Hukuk Fakültesi Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.11779/1935
Browse
Browsing Hukuk Fakültesi Koleksiyonu by Subject "..."
Now showing 1 - 20 of 35
- Results Per Page
- Sort Options
Presentation Alman Ceza Yargılama Hukukunda İstinaf Yasa Yolu(İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, 2018) Çınar, Ali Rıza...Presentation Presentation Avrupa insan hakları sözleşmesi kapsamında şüpheli ve sanığın hakları(2023) Çınar, Ali RızaSözleşme’nin Türkiye Tarafından Onaylanması: İkinci Dünya Savaşı sonrası Avrupa’nın siyasal bütünleşmesi ve insan haklarına saygılı bir barış ortamı sağlanması için Avrupa Konseyi kurulmuştur. Türkiye de Avrupa Konseyi’nin kurucu üyeleri arasında yer almıştır.Avrupa Konseyi, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nca 1948’de kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer alan bazı temel haklara bir güvence sağlamak için, 1950 yılında Roma’da Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ni (AİHS) imzaya açmıştır. AİHS, Eylül 1953’te yürürlüğe girmiştir. Türkiye, 1 no.lu Protokol ile birlikte 1954 yılında AİHS’yi onaylamıştır.Onay belgesinin 18 Mayıs 1954 günü Avrupa Konseyi Genel Sekreterliği’ne verilmesi ile Sözleşme (AİHS) Türkiye açısından da yürürlüğe girmiş ve iç hukukumuzun bir parçası haline gelmiştir.Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile güvence altına alınmış olan haklar, Sözleşme’den sonra yapılmış olan, hem 1961, hem de 1982 Anayasaları tarafından da güvence altına alınmıştır.Türkiye bireysel başvuru yetkisini 1987 yılında tanıdı (28.01.1987). Daha sonra da Türkiye 1990 yılından geçerli olmak üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) zorunlu yargı yetkisini tanımıştır.Sözleşme organlarından olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin kararlarıyla, Sözleşme’nin ulusal düzeyde uygulanabilirliği her gün biraz daha artmakta ve Sözleşme’nin soyut kuralları somutlaşmaktadır.Sözleşme’nin İç Hukuktaki YeriUluslararası sözleşmelerin iç hukuktaki yeri ve değeri konusunda Anayasa (m.90/son) iki temel kural koymuştur. Bu kurallardan biri, “Uluslararası anlaşmalar yasa gücündedir”, diğeri ise “Uluslararası anlaşmaların anayasaya aykırılığı”nın ileri sürülememesi.Anayasanın 90. Maddesi’nin son fıkrasına, 07.05.2004 tarihli ve 5170 sayılı yasa ile şu cümle eklenmiştir: “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası anlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeni ile çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır.” Bu düzenlemenin, insan haklarına ilişkin uluslararası sözleşmeler ile yasalar arasındaki uyuşmazlıkların çözülmesi için önerdiği çözüm, uluslararası sözleşme hükümlerinin “esas” alınmasıdır. Anayasadaki bu düzenleme, yasaların uygulanması kadar, yapılmasını da kapsar; yasama, yürütme ve yargıyı bağlar. Kamu yetkilileri (vali, kaymakam ve başka yöneticiler ile kolluk kuvvetleri) de, uluslararası sözleşmeleri/anlaşmaları yasaya üstün tutarak uyuşmazlıkları çözmekle yükümlüdürler.Uluslararası sözleşmeler/anlaşmalar, daha ileri kurallar içerdiği sürece, taraflarca ileri sürülmemiş olsa dahi, yargıçlar uyuşmazlıkları, ulusal yasalara göre değil, kendiliğinden uluslararası sözleşmeleri gözeterek çözmelidir. Bu, anayasal bir yükümlülüktür.Sözleşme’yi iç hukukta uygularken Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) yerleşik ilke kararları ve içtihatlarının göz önüne alınması gerekir.Anayasamızda 2004 yılında yapılan değişiklikle, onayladığımız ve iç hukukumuzun bir parçası haline getirdiğimiz “İnsan Hakları Sözleşmesi”ne, kurallar sıralamasının en üstünde yer vermiş olmamızın, onları yaşamın bir parçasına dönüştürmek için yeterli olmadığını da unutmamalıyız.Yargı yerlerimizin ve yönetsel yetkililerimizin, hiç de kolay olmayan ve küçümsenmemesi gereken bu yükümlülüklerini, eksiksiz yerine getirebilmelerini sağlayacak koşulları hazırlamak gerekir. Bu koşulların başında da, insan hakları öğretimi ve eğitimi gelmektedir.Sözleşmeye göre şüphelinin/sanığın hakları1. Adil yargılanma hakkı2. Bağımsız-tarafsız-olağan hâkim ilkesine uygun bir mahkemede aleni yargılanma hakkı3. Hak arama (mahkemeye başvurma) hakkı4. Makul sürede yargılanma hakkı5. Savunma hakkıAdil yargılanma hakkı sanığın, adil, dürüst ya da hakkaniyete uygun yargılanma hakkı vardır (AİHS m.6/1; İHEB m.10; Ay m.36/1).Anayasa’ya göre, herkes adil yargılanma hakkına sahiptir (Ay m.36/1).Adil yargılanma, insan hakları ile şüpheli, sanık ve mağdurun hakları ihlal edilmeksizin yapılan yargılamadır.Adil (dürüst) yargılanma hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin bir iç hukuk kuralı haline gelmesiyle, hukukumuzun bir parçası olmuş ve Anayasa m.36’da doğrudan doğruya ifadesini bulmuştur.Yasa’ya göre, Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için emrindeki adli kolluk görevlileri aracılığıyla şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak koruma (muhafaza) altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür (CYY m.160/2).Bağımsız-tarafsız-olağan hâkim ilkesine uygun bir mahkemede aleni yargılanma hakkıSanığın, mahkeme tarafından ve aleni olarak yargılanma hakkı vardır.Ancak mahkeme, bağımsız, tarafsız ve olağan hâkim ilkesine uygun biçimde kurulmuş olmalıdır (AİHS m.6/1; İHEB m.10; Ay m.138,141; CMK m.3,22,182).Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne göre, mahkeme kavramı, yasayla kurulan, yürütme organı ve taraflar önünde bağımsız, tarafsız ve yargılama usulü güvencesine sahip bir makamı ifade eder.Yasayla kurulan mahkeme koşulu, olağan (yasal veya doğal) hâkim güvencesini de beraberinde getirmektedir. Olağan hâkim ilkesi, gerek mahkemelerin kuruluş ve yetkilerinin, gerekse izleyecekleri muhakeme usulünün yasayla ve dava konusu uyuşmazlık ortaya çıkmadan önce belirlenmesini ifade ederDoğal hâkim ilkesinin ceza hukukundaki kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin ceza muhakemesindeki yansıması olarak nitelendirilmesi, ilkenin önemini ortaya koymaktadır.Anayasa’da, “hiç kimse kanunen tâbi olduğu mahkemeden başka bir merci önüne çıkarılamaz” denilmek suretiyle bu ilkeye yer verilmiştir (Ay m.37).Mahkemenin yasalara uygun karar verebilmesi için öncelikle mahkeme dışı etkilere karşı korunması gerekir.Mahkemenin bağımsız olması, hâkimlerin başka bir kişi ya da organdan emir almaması, özellikle yürütme erki ile tarafların etki alanı dışında olması demektir.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Kararlarında Gerekçeli Karar Hakkı AİHS'de adil yargılanma hakkının düzenlendiği 6. maddenin birinci fıkrasında "mahkeme kararlarının gerekçeli olması" gerektiğine dair açık hüküm bulunmamaktadır.Başka bir deyişe, mahkeme kararlarının gerekçeli olma zorunluluğu, AİHS'nin 6. maddesinde açıkça düzenlenmemiştir.Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında, gerekçeyi “doğru ve güvenli adil yargılanma hakkının” temel bir unsuru olarak nitelendirmektedir. Daha doğrusu AİHM, gerekçeli karar hakkını, “hakkaniyete uygun yargılama” ilkesi çerçevesinde uygulamaktadır.AİHM, «gerekçeli karar hakkını» adil bir yargılama sürecinin vazgeçilmez bir unsuru olarak görmektedir. AİHM içtihatları doğrultusunda tanınan gerekçeli karar hakkı, tüm ulusal hukuk düzenleri üzerinde etkili olmuştur. Bu anlamda AİHM'in Anayasa Mahkemesi kararları üzerinde bir etkisi olduğu görülmektedir.Presentation Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesinin Verebileceği Kararlar ve Hükümler(Antalya Barosu Başkanlığı, 2016) Çınar, Ali Rıza...Presentation Ceza Yargılaması Hukukunda Mağdurun Hakları(MEF Üniversitesi ve Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği (İMDAT), 2018) Çınar, Ali Rıza...Presentation Ceza Yargılamasında İstinaf Kanun Yolunun Özellikleri(Türkiye Barolar Birliği, 2016) Çınar, Ali Rıza...Presentation Ceza yargılamasında istinaf kanun yolunun temyize etkisi(Doğuş Üniversitesi Rektörlüğü Hukuk Fakültesi Dekanlığı, 2016) Çınar, Ali Rıza...Presentation Book Presentation Cumhuriyet savcısı(MEF Üniversitesi Hukuk Kulübü, 2023) Çınar, Ali RızaCumhuriyet Savcısı, iddia edendir ve iddia makamında görev yapar. Sentez, yani karar makamında değil.“Devlet”in ortaya çıkmasıyla birlikte suçlar ve yargılama, kamusallaşmaya, devletleşmeye başlamıştır. Kamunun koruyucusu olan devlet adına kovuşturma yapılabilmesi için de, adı üstünde “kamu davası”nın açılması, yani uyuşmazlığın yargılama makamı önüne taşınması zorunludur.Çünkü ceza yargılamasında yargılamanın temel ilkesi bellidir: “Davasız yargılama olmaz”; “dava yoksa yargıç da yoktur”.Ceza yargılamasında (muhakemesinde) iddia (itham), bir kimsenin bir suçu işlediğini ileri sürmektir. Bu faaliyet günümüzde toplum adına Cumhuriyet Savcılığı (savcılık ) makamı tarafından yürütülmektedir. Cumhuriyet Savcısının yardımcısı kolluktur. Ayrıca, belli koşullarla suçtan zarar gören de katılan olarak iddia makamında yer alabilir. Cumhuriyet Savcısı , ceza yargılamasında (muhakemesinde) kamu adına iddia faaliyetini yürüten süjedir. Kuruluş olarak Cumhuriyet Başsavcılığı adı altında görev yapar. Toplumsal iddia makamını işgal eden süje Cumhuriyet savcısıdır. Cumhuriyet savcıları, bağlı bulundukları başsavcılık adına, yasaların ihlal edilerek toplumsal barışın bozulduğunu, yani suç işlendiğini iddia ederek yargılama makamlarına başvururlar. Cumhuriyet savcıları iddianameleriyle, yargılama makamından, sanığın suçlu olup olmadığı tespit edilerek suçluysa cezalandırılmasını, böylece toplumsal barışın yeniden kurulmasını talep ederler. Cumhuriyet savcıları bu görevi, toplumsal barışı sağlamakla yükümlü olan devlet ve kamu adına yerine getirirler. Bu nedenledir ki, Cumhuriyet’in savcısı olarak adlandırılırlar.Book Part Determining Effects of Authoritarianism on Executive Power and Public Administration in Turkey(Springer, 2023) Sevinç, Zeliha HacımuratlarThe increasingly authoritarian regime in Turkey has been the subject of many studies in constitutional law and political science. As per the planned neoliberal policies put into action, the role of the state was redefined in 2001 and new elements were added to the administrative structure to play that role. Although the authoritarianism was being experienced with all these aspects in Turkey, a threshold was crossed especially with the experience of the state of emergency of 2016–2018. Clearly, Turkey can no longer be described as a constitutional democracy after the thresholds it has crossed on the way to authoritarianism. What made this transition easy is the legacy of the political regime/culture and public law that has carried on from the past. It can be said that even if Turkey’s shortcomings in terms as organization in line with the requirements of a pluralist, participatory, and deliberative democracy, and the rule of law during the time of the 1982 Constitution did not render today’s authoritarian order mandatory, it has certainly made it possible. In this section, I will examine the transformation effects of the authoritarianism that Turkey has experienced since the 2000s on the executive and administrative organization in the context of the rule of law and pluralist, participatory, and deliberative democracy.Presentation Gebe/ Hamile Kadını Terk Etmek Suçu(MEF Üniversitesi ve Şiddeti Önleme ve Rehabilitasyon Derneği (İMDAT), 2017) Çınar, Ali Rıza..Presentation Genel olarak istinaf kanun yolu, amacı ve felsefesi(Yargıtay ve Türkiye Adalet Akademisi, 2017) Çınar, Ali Rıza...Conference Object General Risk Liability Under the Turkish Code of Obligations and Its Implications in Insurance Law: Is It a "frankenstein's Monster"?(Koç Üniversitesi, 2021) Kapancı, Kadir Berk; Başoğlu, BaşakRisk liability is the strongest of all types of non-contractual liabilities. It is a strict liabilitywhere demonstrating that there is no causality is the only way to be exempted. Therefore, risk liabilitycan never be considered without insurance. This type of liability is usually regulated for specific typesof risks. So, there is always a typical risk defined for a particular operational activity which may causeunavoidable frequent or severe damage, regardless of how much due care is taken.In 2012, Turkish Code of Obligations has introduced a new general clause on risk liabilitywhich is applicable to all kinds of dangerous activities without defining the specific type of risk (art.71). According to this provision, liability could be established if it is demonstrated that an activity ofan enterprise causes an inevitable and significant danger. The said provision is stipulated as follows:“When damage occurs from the activity of an enterprise presenting a significantrisk, the owner of such enterprise and, if any, the operator are severally liable for suchdamage.Considering the nature of the enterprise or materials, tools or powers used in theactivity, if one concludes that an enterprise is likely to cause frequent or severe damageeven if all due care expected from a specialist in such activities is exercised, suchenterprise is deemed to present a significant risk. Particularly, if a special risk liabilityis envisaged in any other law for enterprises presenting the similar risks, such anenterprise is also considered to present a significant risk.Special provisions governing liability for a specific risk are reserved.Even if such activity of an enterprise presenting a significant risk is permitted bythe legal order, those who are injured may claim to balance out the damage caused bythe activity of such enterprise at an appropriate price.”This clause was originally inspired from the article 50 of the Swiss Draft Project for theReform and Unification of Tort Law (Widmer-Wessner Draft Project) but ended up as the“Frankenstein’s monster” as it has not considered this Draft Project in its entirety. At the end, thisprovision has widened the liability of owners and operators of enterprises which presents a significantrisk. But to what extend?The highly debated answer to this question is of utmost importance to set the boundaries ofinsurance. In order to answer this question, one must firstly evaluate the criteria used for assessingthe risk and also the meaning of its vague final paragraph. Accordingly, this paper aims to understandthe rationale for this provision, to evaluate the legal debates regarding the conditions and scope ofliability under this provision and its implications on both tort law and insurance law. Furthermore,this paper intends to discuss the possible role of a general risk clause in our times of climate crisis.So, in a nutshell, the ultimate question of this paper is whether this provision is the “Frankenstein’smonster” or a gateway for climate liability?Book Part Hukuka aykırılık(On İki Levha Yayıncılık, 2021) Özçelik Özer, Nesli ŞenHukukun uluslararası alanda birleştirilmesi (unification), ulusal hukukların yakınlaştırılması veya denkleştirilmesi (rapprochement) ya da hukuk düzenlerinin uyumlaştırılması (harmonization) amacıyla, uluslararası kuruluşlar (BM, Avrupa Konseyi, WIPO vb.) tarafından genellikle uluslararası sözleşmeler (international convention) yapılması veya model kanunlar (model laws) hazırlanması yöntemlerine başvurulmaktadır. Ancak uluslararası deneyimler ortaya koymaktadır ki, bu yöntemler başarılı olmamakta; sözleşmelerin hazırlanması veya model kanunların oluşturulmasındaki coşku ve heyecan, bu belgelerin kabul ve onaylanma aşamalarında gücünü yitirmekte; üye devletlerin çeşitli siyasal ya da sosyal olaylarla uğraşmak zorunda kalmaları birleştirme, denkleştirme veya uyumlaştırma etkinliklerini engellemektedir. Bu nedenledir ki, söz konusu amaçlara varılabilmesi için yasa çıkarma ya da hukuk kuralları koyma yöntemleri yerine, birleştirilmiş veya uyumlaştırılmış hukuk normlarını içeren belgeler veya derlemeler oluşturulmasının amaca daha uygun olacağı tavsiye edilmektedir. İşte "Uluslararası Ticari Sözleşmelere ilişkin Unidroit İlkeleri" bu yaklaşımın tipik ve en başarılı örneklerinden biridir. "Unidroit İlkeleri"nin Türkçe çevirisi, "2010 İlkeleri"nin çevirisi olarak başlamış; ancak çeşitli nedenlerle çeviri süresi uzamıştır. Bu arada "2016 İlkeleri" de yayınlanmış bulunduğundan, Türkçe çeviri "2016 metni" esas alınarak tamamlanmıştır. Prof. Dr. Ergun Özsunay'ın Çeviri Sunumu'ndanPresentation Book Part İptal nedenleri(On İki Levha Yayıncılık, 2021) Özçelik Özer, Nesli ŞenHukukun uluslararası alanda birleştirilmesi (unification), ulusal hukukların yakınlaştırılması veya denkleştirilmesi (rapprochement) ya da hukuk düzenlerinin uyumlaştırılması (harmonization) amacıyla, uluslararası kuruluşlar (BM, Avrupa Konseyi, WIPO vb.) tarafından genellikle uluslararası sözleşmeler (international convention) yapılması veya model kanunlar (model laws) hazırlanması yöntemlerine başvurulmaktadır. Ancak uluslararası deneyimler ortaya koymaktadır ki, bu yöntemler başarılı olmamakta; sözleşmelerin hazırlanması veya model kanunların oluşturulmasındaki coşku ve heyecan, bu belgelerin kabul ve onaylanma aşamalarında gücünü yitirmekte; üye devletlerin çeşitli siyasal ya da sosyal olaylarla uğraşmak zorunda kalmaları birleştirme, denkleştirme veya uyumlaştırma etkinliklerini engellemektedir. Bu nedenledir ki, söz konusu amaçlara varılabilmesi için yasa çıkarma ya da hukuk kuralları koyma yöntemleri yerine, birleştirilmiş veya uyumlaştırılmış hukuk normlarını içeren belgeler veya derlemeler oluşturulmasının amaca daha uygun olacağı tavsiye edilmektedir. İşte "Uluslararası Ticari Sözleşmelere ilişkin Unidroit İlkeleri" bu yaklaşımın tipik ve en başarılı örneklerinden biridir. "Unidroit İlkeleri"nin Türkçe çevirisi, "2010 İlkeleri"nin çevirisi olarak başlamış; ancak çeşitli nedenlerle çeviri süresi uzamıştır. Bu arada "2016 İlkeleri" de yayınlanmış bulunduğundan, Türkçe çeviri "2016 metni" esas alınarak tamamlanmıştır. Prof. Dr. Ergun Özsunay'ın Çeviri Sunumu'ndanPresentation Presentation Conference Object İstinaf Kanun Yolunun Genel Özellikleri ve İstinaf – Temyiz İlişkileri(Yeditepe Üniversitesi Rektörlüğü Hukuk Fakültesi Dekanlığı, 2016) Çınar, Ali Rıza...
