Tez Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.11779/1785
Browse
Browsing Tez Koleksiyonu by WoS Q "N/A"
Now showing 1 - 20 of 42
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis 4857 Sayılı İş Kanunu Bağlamında Normali Aşan Çalışmalar(MEF Üniversitesi, 2023) Öztürk, Kevser; Akyi̇ği̇t, ErcanNormali aşan çalışma kavramının öğretide hem fazla sürelerle çalışmayı hem de fazla çalışmayı içeren bir üst kavram olarak kullanıldığı görülmektedir. Normali aşan çalışmalar yani fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma günümüzde sıkça karşılaştığımız ve çoğunlukla da birbiriyle karıştırılmakta olan kavramlardır. Fazla çalışma 4857 Sayılı İş Kanunun da yazılı koşullar çerçevesinde, haftalık 45 saati aşan çalışmalar olarak kabul edilirken, çalışma süresinin sözleşmelerle haftalık 45 saatin altında belirlendiği durumlarda sözleşmeyle saptanan sürenin üstünde ama 45 saate dek yapılan çalışmada ise fazla sürelerle çalışmadan söz edilecektir. Günümüzde artan rekabetle birlikte birçok sektörde normal çalışma süresinin üzerindeki sürelerle çalışma yapılması gündeme gelmektedir. Normal çalışma süresi üzerinde yapılan bu çalışmaların ise, işçi ve işveren açısından bazı avantajları veya dezavantajları olabilmektedir. İşçi açısından normali aşan çalışmaları karşılığında yasal orandan aşağı olmamak üzere zamlı biçimde isteğine göre serbest zaman ve/veya zamlı ücret alabilmesi, avantaj olarak görülebilmektedir. Özellikle zamlı ücret şıkkının seçilmesi halinde, ekonomik boyutu dikkate alınarak işçilerin fazla çalışmayı tercih edilebileceği söylenebilecektir. İşveren açısından ise, işçilere normali aşan biçimde çalışma yaptırmak, yeni işçi alımına gitmeden üretimin arttırılmasını sağladığından, onun ekonomik avantajının olduğu söylenebilecektir. İşçi açısından fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma ele alındığı zaman işçiye ekonomik avantajının yanında işçiye arka planda birçok hakkı göz ardı edildiği gözlenmiştir. Özellikle bu çalışmaya katılan işçinin sosyal hakları, ruhsal veya fiziki sağlığı, dinlenme süreleri arka planda kalan önemli birkaç haklarından biridir. Bu gibi hak kayıplarının önüne geçilmesi açısından çalışma sürelerinin kanun çerçevesinde denetlenerek gerekli görüldüğü durumlarda cezai yaptırımlarla karşılaşılması işçi açısından güven duygusunu ve çalışma istediğini arttırabileceğinden söylenebilecektir. Hak kayıplarının önüne geçilmesi noktasında işverenin yasada belirtilen sürelerin üzerinde çalışma yaptırılmasını talep etmemesi ve yasaya uygun hareket etmesi hak kayıplarının önüne geçilmesi noktasında önem arz edecektir. Bu çalışmada 4857 sayılı İş Kanunu'nda Normali aşan çalışmalar yani fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma kavramları 4857 Sayılı İş Kanunu ve diğer kanunlar ve ilgili yönetmelikler ışığında tarihsel gelişimi, fazla sürelerin tespiti, fazla çalışma türleri, fazla çalışma yasakları, fazla çalışma karşılığı ücret ve serbest zaman, fazla çalışmanın ispatı gibi birçok başlık ele alınarak incelenmiştir. 4857 Sayılı İş Kanunun da çalışma süreleri açısından bazı yeniliklerde ele alınarak açıklanmaya çalışılmıştır. Bu çalışma yapılırken güncel olmasına dikkat edilerek içtihatlar ve Yargıtay kararları başta olmak üzere birçok akademik bilgiye yer verilmeye çalışılmıştır.Master Thesis Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Kaçak Eklemeler Sorunu(MEF Üniversitesi, 2021) Temel, İlhan; Kurt, Ekrem634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun yürürlüğe girmesiyle birlikte ülkemize özgü bir şekilde ortaya çıkmış olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri; bilhassa 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile birlikte uygulaması artmış, Türk Borçlar Kanununda açıkça düzenlenmemiş, isimsiz bir sözleşme olarak, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun eser sözleşmesi ve taşınmaz satım sözleşmesine ilişkin hükümleri kapsamında karma bir sözleşme olarak değerlendirilen, uygulamada ihtilaflara sıkça konu olan bir sözleşmedir. Uygulamada, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde tarafların özgür iradeleri ile oluşturdukları bu sözleşmeye bağlı olarak; kamu düzeni ve emredici kurallara aykırılık, imar planı değişiklikleri, objektif veya sübjektif imkânsızlık ve her sözleşmede olduğu gibi sözleşmenin ihlali durumları, bu çerçevede konumuz açısından imar mevzuatına, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı inşaat ve benzeri nedenlerle çeşitli hukuki sorunlar çıkabilmektedir. Tezimizin konusu, temel olarak; arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri kapsamında yapılan inşaat uygulamalarında, uygulamanın imar mevzuatına aykırılık taşıdığı, yaygın nitelendirmeyle kaçak inşaatın (yapının) söz konusu olduğu durumlarda ortaya çıkan sorunların ve bu sorunlara ilişkin yasal durumların tespiti ile bunlara ilişkin değerlendirmelerin mevzuat, öğreti ve yargısal kararlar çerçevesinde ortaya konulmasıdır. Ayrıca, kaçak yapının hukuki niteliği ve imar affı yasaları kapsamında kaçak inşaatın genel bir değerlendirmesi yapılmıştır. Bu çerçevede çalışmamızda öncelikle tezimizin temeli olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi incelenmiştir ki, bu kısım sonraki açıklamalarımız ve değerlendirmelerimizin ana unsurunu oluşturmaktadır. Sözleşme ile tarafların haiz olacakları hak ve yükümlülüklerin açıklanması amaçlanmıştır. Bu çalışmanın ilk bölümünde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin özellikleri ve hükümleri ele alınmış, ikinci bölümde kaçak eklemeler sorunu incelenmiş, son bölümde ise imar hukukunun konuyla ilgili düzenlemelerin üzerinde durulmuştur.Master Thesis Avrupa Birliği Güvenlik Politikaları'nda Terörizm ile Mücadelenin Yeri(MEF Üniversitesi, 2020) Bay, Doğancan; Ki̇baroğlu, MustafaBu çalışmanın amacı, terörizmin AB'nin güvenlik ve savunma politikalarında getirmiş olduğu gelişim ve değişimleri, AB'nin birçok yeni güvenlik ve savunma mekanizmaları oluşturmasındaki etkilerini ve AB'nin güvenliğinde Soğuk Savaş döneminden günümüze kadar terörizm olan mücadelesini tarihsel süreç içerisinde ele alarak göstermektir. Bununla birlikte Soğuk Savaş döneminde Avrupa'nın terörizme karşı ortak bir iş birliğinde bulunmamasından dolayı görmüş olduğu önemli zararları, Soğuk Savaş sonrasında hızla yayılan küreselleşmeyle birlikte terörizmin küreselleşmeye başlaması, 11 Eylül 2001 tarihinden itibaren küresel bir sorun haline gelen terörizme karşı Avrupa Birliği'nin terörizm tehdidine karşı yaptığı stratejileri, politikaları ve oluşturduğu kurumları incelemektir. Avrupa'da terörizm, Soğuk Savaş döneminde özellikle 1960'lı yılların sonlarından itibaren terörizm tehdidi Avrupa'da yükselişe geçmiş ve Avrupa'nın önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Özellikle 1970'lerde yaşanan terör saldırıları (uçak kaçırma, bombalı saldırılar, suikastlar) Avrupa'yı terörizme karşı güvensiz ve riskli bir duruma getirmiştir. Soğuk Savaş döneminde yaşanan terör saldırılarına karşı Avrupa, terörizmden çok zarar görmüş olup güvenlik açısından zayıf kaldığı için Avrupa'da birçok insan terör saldırılarından hayatını kaybetmiş ve vatandaşların can güvenliği yeteri kadar korunamamıştır. Bu duruma çözüm bulmak için Avrupa Devletleri, Soğuk Savaş'la birlikte ortaya çıkan kutuplaşmadan dolayı (iki kutuplu sistem) ortak bir noktada buluşamamıştır. Bu yüzden Avrupa, Soğuk Savaş döneminde terörizme karşı ortak bir güvenlik ve savunma politikaları geliştiremediği için birçok terör saldırılarına maruz kalmıştır. Soğuk Savaş döneminin bitiminden sonra Avrupa Devletleri, Maastricht Antlaşması'yla birlikte AB, terörizme karşı güvenlik mekanizmalarını etkili bir şekilde geliştirmeye başlamış olup günümüze kadar hala terörizme karşı güvenlik mekanizmalarını geliştirmeye devam etmektedir. Özellikle 2004 yılında Madrid kentinde ve 2005 yılında Londra'da gerçekleşen bombalı saldırılardan sonra AB, Terörle Mücadele'de kendi güvenlik ve savunma stratejilerinin geliştirilmesinde hız kazanmıştır. Bu dönemden itibaren terörizme karşı ortaya çıkan yeni politikalar ve stratejilerle AB, terörizm tehdidine karşı özellikle 2005 AB Terörle Mücadele Stratejisi'nden itibaren büyük ilerleme kat etmiştir. Kısacası bu çalışmada terörizmin Soğuk Savaş döneminden günümüze kadar Avrupa'nın güvenlik ve savunma politikalarında getirdiği etkiler ve AB'nin terörizmle mücadelesindeki kat ettiği gelişmeler tarihsel süreç doğrultusunda analiz edilecektir.Master Thesis Basın Demeçleri Bağlamında Türk ve Amerikan İlişkilerinin Terörle Mücadele Boyutu(MEF Üniversitesi, 2023) Vardar, Eli̇f; Çağlar, BarışBu tez çalışmasında Suriye'ye sıçrayan Arap baharının oluşturmuş olduğu kaotik ortamda kendine yer edinen PKK/PYD ve İŞİD terör örgütlerine karşı müttefik olan Türkiye ve Amerika'nın terörle mücadelede ne denli işbirliği yapabildiği araştırma sorusundan yola çıkılarak, devletlerin terörizme karşı işbirliği zorlukları irdelenmiştir. İzlenilen metot söylem analizi ve süreç analizi birlikteliğidir. 2011-2018 yılları arasında devlet başkanlarından savunma bakanlığına, dışişleri bakanlarından hükümet sözcülerine kadar farklı kurumların yönetimlerinde bulunan kişilerin söylemleri analiz edilerek ve sahadaki eylemleriyle karşılaştırılarak süreç analizi yapılmıştır. Araştırma sırasında yıllara göre çeşitli haber kaynakları taranmış ve sahada terör örgütlerine karşı gerçekleştirilen operasyonlar literatür taraması ile detaylı olarak incelenmiştir. Devlet kurumlarında bulunan kişilerin söylemleri kamuoyuna açık kaynaklardan elde edilmiş ve çeşitli kaynaklardan araştırılıp teyit edilerek sunulmuştur. Tez içerisinde bulunan görüş ve önerilerin tamamı, yaptığım araştırmalar sonucu şekillendirdiğim kişisel fikirlerimdir ve herhangi bir kişi veya kurumun görüşünü yansıtmamaktadır.Master Thesis Children's Concept of Rules and Their Judgments on Crime and Punishment(MEF Üniversitesi, 2024) Tangu, Sevilay; Acar, MelikeTuriel (1983) has documented in his studies that children judge rules differently based on different social domains. The aim of this research is to investigate how children evaluate rule violations and domain undifferentiated punishments encountered in schools and how they judge the punishments given by teachers for these situations. Additionally, students are asked to provide alternative ways for the behaviors mentioned in the stories, offering suggestions to teachers. As data collection tools, participants were initially asked four questions about their perceptions of class rules, and they were required to justify their answers. Subsequently, participants were engaged in semi-structured clinical interviews by reading six different hypothetical stories created from three social domains. The participant group of the research consists of 60 primary school students aged 6-9. The findings of the study indicate that young children (6-7 years old) perceive rules as more unchangeable compared to older children (8-9 years old). Consistent with previous studies, moral transgressions were found to be less acceptable compared to social-conventional and prudential domains.Master Thesis Cmr Hükümleri Uyarınca Taşıyıcının Yardımcı Kişilerden Doğan Sorumluluğu ve Taşıyıcılar Arası Rücu İlişkileri(MEF Üniversitesi, 2021) İren, Oğuzcan; Özcanli, Fatma Beri̇lAvrupa Ekonomik Komisyonu (ECE) tarafından 19 Mayıs 1956 tarihinde imzaya açılan ve 2 Temmuz 1961 tarihinde yürürlüğe giren Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı İçin Mukavele Sözleşmesi'ne ("CMR") Türkiye 4 Ocak 1995 tarihinde taraf olmuştur. CMR'nin 1. maddesi uyarınca yükleme veya boşaltma yerlerinden birinin âkit ülke olması halinde CMR'nin öncelikli olarak uygulanması taraf devletler bakımından zorunluluk teşkil etmekte olup yükleme veya boşaltma yeri Türkiye olan bütün karayolundan taşımalarda CMR hükümleri öncelikle uygulama alanı bulmaktadır. Çalışmamızda, CMR'ye tabi taşımalarda, taşıyıcının yardımcı kişilerin, özellikle de alt taşıyıcıların eylemlerinden doğan sorumluluğu ve yine CMR'ye tabi taşımalarda taşıyıcılar arası rücu ilişkileri incelenecektir. CMR'de taşıyıcının yardımcı kişinin eylemlerinden doğan sorumluluğunun ve taşıyıcılar arası rücu ilişkilerinin kapsamının tespit edilebilmesi için ilk olarak CMR'nin uygulama alanının belirlenmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda, çalışmanın ilk bölümünde CMR'nin tarihçesinden bahsedildikten sonra bir taşımanın CMR'ye tabi olmasının şartları, taşıma sözleşmesinin unsurları ve CMR kapsamında kimin taşıyıcı olarak kabul edildiği açıklanacaktır. Bunu takiben, CMR m.3 hükmünde düzenlenen taşıyıcının yardımcı kişinin eylemlerinden doğan sorumluluğunun temellerinin ortaya konabilmesi için; borçlunun yardımcı kişinin eylemlerinden doğan sorumluluğunu düzenleyen 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 116. maddesi ele alınacaktır. Bu doğrultuda, borçlunun yardımcı kişinin eylemlerinden doğan sorumluluğunun hukuki temelleri ortaya konacaktır. Ardından CMR m.3 hükmü detaylı olarak incelenecektir. CMR m.3 hükmü uyarınca taşıyıcı kendi çalışanlarının, temsilcilerinin ve bağımsız yardımcı kişilerinin sebep olacağı zararlardan, bizzat kendi fiili gibi sorumludur. Beri yandan, CMR m.3 hükmü uyarınca taşıyıcının sorumluluğuna gidilebilmesi için, öncelikle sorumluluğu doğuran sebebin CMR kapsamında kalması gerekir. Bu doğrultuda, CMR m.3 hükmü kapsamında taşıyıcının çalışanları, temsilcileri ve bağımsız yardımcı kişilerinin sebep olduğu zararlardan taşıyıcının sorumluluğunun hukuki temeller, şartları ve kapsamı açıklanacaktır. Bunu takiben CMR m.3 uyarınca açılacak sorumluluk davasının şartları özellikle de davalardaki dava takip yetkisi incelenecektir. 6102 s. Türk Ticaret Kanununun ("TTK") dördüncü kitabı olan "Taşıma İşleri"nin büyük ölçüde CMR'den ve 1998 tarihli Alman Taşıma Reform Kanunundan ("1998 Alman-TRG") iktisap edilmiş olması ve CMR'de boşluk bulunan hallerde tamamlayıcı hukuk kuralı olarak kanunlar ihtilafı kuralları dikkate alınarak ulusal mevzuata başvurulacak olması gerekçeleriyle, TTK'da taşıyıcının yardımcı kişilerin eylemlerinden doğan sorumluluğu mülga 6762 s. Türk Ticaret Kanunu ile karşılaştırılarak incelenecektir. Ayrıca, doktrindeki bazı görüşlere göre CMR'de dava takip yetkisi düzenlenmemiş olup dava takip yetkisinin belirlenmesi açısından kanunlar ihtilafı kurallarına ve ulusal mevzuata başvurulması gerektiğinden TTK'ya tabi kara taşımalarından doğan uyuşmazlıklarda ikame ettirilecek sorumluluk davası ve Türk Hukuku bakımından yeni bir hüküm olan ve dava takip yetkisini düzenleyen TTK m.871 f.1 kaynak HGB § 421 f.1 ile birlikte hükmü ele alınacaktır. CMR m.3 hükmündeki genel düzenleme haricinde, birden fazla taşıyıcı tarafından gerçekleştirilen taşımalara ve taşıyıcılar arası rücu ilişkilerine ilişkin CMR'de yer alan tek düzenleme, CMR'nin VI. Bölümde m.34 ila 40 hükümlerinde düzenlenen müteakip taşıma hükümleridir (Resmi Türkçe tercümeye göre: Taşımacılar Tarafından Ortaklaşa Yapılan Taşımalarla İlgili Hükümler"). Bununla beraber, doktrinde ve âkit ülkelerde, müteakip taşımanın ayrı bir bölümde yer alması ve CMR m.34 hükmünün belli başlı şartlar getirmesi sebebiyle, müteakip taşıma hükümlerinin CMR'ye tabi bütün alt taşımalarda uygulanıp uygulanamayacağı, bir başka söyleyişle, CMR m.34 hükmünde öngörülen şartlar gerçekleşmeden müteakip taşıma hükümlerinin alt taşımalara ilişkin sorumluluk davalarına ve rücu davalarına tatbik edilip edilemeyeceği tartışmalıdır. Bu soruna bir yanıt aramak için müteakip taşıma hükümleri, bu düzenlemeye ilişkin doktrindeki ve yargı kararlarındaki yaklaşım açıklanacaktır. Çalışmamızın VI. ve son bölümünde ise, CMR'ye tabi taşımalarda taşıyıcılar arası rücu ilişkileri incelenecektir. Bu amaçla ilk olarak âkit ülkelerdeki özellikle de Alman Hukukundaki uygulama ve görüşler ele alınacaktır. Ardından, CMR'ye tabi alt taşımalara ve taşıyıcılar arası uyuşmazlıklara ilişkin Türk Hukukunda çelişkili mahkeme kararları ortaya konarak doktrindeki bu konudaki yaklaşımlara yer verilecektir. Türk Hukukunda CMR'ye tabi taşımalarda birden fazla taşıyıcının dahil olduğu taşımalara ilişkin hem sorumluluk hem de rücu davalarında Türk Hukukunda yeknesak bir uygulama ve doktrinde bir uzlaşı olmaması sebebiyle, sürpriz karar yasağı kuralına uygun olarak taşıyıcılar arası rücu davalarında başvurulabilecek yollar açıklanacaktır. Son olarak, CMR'ye tabi taşıyıcılar arası rücu davalarında Türk Hukukunda yeknesak bir uygulama olmaması sebebiyle, Türk Hukukuna ve CMR'ye en uygun düştüğünü düşündüğümüz çözüm yolu önerilecektir.Master Thesis Cumhurbaşkanı Kararnameleri ve Normlar Hiyerarşisindeki Yeri(MEF Üniversitesi, 2022) Ci̇ri̇t, Ezel; Batum, Bedi̇i̇ Süheyl1982 Anayasası üzerinde 2017 yılında 6771 sayılı Kanunla yapılan değişiklikler ile yeni bir hükümet sistemine geçiş yapılmıştır. Geçilen yeni hükümet sistemi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olarak adlandırılırken aynı zamanda yürütmenin yapısında da değişiklikler olmuş ve artık yürütme yetkisi ve görevi Cumhurbaşkanına ait olarak düzenlenmiştir. 1971 yılında Anayasa Hukukumuzun bir parçası olarak kendisine yer edinen kanun hükmünde kararnameler 2017 senesinde yapılan değişiklik ile artık yeni bir formda karşımıza çıkmaktadır. Doktrinde ve uygulamada çokça tartışılan bu yeni form çalışmamızın esas inceleme konusunu oluşturmaktadır. Bu çalışmada yürütme organının düzenleyici işlemlerinden olan Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ve Cumhurbaşkanının Olağanüstü dönemlerde çıkarabileceği olağanüstü hal (OHAL) kararnameleri üzerinde durmaya gayret edilmiştir. Cumhurbaşkanının kararname çıkarma yetkisinin hukuki temeli araştırılırken aynı zamanda normlar hiyerarşisi diğer adıyla kurallar kademelenmesindeki yeri de tahlil edilmeye çalışılmıştır. Çalışmamızın birinci Normlar hiyerarşisinin tanımlaması, iç hukukumuzdaki görünümü ile 2017 Anayasa değişikliği öncesi ne şekilde yapılandığı çalışılmıştır. Birinci bölümün son kısmında ise yürütmenin anayasal görev ve yetkileri yasama ile olan ilişkisi üzerinde incelemelerde bulunularak okuyucuya aktarılmaya çalışılmıştır. Çalışmamızın ikinci bölümünde ise 6771 sayılı kanunun ile yapılan değişikliklerin getirisi olarak Cumhurbaşkanının düzenleyici işlem yapma yetkisinin yanı sıra Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ve Cumhurbaşkanlığı yönetmelikleri incelenmiştir. Yeni sistemle beraber ortaya çıkan tartışmalardan bir diğeri olan Cumhurbaşkanı Kararnamelerinin mahfuz bir düzenleme alanına sahip olup olmadığı üzerine karşıt görüşler üzerinden bir değerlendirme yapılmıştır. Bahsi geçen değerlendirme yapılırken aynı zamanda demokratiklik ve karşılaştırmalı hukuk sistemleri üzerinden örneklemeler ile konuya açıklık getirilmeye çalışılmıştır. Bu amaçla da tezin ikinci kısmında takip edilen metoda paralel olacak şekilde yeni sistemin sonucunda normlar hiyerarşisinin ne şekilde oluşacağı üzerine bir değerlendirme yapılmıştır. Son başlıkta ise Cumhurbaşkanlığı kararnamelerinin olağan dönem ve olağanüstü dönem kararnameleri ayrımında yargısal denetimine ilişkin görüşlere ve Anayasa Mahkemesinin içtihatlarına yer verilerek bir incelemede bulunulmuştur.Master Thesis Defining the Corporate and Type Identities of Turkey and the Eu, Analyzing the Impacts of Identity Changes on Eu Turkey Relations(MEF Üniversitesi, 2023) Tonak, Barış Ekin; Değirmencioğlu, İlhami BinaliThis thesis study explains Türkiye's European Union membership adventure which has been the subject of many academic studies, and frequently discussed in the public that has resulted in a lack of solution every time despite the progress, with constructivist theorist Alexander Wendt's identity concept, and within the context tries to answer why Türkiye cannot be a member of the European Union? In this context, Türkiye's membership process of EU has been interpreted, reason of the insolubility has been explained. In the study initially defined the identities of both parties, and then examined the transformations of the identities as 20-year periods from 1960 to the present. Then, the status of negotiations and relations among the parties has been compared in according to these identity transformations. In this way, the study seeks to determine whether is there a linear relationship between the structure of identities and the course of negotiations. To achieve this, methods such as literature review and case analysis has been used. The study aims to contribute to the existing literature in the Turkish academic field and provide a source for future studies on overcoming the obstacles to Türkiye's EU membership and proposing solutions for establishing a healthier relationship.Master Thesis Evaluations of Children and Parents on Parental Lies(MEF Üniversitesi, 2023) Çevik, Işılay; Acar, MelikePiaget (2015) stated that the evaluation and justification of children's lying behavior in moral terms change according to cognitive developmental stages. Studies conducted on the paradigm of disappointing gift, a white lie area, have observed that it is found more acceptable compared to other areas of lies (Aydın, 2021; Warneken & Orlins, 2015; Gingo, Roded, & Turiel, 2019). The aim of this research is to investigate how children and parents evaluate and justify the lies told by parents. Participants were presented with seven different stories as data collection tools, and they were asked to assess and justify these stories. The participants in the first study were 35 children in the 5-6 age group and 35 children in the 10-11 age group. The participants in the second study were 68 parents with children aged 5-12. The results of the research revealed, in line with previous studies, that the most acceptable lie category is the disappointing gift paradigm, which falls under the category of white lies.Master Thesis Exchange Rate Exposure: Evidence From Turkey(MEF Üniversitesi, 2020) Canbazoğlu, Tolga; Toraganlı Karamollaoğlu, NazlıBu tez çalışması, 2010-2019 yılları arasında Borsa İstanbul'da işlem gören 330 firmanın finansal tablolarına dayanarak kurdaki dalgalanmanın şirketlerin hisse senedi getirileri üzerindeki etkilerini ölçmeyi amaçlamaktadır. Bu çalışmada, döviz kuru riski Adler ve Dumas (1984) yöntemine göre firmaların sektörlere bölünmesiyle analiz edilmiştir. Baz modele göre, döviz kuru katsayısı, 26 sektörden 8'inde anlamlı görülmektedir, genişletilmiş model için 26 sektörden 6'sında katsayı anlamlıdır. Ayrıca çalışmada şirketleri, tercih edilebilir ve edilmez likidite, finansal, karlılık ve ciro oranlarına göre kategorilere ayırarak bu iki gruptaki döviz kuru riski ölçülmektedir. Rasyo analizlerinin sonuçları olumlu ve olumsuz seviyede rasyo oranlarına sahip şirketler için döviz kuru riski aynı şekilde tutarlı olarak rapor etmemektedir. Stokların toplam varlıklara oranı, kaldıraç, faiz giderlerinin satışa ve yabancı varlıkların toplam borçlara oranı tercih edilen seviyede olan şirketler ve nakit, likidite, alacak devir hızı tercih edilmeyen seviyede olan firmalar kur hareketlerine maruz kalmaktadır. Ayrıca, farklı ihracat seviyelerine sahip firmalar kur değişimlerinden farklı şekilde etkilenmemektedir.Master Thesis Factors of Organizational Performance in High-Growth Smes: an Investigation From Turkish Manufacturing Industry(MEF Üniversitesi, 2023) Gönül, Ebubeki̇r; Karadağ, HandeBu çalışma, Türk imalat sanayinde hızlı büyüyen küçük ve orta ölçekli işletmelerin (KOBİ) performansını etkileyen faktörleri incelemeyi amaçlamaktadır. Bu amaçla, Türkiye'de faaliyet gösteren KOBİ'lerin organizasyonel, finansal ve kaynak yönetimi performanslarını etkileyen ortak başarı ve başarısızlık faktörlerinin araştırılmasına yönelik ampirik bir araştırma yapılmıştır. İmalat sanayi, sağladığı pek çok fayda ve ülkenin büyüme ve kalkınmasında hayati bir rol oynaması nedeniyle Türk ekonomisi için çok önemli bir sektördür. İmalat sektörü, Türkiye'nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılasının (GSYİH) önemli bir kısmından sorumludur ve milyonlarca işçiye iş sağlayarak işsizliği azaltır ve ekonomik büyümeyi destekler. Ayrıca imalat sanayi, ülkenin ticaret dengesinin ve döviz rezervlerinin anahtarı olan Türkiye'nin ihracat gelirlerine de önemli bir katkı sağlıyor. Üreticiler, ürünlerini ve süreçlerini iyileştirmek için araştırma ve geliştirmeye yatırım yaptıklarından, sektör teknolojik gelişmeyi de tetikliyor. Ayrıca imalat sanayinin büyümesi, özellikle daha kırsal ve az gelişmiş bölgelerde bölgesel kalkınmanın desteklenmesinde ve bölgesel eşitsizliklerin azaltılmasında önemli bir faktördür. Sonuç olarak, imalat sanayii Türkiye için büyük önem taşımaktadır ve bu sanayinin sürekli büyümesi ve gelişmesi için devletin ve diğer paydaşların desteğine ihtiyaç duyulmaktadır.Master Thesis Gelir Paylaşımlı İnşaat Sözleşmesi(MEF Üniversitesi, 2021) Arıkan, Habi̇p; Kurt, EkremBu çalışmada, ülkemizde inşaat sektöründeki gelişmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkmış olan gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesi incelenmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesinin genel esasları ele alınmıştır. Bu kapsamda sözleşmenin tanımı, tarafları, amaç ve faydaları ile unsurlarına değinilmiştir. Akabinde sözleşmenin hukuki niteliğine ilişkin değerlendirmelere yer verilmiş ve gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesinin uygulamada rastlanan farklı biçimleri incelenmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesinin hüküm ve sonuçları incelenmiştir. Bu kapsamda sözleşme taraflarının hak ve borçları ile üçüncü kişilerin hukuki durumu ele alınmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümünde gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesinin sona erme halleri incelenmiştir.Master Thesis Kadınlarda Baba Bağlanmasından Evlilik Doyumuna Giden Yollar: Öz Güven ve Öz Şefkatin Seri Aracı Rolleri(MEF Üniversitesi, 2022) Büber, Öznur; Toplu Demi̇rtaş, Ezgi̇Bağlanma kuramı, çocukluk dönemindeki bakım veren-çocuk bağlanmasının, yetişkinlik dönemindeki partner bağlanmasını etkileyebileceğini ileri sürer. Bu etkilenmenin, evlilik doyumunu yordamada önemli bir rolü olduğu da bilinmektedir. Öz güven ve öz şefkat kadınlar için önemli bir duygusal gerekliliktir ve eksikliklerinin, kadınların iyi oluşu üzerine olumsuz yansımaları olabilmektedir. Bundan dolayı bu araştırmanın amacı kadınların baba bağlanması ile evlilik doyumu arasındaki ilişkide öz güven ve öz şefkatin seri aracı rolünü incelemektir. Araştırmanın örneklemi, babalarını 16 yaşından önce kaybetmemiş olan, yaşları 18 ve 69 arasında değişen 425 evli kadından oluşmaktadır (Ort yaş = 35.44; SS yaş = 7.58; min yaş = 18, mak yaş = 69). Araştırma da Kişisel Bilgi Formu, Çift Uyum Ölçeği, Anne ve Babaya Bağlanma Ölçeği II Baba Formu, Kadın Öz Güven Ölçeği ve Öz Duyarlık Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmanın ana hipotezlerini test etmek için Hayes PROCESS analiz programı kullanılarak Seri Çoklu Aracılık Değişken Analizi (Model 6) yapılmıştır. Araştırmanın bulguları, baba ile daha güvenli bağlanan kadınların, öz güvenleri ve öz şefkatleri aracılığıyla evliliklerinden daha fazla doyum aldıklarını ortaya koymuştur. Araştırma bulguları alanyazın kapsamında tartışılmış ve araştırmacılar ve ruh sağlığı uzmanları için bulgulara dayalı araştırmaya ve uygulamaya yönelik öneriler sunulmuştur.Master Thesis Kentsel Yoksullukta Yerel Yönetimlerin Rolü(MEF Üniversitesi, 2022) Saltık, Yavuz; Batum, Bedi̇i̇ SüheylGeçmişten günümüze her dönemde yoksulluk kendisini etkin bir şekilde hissettirmekte ve bütün dünya ülkelerini ilgilendiren ciddi bir sorun olarak algılanmaktadır. Yoksulluk sadece gelişmemiş ve az gelişmiş ülkelerde değil gelişmiş ülkelerde de görülmektedir. Yoksulluğun ortaya çıkmasında gelir eşitsizliği ve istihdam sorunları temel nedenlerin başında gelmektedir. Kentlerde nüfusun artmasına neden olan en önemli sorunlardan birisi de kırsal alanlardan kentlere doğru gerçekleşen göçtür. Bu da kentsel yoksulluk sorununun ortaya çıkmasında etkili bir rol üstlenmektedir. Yoksullukla mücadele konusunda merkezi yönetim kadar önemli olan bir başka kamu tüzel kişiliği de yerel yönetimlerdir. Yerel yönetimler arasında başta belediyeler olmak üzere bütün kurumlar yoksulluğun tespit edilmesi ve sorunlarının en aza indirilmesinde etkin bir şekilde görev almaktadır. Özellikle kentsel yoksulluk konusunda aktif bir şekilde çalışan belediyeler yoksul kesimlerin başta istihdam olmak üzere bütün alanlarda sorunlarının çözümüne yönelik farklı stratejiler izlemektedir. Bu çalışmada da kentsel yoksullukla mücadele konusunda etkin bir şekilde çalışan İstanbul Büyükşehir Belediyesine yönelik olarak "Sistem Mezuniyeti Modeli" önerilmiştir. Bu modele göre İstanbul'da yaşayan ve yoksul olarak değerlendirilen vatandaşlara yönelik sistem mezuniyetinin oluşturulmasında uzman meslek elemanlarının seçimi, yoksullara yönelik veri tabanının oluşturulması, istihdamı sağlamak için kariyer danışmanlığının yapılması, yoksullara yönelik farklı kurumlarda istihdam sağlanmasına yönelik uygulamalara yer verilmiştir. Bu sayede yoksulluğun azaltılmasında yerel yönetimlerin uygulayacağı öneriler sunulmuştur.Master Thesis Klinik Psikoloğun Psikoterapötik Tedavi Sözleşmesinden Doğan Sorumluluğu(MEF Üniversitesi, 2023) Ertuğrul, Ahmet; Uyanik, AyferPsikoterapötik tedavi sözleşmesi, serbest çalışan klinik psikolog ile danışan arasında kurulan, psikoloğun ücret karşılığında danışanın psikiyatrik rahatsızlığının tedavisi için psikoterapi yaklaşımları içerisinde danışanın psikiyatrik rahatsızlığının niteliğine göre seçtiği ve psikoterapi uyguladığı özel hukuk sözleşmesidir. Klinik psikoloğun sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin başında psikoterapötik tedavi gelmektedir. Klinik psikolog sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini özenle yerine getirmelidir. Burada sır saklama, sadakat gösterme, aydınlatma yükümlülüğü, kayda geçirme yükümlülüğü gibi durumlar ele alınmıştır. Psikoloğun psikoterapötik sözleşmesinden kaynaklanan bu yükümlüklerine aykırı hakaret ederek danışana zarar vermesi halinde sorumluluğu doğacaktır. Psikoterapötik tedavi sözleşmesinde zarara uğrayan danışan maddi ve manevi zararlarının tazminini talep edebilir. Danışan uğramış olduğu zararları, hukuka aykırılığı ile illiyet bağının varlığını ispat etmek zorundadır. Buna karşılık olarak ise klinik psikolog da kusurunun bulunmadığını ispat etmekle yükümlüdür.Master Thesis Legal Liability of the Physician in the Context of Plastic Surgery in the Light of Supreme Court Decisions(MEF Üniversitesi, 2024) Uzunoğulları, Alin Doğa; Kapancı, Kadir BerkThe topic of this thesis called ' Legal Liability Of The Physician In The Context Of Plastic Surgery Under Turkish Law ' basically aims to characterize the qualification of the plastic surgery under Turkish law and the legal responsibilities of the physician (plastic surgeon) that may arise in this context. First of all, the concepts related to plastic surgery will be explained by giving definitions of physician and patient. Afterwards, it will be explained in which cases the plastic surgery is considered legal in the doctrine. After the discussion of the legality of plastic surgery; the legal nature of the contract established between the physician and the patient for the purpose of plastic surgery, which has been the subject of different opinions in the doctrine, will tried to be revealed. After focusing on the discussions in the context of the contract of mandate, service contract, sui generis contract and contract of work in the doctrine, the evaluation of the legal relationship between the physician working in the private hospital and the patient will be made. In addition, the contractual responsibility of the physician in the context of plastic surgery will be examined. Under the topic of 'contractual responsibility of the physician', the obligation of examining the patient and asking questions about the diagnosis of the disease (anamnesis-medical history talking), the obligation of diagnosing the disease and choosing the most appropriate treatment, the obligation to start and execute the work on time, the obligation to inform, the duty of care, the obligation of loyalty and confidentiality, the obligation of personal performance will be discussed along with the obligation to provide tools, equipment and materials, obligation arising from defeat and the debt of recording the document. After explaining the contractual responsibility of the physician, the situations that occur in case of violation of the contractual responsibility will be revealed. Afterwards, the cases where the contract is terminated and the cases where the responsibility of the physician is limited in the contracts dealing with the plastic surgeries will be examined. After these explanations, the concepts of acting without authority and tort, which are the non-contractual liability cases of the physician, will be evaluated. Finally, explanations regarding non-pecuniary damages will be examined in our study.Master Thesis Milletlerarası Özel Hukukta Ticari Şirketlerde Birleşmeler ve Devralmalar(MEF Üniversitesi, 2021) İyi̇t, Bülent; Uyanık Çavuşoğlu, AyferBu tez çalışmasında, uluslararası nitelikteki ticari şirketlerin birleşme ve devralma işlemlerinin, sözleşmeler öncesi dönemden başlamak üzere, sözleşmelerin kurulması, tarafların ehliyeti, sözleşmelerin şekli, sözleşmelerin işlemlerine ilişkin olarak kanunlar ihtilafı sorunlarının çözümü, sözleşmelerde irade serbestisinin mümkün olduğu durumlar ile bu tür sözleşmelerden kaynaklanan muhtemel uyuşmazlıkların çözümü için yetki sözleşmesine koyulabilecek uyuşmazlık çözüm yolları incelenmiştir. Ayrıca sözleşme konusu işlemlere Türk hukukunun uygulandığı durumlara ilişkin olarak, Türk hukuku çoğunlukla AB Hukuku ile karşılaştırılarak incelenmiştir. Şirket birleşme ve devralma işlemleri farklı yapıya sahip işlemlerdir. Bu sebeple her iki kavram iktisadi ve hukuki olarak tüm boyutları ile ele alınması ve farklılıklarının ortaya konulması gerekmektedir. Çünkü birleşme ve devralma işlemleri her ne kadar hukuki birer işlem niteliğinde olmalarına rağmen, sebeplerinin ve sonuçlarının iktisadi olduğunu söylemek mümkündür. Devralma kavramı, TTK.'da birleşmenin gerçekleşmesinin bir türü olarak kullanılmakla birlikte, gerçekte birleşme işleminden farklı olarak, bir şirketin kontrolünü sağlayacak şeklide ele geçirmek olarak anlaşılmalıdır. Birleşme işleminde, devrolunan şirket ya da şirketler devralan veya yeni kurulan şirketin bünyesine tasfiyesiz şekilde son bularak katıldığı halde, şirketin devralınması işleminde ise devralınan hedef şirket varlığını devam ettirmekte ve sadece kontrolünü sağlayan gerçek ya da tüzel şahıslar değişmektedir. Ayrıca birleşme işleminde devrolunan şirketin ortakları, ortaklığın devamlılığı ilkesi gereğince şirket payları karşılığında devralan şirketin ortağı olmakta ve genel kural olarak herhangi bir bedel ödemeleri söz konusu olmamakta, devralma işleminde ise devir karşılığında bir bedel ödenmesi söz konusu olmakta ve ortakların bu bedel karşılığında devrettikleri pay oranında, işlem konusu şirkete ilişkin mülkiyet hakları devir ile birlikte son bulmaktadır. Her iki uluslararası nitelikli sözleşmenin kurulma aşamasından önce, niyet mektubu, due diligence, gizlilik sözleşmesi gibi ortak yönleri bulunmaktadır. Ancak işlemlerin farklı hukuki yapıya ve özneye sahip olmaları sebebiyle, sözleşmenin kurulması, kanunlar ihtilafı kurallarına göre uygulanacak hukukun tespiti ile irade serbestisinin sözleşmeye uygulanabilmesi açısından birbirlerinden oldukça farklı nitelikleri bulunmaktadır. Her iki işlemden kaynaklı uyuşmazlıkların etkili ve pratik çözümü için yetki sözleşmelerine koyulabilecek başta tahkim olmak üzere, uyuşmazlık çözüm yolları da üzerinde özellikle durulması gereken konulardır.Master Thesis Nükleer Terörizmle Başa Çıkma Mücadelesinde Kilit Taşı: Nükleer Madde Kaçakçılığı ile Mücadele(MEF Üniversitesi, 2023) Demi̇r, Tümer; Ki̇baroğlu, MustafaBu çalışma, ulus-altı grupların uluslararası karaborsada gerçekleştirdikleri yasa dışı nükleer madde kaçakçılığı olaylarının sonucunda oluşabilecek nükleer terörizm olaylarını önleme noktasında uluslararası işbirliğinin önemini vurgulama hedefi ile kaleme alınmıştır. Motivasyonları gereği nükleer terör saldırısı gerçekleştirmekten geri durmayacak terör gruplarının, uluslararası karaborsadan elde edebilecekleri nükleer maddeler ile, basit bir nükleer silah yapmaları ve bu nükleer silahı gerçekleştirecekleri bir eylemde kullanma hedefleri, özellikle son yıllarda terör gruplarının gerçekleştirdiği kitlesel kayıplı eylemler göz önüne alındığında, söz konusudur. Terör gruplarının nükleer maddelere erişim imkân kabiliyetlerinin artması, olası nükleer terör saldırısı anının her an daha da yaklaştığı fikri ile doğru orantılıdır. Olası bir nükleer terör saldırısının önüne geçmek için gerçekleştirilecek ilk eylem ise, terör gruplarının nükleer maddelere erişimini minimum düzeye indirmek ve bu olayı ortadan kaldırmaktır. Bu çerçevede, ulus devletlerin, aralarında yaşanan diğer dış politika ilişkilerini bir tarafa bırakarak ve uluslararası kuruluşlar ve örgütlerin de destekleri ile nükleer karaborsa ağını ortadan kaldırmak ve dolayısı ile oluşabilecek bir nükleer terör saldırısını engellemek için birlikte mücadele etmeleri gerekmektedir. Bu tez çalışmasında, terör gruplarının nükleer maddeleri edinme hedefleri ve gerçekleştirebilecekleri olası bir nükleer terör saldırısının tüm boyutları analiz edilmiş ve nükleer terörizmin önüne geçmek için gerçekleştirilecek ilk eylem olan, yasa dışı nükleer madde ticaretinin önüne geçilmesi ve uluslararası nükleer karaborsa ağının ortadan kaldırılması için ulusal ve uluslararası düzeyde atılan ve atılması gereken ii adımları inceleme hedeflenmiştir. Ayrıca, yasa dışı nükleer madde kaçakçılığı olaylarında, Türkiye perspektifi de çalışma içerisinde yer almıştır.Master Thesis Özel Askeri Şirket Faaliyetlerinin Küresel Etkileri ve Uluslararası Hukuktaki Yerlerinin İncelenmesi(MEF Üniversitesi, 2020) Beyhan, Yunus; Ki̇baroğlu, MustafaÖzel askeri şirketler günümüz savaş/çatışma alanlarında çokça görülen bir olgu olup, Soğuk Savaş sonrası dönemde orduların dağılması ve küresel özelleştirme dalgasıyla etkinliklerini arttırmışlardır. Bu yapılar dönemin savaş alanlarında yöneticiler tarafından; halkın baskısından kurtulmak, düşmana dolaylı baskı uygulamak veya üstünlüğünü kanıtlamak, toprak elde etmek, ekonomik olarak çıkar sağlamak ve daha birçok sebeplerle; altın, güç, toprak, yönetimden pay gibi bedeller ödenerek kullanılmışlardır. Bu kullanım sonucunda yönetimce elde edilen görece başarı kavramı ilerleyen zamanlarda paralı askerlik kavramının geliştirilerek kullanımına yol açmıştır. Paralı askerliğin, özel askeri şirketlerle beraber son dönemde çeşitli boyutlarıyla ön plana çıkması, bu kavramların anlaşılabilirliğinin önemini arttırmıştır. Bu noktada doğabilecek kavram kargaşasını gidermek, ulusal ve uluslararası hukukta nerede konumlandırılabileceğini tartışmak amacıyla bu çalışma yapılmıştır. Ayrıca özel askeri şirketler, yeni güvenlik anlayışı içerisinde devlet ve özel sektör tarafından kullanılan özel bir güç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu gücün ortaya çıkış sebepleri, sınıflandırılması, gelişimini etkileyen faktörleri ve küresel ölçekte faaliyetlerini ele alan çalışmada, özel askeri şirketlerin kullanımında devletlerin sorumluluklarının yanı sıra, ulusal ve uluslararası hukuk alanındaki düzenlemeleri de incelenmiştir.Master Thesis Pakistan Talibanı'nın Oluşumu: İç ve Dış Dinamikler(MEF Üniversitesi, 2022) Özhan, Hüsnü Ammar; Çağlar, BarışAsya kıtasında önemli bir kavşak noktası olan Güney Asya bölgesi tarih, kültür ve siyaset açısından her zaman hareketli bir bölge olmuştur. Hint Alt kıtasının parçalanması, Afgan Harbi ve ABD'nin Afganistan'a müdahalesi sonrasında oluşan olumlu ve olumsuz bütün siyasi sonuçların etkisi günümüzde de bu coğrafyada görülmektedir. Pakistan Talibanı (Tehrik-i Taliban Pakistan) tüm bu siyasi olayların sonucu olarak ortaya çıkmış bir terör örgütüdür. Bu terör örgütü, son dönemde Pakistan'da kurulan terör örgütleri içerisinde en etkili ve agresif olanıdır. Bu araştırmada, Pakistan Talibanı'nın ortaya çıkmasında rol oynayan iç ve dış faktörler incelenmiştir. Metot olarak vaka incelemesi (case study) kullanılmıştır. Pakistan Talibanı'nın oluşumu ve gelişimi süreçlerinin ele alındığı vaka çalışmasında detaylı tarihsel açıklama (Historical Explanation) yaklaşımı izlenmektedir. İlk bölümde Pakistan'ın genel durumuna dair bilgiler verildikten sonra ikinci bölümde Pakistan Talibanı'nın oluşumu ve özellikleri anlatılmıştır. Üçüncü bölümde Pakistan Talibanı'nın ortaya çıkmasına neden olan iç dinamikler ele alınmıştır. Peştunistan meselesi, Pakistan'da yaşanan doğal afetler, Cihadi retorik ve İslamizasyon politikası ve Pakistan Ordusu'nun 11 Eylül sonrası yaptığı askeri faaliyetler bu terör örgütünün oluşmasında rol oynayan iç dinamiklerdir. Pakistan Talibanı'nın kurulmasında iç faktörlerin yanında dış faktörler de etkili olmuştur. Çalışmanın dördüncü bölümde ise bu dış dinamikler ele alınmıştır. İran-Suudi Arabistan rekabeti, Afgan Harbi ve Taliban'ın Afganistan'da aktör olarak ortaya çıkması, El Kaide'nin Afganistan'daki etkisi, 11 Eylül sonrası ABD'nin Afganistan'a müdahalesi Pakistan Taliban'ını ortaya çıkartan dış dinamiklerdir. Pakistan Talibanı tarafından gerçekleştirilen terör saldırıları Pakistan'da ciddi ekonomik, sosyal ve politik sorunların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Siviller ve güvenlik güçleri bu saldırılarda yaralanmış ve hayatını kaybetmiştir. Pakistan Talibanı'nın Pakistan'a vermiş olduğu zarar oldukça yüksektir. Son on yılda, 55.000 Pakistan vatandaşı Pakistan Taliban'ı tarafından yapılan saldırılarda hayatını kaybetmiştir. Ayrıca saldırıların mali zararı da bir hayli yüksektir. Pakistan bu saldırılardan ötürü 103 milyar dolarlık mali zarara uğramıştır. 1979 yılında Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgal etmesinin ardından Afganistan kaynaklı sorunların Pakistan üzerinde oluşturduğu yük, Pakistan Talibanı'nın ortaya çıkmasıyla giderek artan bir hale gelmiştir.
- «
- 1 (current)
- 2
- 3
- »