayrılması bu ıssızlığı resmileştiriyor.Review İpucu: Bataklık(manifold.press, 2017) İnceoğlu, ArdaBüyükçe bir adanın ucunda, denize doğru yarımada olarak uzayan bir şehir. Şehrin doğal bir liman olduğunu tahmin edebiliriz, özellikle doğu tarafında yarımada ile anakara arasında kalan korunaklı körfez üzerinde bu uzaklıktan bile liman yapıları seçilebiliyor. Yarımadanın büyük kısmı, özellikle güneye gidildikçe, neredeyse tamamen yapılarla kaplı. Çok yoğun bir yerleşim dokusuna sahip bir şehir burası. Şehrin adayı anakaradan ayıran doğal kanalı da aşıp kuzey ve doğuda yayılmaya devam ettiğini de görüyoruz. Şehrin, yoğundan da yoğun olan en güney uçtan başlayarak zamanla kuzeye doğru yayıldığını da tahmin etmek mümkün. Tarihi merkez büyük ihtimalle en güney uçta bir yerde yer alıyor olmalı. Şehrin boyutuna dair bir fikir vermesi için, yarımadanın en güneyden en kuzeye yaklaşık 45 kilometre olduğunu belirtebilirim: Sarayburnu’ndan Rumelifeneri’ne gidişgeliş kadar bir mesafe. Adanın ortalama genişliği ise 12 kilometre kadar, yaklaşık olarak İstanbul kara surlarının uzunluğunun iki katı. Bombay’in hikâyesi, Avrupa sömürgeciliğinin bütün bileşenlerini taşıyor. Şimdi bütünleşmiş olan şehir yakın zamana, 19. yüzyıl ortasına kadar yedi adadan ve aralarındaki bataklıklardan oluşuyor.1 Bombay ismi Portekizliler tarafından bu yedi adanın birisine verilen isim. Diğer adaların isimleri de çok güzel: Parel, Mazagaon, Mahim, Colaba, Worli ve Yaşlı Kadın Adası. Aralarındaki ulaşım problemi nedeniyle yapılaşma kısıtlı olsa da stratejik konumu, doğal limanı ve anakaradan korunmuş olması nedeniyle hep jeopolitik değeri yüksek bir yer olmuş bu adalar. 1534’de birkaç balıkçı köyü bulunan adaların yönetimi o sırada Hint-Moğol İmparatoru Hümayun ile çatışma hâlinde olan Gucerat Sultanı Bahadır Şah tarafından, askeri destek karşılığı Portekiz’e veriliyor. Portekiz kontrolündeki adalar hızla geliştiriliyor, birkaç balıkçı köyü ile sınırlı olan yerleşimler kaleler, birçok kilise ve manastır ile büyüyor, 1661’de nüfus yaklaşık 10.000 kişiye ulaşıyor. Tam da bu tarihte, şehrin kaderini değiştiren ilginç bir şey oluyor: Portekiz kralının kızı Braganzalı Catarina ile İngiliz kralı 2. Charles evleniyor. Tamamen politik bir evlilik bu, amacı denizaşırı hedefleri olan iki devletin ortak tehdit olan üçüncüsüne, İspanya’ya karşı işbirliği oluşturması. Catarina’nın çeyizinin bir parçası da Bombay ve yedi adalar.Review İpucu: Garnizon(manifold.press, 2017) İnceoğlu, ArdaTipik bir ortaçağ kent dokusu görüyoruz: Çok yoğun bir yerleşim, belli bir düzeni olmayan dar sokaklar, çeşitli büyüklükte ve biçimde çok sayıda meydan, kentin ana meydanında kulesi ile birlikte büyük bir yapı (bir kilise?), çatılardan anladığımız kadarı ile homojen bir yapı ve gölgelere bakınca üç-dört katlı binalar. Bu şehri diğer birçok Avrupa ortaçağ kentinden ayıran küçük bir farktan bahsedebiliriz belki. Çok sayıda meydan sanki üzüm salkımları gibi birer sokakla ortadaki yola bağlanıyor. Bu yol diğerlerinden farklı bir kesitte olmasa da, bir anlamda bu fotoğraftaki meydanları ‘taşıyor’, aynı zamanda kentin ana meydanının da içinden geçiyor. İlk bakışta anlaşılmayan, yaya olarak kentte dolaşıyor olsaydık bile sistemini hemen çözemeyeceğimiz, mekânsal deneyim açısından çok zengin bir hiyerarşi var gibi görünüyor. Burada kentin organizasyonu ile ilgili bir şüphe uyanmalı, kargacık burgacık sokak sisteminin ardındaki, ilk bakışta algılanmayan bu sistem acaba geçmişteki başka bir düzenin kalıntısı olabilir mi?Review İpucu: Grid(manifold.press, 2019) İnceoğlu, ArdaManhattan adasının neredeyse tamamını kaplayan grid, dünyanın en ünlü gridal planı. 17. yüzyılda Avrupalılar geldiğinde, Manhattan ve çevresinde Lenape halkı yaşıyor. Güncel tahminler küçük yerleşimler şeklinde yaklaşık beş bin kişinin bu bölgede yaşamakta olduğu yönünde. Dutch East India Company için Asya’ya giden kuzeydoğu yolunu arayan Henry Hudson, 1609 yılında koyda demir atıyor. Raporunda, yerlilerden ve bölgede yaşayan kunduzların çokluğundan bahsediyor. Bu raporun ekinde, adanın en ucunda kunduz avcılığı kolonisi olarak kurulan New Amsterdam’ın 1660 yılında çizilmiş çok ünlü bir haritası var, 1900 yılında Floransa’da bulunduğu villanın adıyla Castello haritası adıyla biliniyor.1 Hafif minyatür tadında olsa da bu haritada şehrin dokusunu, yapılaşmış ve yapılaşmamış parselleri görebiliyoruz. Yapı adalarının neredeyse hepsinin içinde tarım yapıldığı da anlaşılıyor. Adayı savunma amaçlı “Amsterdam Kalesi” ve kalenin önünden geniş bir alan olarak başlayan, şehir duvarlarının dışına çıkan ana yol en kayda değer yapısal ögeler. Artık kale ve duvarlar yok, ama hatıraları var: Bir zamanlar duvarın geçtiği yerde bugün yer alan yolun ismi, beklendiği gibi, Wall Street. Ana yolu da bugün Broadway olarak biliyoruz. Bunların dışındaki yollar ve yapı adalarının düzeninin de 1660’dan beri hiç değişmemiş olduğunu görmek şaşırtıcı. Üçüncü boyuttaki değişim elbette inanılmaz, bu bölgede dünyanın en yüksek yapılarının bir kısmı yoğun bir şekilde yer alıyor.Review İpucu: İdeal(manifold.press, 2017) İnceoğlu, ArdaBenzer yönleri olan iki küçük ölçekli şehir. İkisi de görünüşe göre verimli ovalarda yer alıyor. Sağdaki şehir sırtını tepelere dayamışken, soldaki büyük bir düzlüğün içerisinde. İki şehrin de öncelikle tarımla ilgilendiğini etraflarındaki tarlalardan tahmin etmek zor değil. Sağdaki şehirde gördüğümüz mavi lekeler de seralar olmasın? Bildiğimiz birçok şehre göre ortak farklılıkları ise, her iki şehrin de ilk bakışta hemen algılanan merkezi, bütünsel geometrik biçimlere sahip olmaları. Soldaki şehrin biçimlenişi ilk bakışta çok net görünüyor: Dokuzgen bir geometrik sistem var. Şehrin merkezinde yer alan altıgen meydandan altı tane yol radyal bir şekilde yayılıyor, bunları kesen, meydana paralel dört yol ile birlikte kentin yapı adalarını oluşturuyorlar. Geometrik düzen şehrin bittiği yerde bitmiyor, çiçek şeklindeki katmanlar şehir dışında da devam ediyor. Bütün yolların genişliklerinin, hatta binaların yüksekliklerinin aynı olduğu da anlaşılıyor. Bir anlamda, geometrik düzen sadece şehrin planı ile sınırlı değil. Üçüncü boyutta da şehrin biçimini belirleyen kurallar var ve bu kurallara sıkı sıkıya uyulmuş.Review İpucu: İflas(manifold.press, 2018) İnceoğlu, ArdaDetroit, çok iyi zamanları olmuş, zamanında büyük bir kolaylıkla ve hızla kazandığı bu başarıların değerini bilemeyip saçıp savurmuş bir hovarda gibi. Artık eski şaşaalı günlere dönemeyeceğini bilerek daha mütevazı bir yaşam kurmak için çalışıyor, ama zamanında attığı yanlış adımlar yakasını hâlâ bırakmıyor. Çökmüş bir fiziksel yapıyı toparlamak zor olsa da mümkün, ama adım adım bozulmuş bir sosyal dokuyu tedavi etmek uzun zaman istiyor. Detroit’in kaderi değişir mi? Neredeyse şehrin kuruluşuna kadar giden çok temel sorunlar ile uğraşan şehir, ekonomik ve sosyal farklılıklara dayanan yeni bir kültür oluşturabilir mi? Bir yandan olumlu gelişmeler var: Küçük işletmelerin kurulmasını destekleyen çok sayıda kamu ve özel sektör fonları mevcut; yıkılan evlerden boşalan yerlerde ‘kentsel tarım’ denemeleri yapılıyor; Jane Jacobs’un adı anılan, yerel toplulukların desteklenmesini hedefleyen çok sayıda proje var ve bunlar Forbes gibi dergilerde bile başarı hikâyesi olarak yayımlanıyor. Hızlı bir Google araması ile çok sayıda ‘Detroit geri dönüyor’ makalesine rastlamak mümkün. Diğer yandan, olumlu gelişmelerin şehir merkezi ile sınırlı olduğu, özellikle siyah Amerikalıların yaşadığı mahallelerde bir değişimin olmadığı; kamu projelerinin ağırlıklı olarak yeni yapılara destek verdiği, eğitime daha çok önem vermesi gerektiği; kamu okulları, toplu taşıma gibi kısa vadede ekonomik geri dönüşü olmayan projelere yatırım yapılmadığı gibi eleştiriler de var.Article İpucu: Metropol İzler ve Müzik(manifold.press, 2021) Arda İnceoğluLondra kentinin biçiminin tarih içinde dönüşümünün politik, sosyal ve kültürel çerçevede tartışılması.Review İpucu: Ölçek(manifold.press, 2017) İnceoğlu, ArdaMexico City, dünyanın en kalabalık şehirlerinden. Bu şehirde umutlar da problemler de devasa ölçekte. Hatta, dev boyutlarda olmayan herhangi bir şey bu şehirde yasaklı sanki. Dünyanın en yüksekte yer alan metropolü, 2.240 metrede yer alıyor; en aktif volkanik bölgelerden biri, Trans-Meksika volkanik kuşağında; Eylül ayında da gördüğümüz gibi çok yıkıcı depremler üreten bir bölgede, 1985’teki 8.1 kuvvetindeki deprem büyük yıkıma yol açmış; şehrin en az yarısı gecekondulardan oluşuyor; dünyanın havası en kirli şehirlerinden birisi; aynı zamanda dünyanın suyu en kirli şehirlerinden birisi; açık ara dünyanın trafiği en kötü şehri kabul ediliyor; gelir dağılımı en bozuk şehirlerden birisi; dünyanın en büyük gecekondu mahallesi Ciudad Neza1 şehrin hemen doğusunda… Arka arkaya sıralandığı zaman ciddi bir lanet silsilesi bu. Öte yandan, şehir meraklı ama dikkatli bir turist olarak ziyaret edildiğinde hiç de böyle bir etki bırakmıyor. Birkaç sene önce, iki oğlumuzla bir hayli yürümeli bir ziyarette kendimizi hiç de güvensiz hissetmedik. Bu da şehrin çelişkilerinden birisi.Review İpucu: Para(manifold.press, 2016) İnceoğlu, ArdaHerhangi bir anda çekilmiş bir hava fotoğrafı bize ne söyler? Fotoğraftaki doku, boşluk ve doluluklar, yolların biçimlenişi, doğa ve hatta gölgeler, bize fotoğraftaki yerleşim hakkında nasıl bilgiler, geçmiş ve bugünkü yaşamı hakkında ne gibi ipuçları verebilir? Gelmiş geçmiş yönetimler, inançlar, günlük hayat detaylarına kadar birçok konuda, tabii biraz da spekülasyon yeteneğimize göre, aslında tahminimizden çok daha fazla verinin ipucunu bulabiliriz hava fotoğraflarında. Bu şehrin kanallar tarafından belirlenmiş çok net bir biçimi var, neredeyse tuhaf bir yumurta biçimini görebiliyoruz. Yumurta ya da değil, şehrin çok tanımlı bütünsel bir formu olduğu kesin. Şehir, yaklaşık bir oval olan bu merkezin dışına azıcık sıçramış olsa da, içerisi ve dışarısı arasında çok ciddi bir yoğunluk farkı var. Dışarıdaki binalar daha küçük, boşluklar daha fazla, yeşil alanlar daha baskın. İlk tahminimizi bu gözleme dayanarak yapabiliriz: Şehrimiz belli bir zamana kadar kanallara paralel giden, şu anda ise artık mevcut olmayan surların içinde yer alıyordu.Review İpucu: Sınıf(manifold.press, 2017) İnceoğlu, ArdaKuzeyin Atina’sı Edinburgh burası. Kuzey denizine kıyısı var ama yok, limanın olduğu bölge Leith çok yakın zamana kadar ayrı bir şehir. Tarih içinde, bir ticari limandan çok gemi yapımı işlevi var, Edinburgh hiçbir zaman bir endüstriyel merkez olmadığı için büyük bir limana da ihtiyacı yok. 20. yüzyılda gemi yapım endüstrisi bittiğinde, Leith de bir çöküntü bölgesine dönüşüyor. Yakın zamanda cruise limanı kurulana ve bunun sonucunda turizmin dönüştürücü kaba eli buraya değene kadar kibar Edinburghluların pek de uğramadığı bir yer. Şehre kuzeyin Atina’sı denmesi, çevreden algılanan, baskın bir tepe üzerine yerleşen şehrin Olimpos’a benzetilmesinden kaynaklanmıyor sadece. 18. yüzyıldaki İskoç aydınlanmasının merkezi Edinburgh. Modern dünyanın oluşmasına büyük katkı yapan filozof, yazar, bilim insanlarının oluşturduğu heyecanlı, enerjik, eşitlikçi ve elbette zamanına göre hayli demokratik bir ortam nedeniyle Atina benzetmesi yapılıyor. David Hume, Adam Smith, Robert Burns bizim taraflarda en tanınan isimler.Review İpucu: Toprak(manifold.press, 2017) İnceoğlu, ArdaHava fotoğraflarına hızla bir göz attığımızda, modern halı desenlerine, pixel art eserlerine, Rothko’yu yorumlayan çağdaş bir ressamın çalışmalarına baktığımızı düşünebiliriz. Bütün alanı kapsayan bir düzeni hemen algılıyoruz, belli bir aks sistemi var. Bazı biçimler ve özellikle boyutlar tekrar ediyor, hani neredeyse biraz monoton da olsa müzikal bir ritim var imajlarımızda. Bu altta yatan ritmin üzerinde ise diğer bir katman olarak düzensizlikler var, melodi? Aralarda serpiştirilmiş başka renkli lekeler, düzene uymayan açılarda çizilmiş çizgiler, biçimi tanımlanamayacak amorf desenler var. Renk skalası da oldukça dar. İlk fotoğrafta toprak tonları hâkim, bejden kahverengine giden fonun üzerinde yer yer yeşillere rastlıyoruz. Fıstık yeşili, çimen yeşili, yosun yeşili, zeytin yeşili, orman yeşili. İkinci fotoğraf ise neredeyse tamamen yeşil skalasının renklerinden oluşuyor. İkincide aks sistemini algılamak biraz daha zor, düzensizlikler daha fazla. Amerika Birleşik Devletlerinde Orta Batı eyaletlerinin neredeyse tamamını düzenleyen 'Public Land Survey System' - PLSS düzeninin oluşturduğu coğrafya biçimlenişi tartışılıyor.Review İpucu: Tören(manifold.press, 2017) İnceoğlu, ArdaKırsal bir alan içindeki küçük bir yerleşime bakıyoruz. Çok da belirgin bir düzeni olmayan tarlalar hemen göze çarpıyor. İlgilendiğimiz ‘yerleşim’ görselin ortasında yer alıyor, kuzeyinde ve güneyinde daha da küçük yerleşimler var. Bu yerleşimleri birbirlerine bağlayan her iki yönde de üçer tane ince uzun yolu seçebiliriz. Bu yolların etrafında hiç yapı yok, aradaki mesafeler de az. Neden acaba? Yolların üzerinden geçtiği alanın rengi çevreden çok farklı, içinde kıvrımlı bir şeyler var: nehir elbette! Yollar da tabii ki köprüler. İlgilendiğimiz yerleşim bir adanın üzerinde yer alıyor. Elimizdeki fotoğrafın azizliğinden, nehirler altın rengi ile pırıl pırıl parlıyorlar. Aslında, nehrin geniş olduğuna ve etrafta pek bir yükselti de bulunmadığına dikkat edersek, nehrin gerçekten de toprak renginde aktığını tahmin edebiliriz. Gördüğümüz, pırıltılı değil, taşıdığı toprağın renginde, çok geniş, genişliği ile paralel olarak ağır ağır akan, muhtemelen zaman zaman da yatağını terk edip sağa sola taşan belalı bir nehir.recording.listelement.badge İş Üstüne: Türkiye'de Mimari Maket(manifold.press, 2017) Akın, Tomris; Paşaoğlu, Ali17 Kasım 2017'de Studio-X İstanbul'da açılan Düşünme ve Görselleştirme Aracı Olarak Türkiye’de Mimari Maket sergisi üzerine serginin düzenleyicisi Pelin Derviş ile Tomris Akın ve Ali Paşaoğlu'nun gerçekleştirdiği podcast yayınıdır. Sergi, az gündeme gelen ve haklarında az metin üretilen maket yapımcılarını tanımakla başlayan bir araştırma ve arşivleme çalışmasının ürünü. Ziyaretçiler bu sergide, maket yapımcılarının öyküleri ve onların paylaşıma açtıkları arşivlerden yapılan seçmelerin yanı sıra, maketin 20. yüzyıl Türkiye mimarlığındaki macerasını konu alan Arkitekt dergisi araştırmasını, eski ve yeni maket yapım gereçlerinden bir vitrini ve 21 parçalık maket seçkisini inceleme imkânı da buluyor. Pelin Derviş ile yapılan bu söyleşide serginin yapım süreci, kapsamı ve içeriğine ek olarak onu ortaya çıkaran motivasyonlar ve böyle bir birikimin yorumlanma ve değerlendirilme potansiyelleri konuşuldu. (ed. manifold.press) Podcast Türkçe ve Süresi 38:00Research Project MEF FADA Hangar Stüdyosu(arkiv.com.tr, 2018) İnceoğlu, Arda; Burcu, Serdar Köknar; Derya, Uzal; Eda, Yeyman; Başak, Eren; Egemen, NardereliMEF Üniversitesi Sanat Tasarım ve Mimarlık Fakültesinin stüdyolarının yer aldığı Hangar bir çalışma, yaşama ve paylaşma alanı olarak kurgulandı.