Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.11779/1939
Browse
Browsing Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Koleksiyonu by Title
Now showing 1 - 20 of 206
- Results Per Page
- Sort Options
Article 2017’de Nükleer’de Bir Birine Zıt Gelişmeler(BİLGESAM, 2017) Kibaroğlu, MustafaBu yazımızda, “yüksek siyaset” konusu olarak akademik, diplomatik ve askeri çevrelerde yoğun bir şekilde tartışılan, ancak dünya kamuoylarında detayları hakkında çok fazla bilgi sahibi olunmayan, nükleer silahların yayılması sorunu ile ilgili iki önemli gelişmeyi öne çıkartacağız ve bir birine zıt yönde gelişen bu süreçlerden birinin insanlığın geleceğine yönelik ne gibi ciddi tehditleri, diğerinin ise, az da olsa, hangi umutları içlerinde barındırdıklarını tartışacağız.Article 2019 Yılında Türk Dış Politikasının Manevra Alanı Genişleyebilir(BİLGESAM, 2019) Kibaroğlu, MustafaBu yazımızda, Türkiye’nin ABD, Rusya, AB ve İran ile olan ilişkilerinde hassas bir denge yakalaması yoluyla, dış politika ve güvenlik konularında kendini daha avantajlı bir konuma getirmesine katkı yapabilecek siyasi, iktisadi ve askeri unsurları ele alacağız.Conference Object 65 Years of Turkey-Nato Relations(BİLGESAM, 2018) Kibaroğlu, MustafaTurkey-NATO Relations was analysed.conference-paper.listelement.badge A Comparative Analysis of Ruling Right-wing Populism towards Globalization in the Context of Refugee Crises: The Cases of Turkey and Hungary(2023) Saatçioğlu, BekenHow do governing, right-wing populist parties in and outside the EU approach globalization on the issue of international migration? This paper addresses this question by focusing on Hungary’s Fidesz and Turkey’s Justice and Development Party (AKP) in the context of the 2015 Syrian refugee crisis. It studies the discourses of these parties and their leaders regarding the liberal international order and the EU, and evaluates whether EU membership makes a difference in these arguments. This fills a gap in the literature because how ruling right-wing populism in middle-power states like Hungary and Turkey challenges the global system, and what kind of globalization or de-globalization it asks for in the light of migration issues remains to be scrutinized. The paper argues: (1) Fidesz and AKP are both “selective globalizers” that still challenge globalization and the EU within a populist foreign policy framework pitting “liberal, corrupt, global, EU elites” against the people (Christians for Fidesz, Syrian Muslim refugees for the AKP), (2) They differ because: (a) Fidesz’ challenges heavily focus on the EU while the AKP’s discourse extends to the global system and its institutions (the UN), (b) Fidesz’ EU contestation revolves around the need to protect “Hungarian sovereignty” and “Christian European culture” from “Brussels elites” while AKP’s rhetoric primarily reflects expectations of satisfactory “transactionalism” from the EU.Conference Object A Post-Structuralist Approach To Security: an Analysis of Nato 2022 Strategic Concept(Hitit Üniversitesi, 2022) Güleç, CansuOne of the theoretical formations of post-positivist thought in International Relations is post-structuralism which became part of the literature in the 1980s. Post-structuralism claims a different position from the traditional realist and idealist perspectives in the field of security studies by offering the connection between national identity and security politics and the discursive character of the concept of security. Accordingly, the practices of security construct the national “self” by indicating the difference between itself and the “other”. In that sense, policy discourses are considered inherently social since the policy-making elite address the wider public sphere to institutionalize their understanding of the identities and policy options. Therefore, in order to understand the foreign and security policies of the actors involved in International Relations, the examination of the speeches and statements of policy makers, politicians or bureaucrats, the documents written by the institutions involved in foreign policy making has been an increasingly used as a method. In this context, official speeches, statements, parliamentary debates, diplomatic correspondence, interviews, newspapers, photographs and videos can be used in discourse analysis studies. The aim of this paper is to understand and situate NATO’s discourse within the framework of its recent Strategic Concept of 2022. In this framework, after the elaboration of concept of discourse and discourse analysis, the construction and hierarchical positioning of different actors in the text will be analyzed by asking “how” questions. In that sense, Roxanne Lynn Doty’s concepts of “presupposition”, “predication” and “subject positioning” will be used as analytical categories to provide a textual framework. The representational practices through which meaning are generated is crucial in this study. Accordingly, the discursive identities produced by NATO will be examined in order to understand the attachments to various social objects and subjects in international environment.Conference Object A Turkish Perspective on What Should the 4th Rev. Con. Seek To Address as a Matter of Priority(The Organisation for the Prohibition of Chemical Weapons, 2018) Kibaroğlu, MustafaMy concern is that the feeling of satisfaction with the work done by theOPCW over the past two decades, having certified the elimination of some 96percent of the declared CW stockpiles worldwide, may lead to undermining therole it can play for international security in the decades ahead.Book Part AB'nin Geleceği(Orion Kitabevi, 2022) Saatçioğlu, BekenBu bölüm, geçmişten günümüze AB’nin geleceği sorunsalını ele almaktadır. Her ne kadar AB’nin kurumsal yapısı, değer ve amaçları, karar alma süreçleri ve bütünleşme alanları tüm üye devletler tarafından kabul edilmiş olan 2009 Lizbon Antlaşması ile belirlenmiş olsa da, Birlik’in iç yapısı, üye devletler üzerindeki yetkileri, ve güncel sorun ve krizleri çözme kapasitesi son dönemde özellikle sorgulanır hale gelmiştir. AB’nin geleceği konusunun kısa bir tarihçesinin ardından, bölüm, 2010 yılından beri süregelen AB’nin çoklu krizlerinin AB’nin geleceğine ve gelecek tartışmalarına olan etkilerini incelemektedir. Sonuç bölümünde ise, AB’nin içinden geçmekte olduğu sınamaların sonucunda gelecekte nasıl bir yöne doğru evrilebileceği konusu kısaca irdelenmektedir.Book Part Ab'nin Mülteci Krizi: Normlar-çıkarlar Dikotomisi Üzerinden Ab'yi Yeniden Değerlendirmek(İktisadi Kalkınma Vakfı, 2017) Saatçioğlu, Beken2011 yılından beri devam etmekte olan Suriye iç savaşının en kritik sonuçlarından biri hiç şüphesiz yol açmış olduğu insani krizdir. Suriye halkının daha güvenli ve iyi bir yaşam için öncelikli olarak sınırdaş Türkiye topraklarına, zaman içinde ise artan biçimde Avrupa ülkelerine sığınma çabaları ile ortaya çıkan mülteci sorunu, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra Avrupa’nın en vahim insani krizi haline gelmiş, bundan dolayı da “Avrupa’nın mülteci krizi” olarak nitelendirilmiştir. 2015’in bahar aylarından itibaren Akdeniz ve Ege üzerinden Avrupa’ya sistematik mülteci akınının artışıyla derinleşen kriz, AB içinde çok ciddi bir kriz yönetimi ve koordinasyon sorununu da beraberinde getirmiştir. Avrupa Komisyonu ve Almanya önderliğinde, Avrupa ortak sığınma sisteminin reforme edilmesi ve mültecilerin belirli kotalar doğrultusunda mevcut Üye Devletlerde yeniden yerleştirilmesi esaslarına dayanarak geliştirilmeye çalışılan “Avrupa çözüm planı”, yerini zamanla krizin Türkiye gibi üçüncü ülkelere havale edilerek dışsallaştırılması yoluyla çözülmesi çabalarına bırakmıştır.Article Ab, Türkiye Açısından, Abd ve Nato’ya Alternatif Midir?(BİLGESAM, 2018) Kibaroğlu, MustafaBu yazımızda, Türkiye’nin, gerek siyasi ve ekonomik çıkarları bakımından, gerek güvenlik ve savunma politikaları bakımından, ABD ve AB ile olan ilişkilerinin sanki birbirlerine alternatif seçeneklermiş gibi görülmesinin neden isabetli bir yaklaşım olmadığı ele alınacak ve içinde bulunulan uluslararası konjonktürde, ülke güvenliği ve savunması bakımından benimsenmesi gereken yaklaşımın ne olması gerektiği tartışılacaktır.Article Abd Dış Politikasında 40 Yıllık İran Sorunu : Nereden Nereye?(ORSAM, 2021) Kibaroglu, MustafaŞah Rıza Pehlevi döneminde ABD ile stratejik müttefik ilişkisi içinde olan İran, Şubat 1979’daki İslam Devrimi’nden bu yana ABD’yi “büyük şeytan” olarak tanımlamaktadır. Buna karşılık ABD de İran’ı, Suriye ve Kuzey Kore gibi ülkelerle geliştirdiği yakın askerî ve stratejik iş birliği sebebiyle “şeytan ekseni” içinde olmak ve “teröre destek vermek” ile suçlamaktadır.Article Abd’nin Nükleer Silahları Trump‘ın Elinde Daha Büyük Tehlike Arz Ediyor(BİLGESAM, 2018) Kibaroğlu, MustafaBu yazımızda, ülkemizin gündeminde çok fazla yer bulmayan, nükleer silahların yayılmasının önlenmesi, silahların kontrolü ve silahsızlanma gibi yüksek stratejik öneme sahip konularla ilgili olarak Pentagon’un yayınladığı NPR 2018 belgesinin ülkemiz, bölgemiz ve tüm dünya açısından ne anlama geldiği değerlendirilecektir.Conference Object Abd’nin Orta Doğu Politikası(BİLGESAM, 2014) Kibaroğlu, MustafaABD’nin Orta Dogˆu politikası analiz edilmiştir.Conference Object Abd-rusya Geriliminin Uluslararası Güvenliğe Etkileri(Bahçeşehir Üniversitesi, 2014) Kibaroğlu, MustafaABD-Rusya geriliminin arka planını oluşturan gelişmeler: ...NATO ve Avrupa Birliği’nin genişleme süreçleri ...NATO’nun abd kaynaklı “füze kalkanı” projesini benimsemesi ...Ortadoğu’da “Arap Baharı” sürecinin tetiklenmesi.Conference Object Adalet ve Kalkınma Partisi’nin Bölgesel Çatışmalarda Ürettiği Söylemler: Güney Osetya Savaşı (2008) ve Gazze Savaşı’nın (2008) Karşılaştırmalı Bir Analizi(Siyasi İlimler Türk Derneği, 2023) Güleç, CansuBu çalışmanın amacı Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) dönemi dış politikasının söylemler üzerinden nasıl inşa edildiğini temel alan kavramsal çerçeveden hareketle, AKP yönetici elitinin Türk dış politikasında ortak tarihi ve kültürel referanslar üzerinden ürettikleri “düzen kurucu” ve “sorun çözücü” söylemin 2008 yılındaki “Rusya-Gürcistan Savaşı” ile 2008’de “İsrail’in Gazze Şeridi’ne düzenlediği Dökme Kurşun Operasyonu” örnek olayları çerçevesinde nasıl kurulduğunu ortaya koymaktır. Araştırma konusu olarak belirtilen iki ayrı bölgesel çatışmanın seçilmesinin nedeni, aynı dönemlerde birkaç ay arayla ancak birbirlerinden farklı bölgesel coğrafyalarda yaşanan krizlere karşı Türkiye’nin söz konusu söylemlerinin işlerliğinin nasıl yansıtıldığını anlamaya çalışmaktır. Çalışmanın teorik çerçevesini sosyal olgu olarak tanımladıkları dış politikayı dilsel analizler üzerinden inceleyip anlayan Post-Yapısalcılık oluşturmaktadır.3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından iktidara gelen Adalet ve Kalkınma Partisi’nin izlediği dış politika ile ilgili olarak akademik yazında gerek içerik gerek yöntemsel açıdan farklı perspektiflerle pek çok çalışma yapılmıştır. 2000’lerle birlikte Türkiye, özellikle Davutoğlu terminolojisiyle ifadesini bulan, kendisini “farklı bölgesel kimliklerin ortasında bir ‘merkez ülke’ olarak, güvenlik kaygılarının ötesine geçen, gelişmelere tepki vermekle yetinmeyen, aksine onları yönlendiren aktif bir dış politika izlemesi gereken bir aktör” olarak konumlandırmıştır. 2007 yılından itibaren, Avrupa Birliği (AB) ile ilişkilerin ilerlemesi yolunda yaşanan sıkıntılarla beraber, dış politikada Türkiye’nin Ortadoğu’ya daha fazla ağırlık vermesiyle “eksen kayması” kavramı doğrultusunda şekillenen pek çok tartışma ortaya konulmuştur.Article Akkuyu'nun 40 Yıllık Macerası Sona Eriyor (mu?)(BİLGESAM, 2018) Kibaroğlu, MustafaAkkuyu merkezli olarak yapılan tartışmaların bir kaç boyutu bulunmakta. Bunlardan bir tanesini, nükleer enerji konusunda dünyanın hemen her köşesinde yapılan “güvenli mi, tehlikeli mi, ucuz mu, pahalı mı” ekseninde, nükleere karşı olanlarla, nükleer enerjiyi savunan kesimler arasındaki amansız tartışma oluşturmakta.Akkuyu ile bağlantılı olarak yapılan tartışmanın bir diğer boyutunu ise, Türkiye’nin nükleer reaktörler kurmak istemesinin ardında aslında nükleer silah yapmak arzusunun olduğu iddiaları oluşturmakta. Bu konu uzun yıllardır uluslararası ortamlarda sıklıkla gündeme getirilmiş ve bir süredir ülkemizde de tartışılmaya başlamıştır. Bu arka plan dikkate alınarak, bu yazımızla, Akkuyu Nükleer Güç Santralı’nın temel atma töreni vesilesi ile, Türkiye’nin 50 yılı aşan nükleer macerasının belli başlı aşamalarına ışık tutmaya ve gündemdeki tartışmaların merkezindeki soruların bir kısmına açıklık getirmeye çalışacağız.Article Alliance İsraelite Universelle: Osmanli Yahudilerinin Dönüşümünde Bir İtici Güç(Pamukkale Üniversitesi, 2020) Görmüş, EvrimYahudiler farklı coğrafyalarda yaşasalar da 18. yüzyıla kadar dinsel geleneklere dayanan benzer bir yaşam sürmüşlerdir. Fakat bu benzerlik Aydınlanma ve Fransız Devrimi ile gelen hukuki ve siyasi özgürleşme, sanayi kapitalizmi, haskala gibi gelişmelerile birlikte değişime uğramış, bu sürecin sonunda Batı Avrupa ve Doğu Yahudileri arasında önemli farklılıklar oluşmuştur. Batı Yahudilerinin doğuda yaşayan Yahudilerin kötü hayat şartlarından ticaret, basın gibi yollarla haberdar olmaya başlamaları ile ‘Doğu Yahudiliği Sorunu’ tartışılır hale gelmiştir. Alliance Israélite Universelle yozlaşmış’ ve ‘geri kalmış’ olarak nitelendirilen Orta Doğu ve Kuzey Afrika Yahudilerinin hukuksal ve toplumsal özgürlüklerine kavuşmalarını sağlamak amacıyla 1860yılında Fransız Yahudileri tarafından kurulmuştur. Doğu Yahudilerini ‘yenileştirme’ hedefinin kurumsal-örgütsel yapısını kuran Alliance Israélite Universelle için eğitim, yenileştirme unsurunun ana öğesi olmuştur. Bu makale örgütün özellikle Osmanlı İmparatorluğu’nda açmış olduğu Alliance okullarının Osmanlı Yahudi cemaatinin dönüşümündeki etkisini, cemaatin batılılaşması ve sekülerleşmesi kapsamında incelemeyi amaçlamaktadır.Article Citation - Scopus: 23An Analysis of the Causes of Water Crisis in the Euphrates-Tigris River Basin(Springer, 2014) Kibaroğlu, Ayşegül; Maden, Tuğba EvrimThe Euphrates-Tigris river basin now faces severe water crisis that have been fueled by national development projects in a mainly water-scarce region. Increasing demand-induced scarcity is further complicated by a history of international tensions between the three riparian nations of Turkey, Syria and Iraq and has occurred in a changing climate. Water is a critical security issue for these nations. This essay analyses the causes of the water crises by reviewing the historical hydropolitical international relations of the region.Article Citation - WoS: 15Citation - Scopus: 15An Analysis of Turkey’s Water Diplomacy and Its Evolving Position Vis-À International Water Law(Taylor & Francis, 2014) Kibaroğlu, AyşegülThis article analyzes Turkey’s transboundary water policy by examining its institutional framework and basic principles. It explores the reasons why Turkey voted against the UN Watercourses Convention. Turkey’s harmonization with the water law of the European Union is also scrutinized with an aim to assess its implications for transboundary water policy making. Turkish water diplomacy faces new challenges, such as the devastating impacts of prolonged droughts as well as ongoing instability and conflicts in Syria and Iraq. Hence, it is imperative for Turkey to systematically reconcile its water policy objectives in accordance with the global norms that are adopted in this fieldConference Object Askeri Güç Kullanımında Kamu Diplomasisinin Yeri: Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı Üzerine Bir Değerlendirme(Siyasi İlimler Türk Derneği, 2022) Güleç, CansuTürkiye’nin 2016 senesinden itibaren Suriye’ye yapmış olduğu sınır ötesi askeri operasyonları her zaman hassas bir diplomatik gündem yaratmıştır. Barış Pınarı Harekatı öncesinde Türk politika yapıcıları hem ABD hem de Rusya ile yakın temas içinde bulunmuşlardır. Ancak Türkiye’nin Barış Pınarı Harekatı’na yönelik uluslararası tepkinin boyutu ve kapsamı önceki harekatlara göre çok daha büyük olmuştur. Türkiye siyasi, hukuki ve ahlaki açılardan kendisini haklı gördüğü bir askeri operasyonda sahip olduğu ciddi güvenlik kaygılarını uluslararası topluma etkin bir şekilde sunmakta sıkıntılar yaşamış; Barış Pınarı Harekatı, uluslararası ortamda Türkiye’ye yönelik eleştiriler arttığı bir dönemi teşkil etmiştir. Bu Nedenle askeri güç kullanımına dayanan uygulamalarda benzer zorlukların yaşanmaması için Ankara’nın kamu diplomasisi ve sosyal etki çerçevesinde neler yapabileceğini ortaya koymak gerekmektedir. Bir sert güç unsuru olarak askeri operasyonların uygulandığı durumlarda, Türkiye’nin sadece hükümetlere değil sivil toplum gibi devlet dışı aktörlere ulaşmaya daha fazla odaklanıp, uluslararası kurumlar ile de ilişkiler geliştirerek kamu diplomasisi yaklaşımını daha etkin bir şekilde ortaya koyması gerekmektedir. Kamu diplomasisinin en genel çerçevede birincil niteliği, sert güç unsurlarının ve askeri harekatın zorlayıcı karakterlerinin aksine yumuşak güce dayanmasıdır. Bu bağlamda bir devlet kendi çıkarlarını zorlamanın aksine cazibe yoluyla korumaya çalışmakta ve kendi kültürünün, siyasi ideallerinin ve politikalarının çekiciliğini, başkalarının bu ideallere hayran olmasını sağlamak için kullanmaktadır. Bu gibi durumlarda kamu diplomasisinin amacı, uzun vadeli ilişkiler ve karşılıklı anlayış oluşturmaktır. Ancak askeri gücün kullanıldığı çatışma gibi koşullarda uzun vadeli ilişkiler kurmanın ötesinde kısa zaman içinde etki yaratmak önem teşkil etmektedir. Bu bağlamda, devletlerin yanında diğer ulusların vatandaşlarını bilgilendirerek ve etkileyerek ulusal çıkarların desteklenmesi büyük önem arz etmektedir. Bu çalışmanın amacı, askeri güç kullanımında kamu diplomasisinin uygulamalarını Anthony Pratkanis’in ortaya koyduğu Sosyal Etki Analizi (Social Influence Analysis) yaklaşımı çerçevesinde değerlendirmektir. Bu yaklaşım, uluslararası çatışmalarda bilginin ve etkinin kamu diplomasisi çerçevesinde nasıl kullanıldığına dair bir analiz ortaya koymaktadır.Book Part
