04. Enstitüler / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü
Permanent URI for this communityhttps://hdl.handle.net/20.500.11779/204
Browse
Browsing 04. Enstitüler / Lisansüstü Eğitim Enstitüsü by Language "tr"
Now showing 1 - 20 of 116
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis 4857 Sayılı İş Kanunu Bağlamında Normali Aşan Çalışmalar(MEF Üniversitesi, 2023) Öztürk, Kevser; Akyi̇ği̇t, ErcanNormali aşan çalışma kavramının öğretide hem fazla sürelerle çalışmayı hem de fazla çalışmayı içeren bir üst kavram olarak kullanıldığı görülmektedir. Normali aşan çalışmalar yani fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma günümüzde sıkça karşılaştığımız ve çoğunlukla da birbiriyle karıştırılmakta olan kavramlardır. Fazla çalışma 4857 Sayılı İş Kanunun da yazılı koşullar çerçevesinde, haftalık 45 saati aşan çalışmalar olarak kabul edilirken, çalışma süresinin sözleşmelerle haftalık 45 saatin altında belirlendiği durumlarda sözleşmeyle saptanan sürenin üstünde ama 45 saate dek yapılan çalışmada ise fazla sürelerle çalışmadan söz edilecektir. Günümüzde artan rekabetle birlikte birçok sektörde normal çalışma süresinin üzerindeki sürelerle çalışma yapılması gündeme gelmektedir. Normal çalışma süresi üzerinde yapılan bu çalışmaların ise, işçi ve işveren açısından bazı avantajları veya dezavantajları olabilmektedir. İşçi açısından normali aşan çalışmaları karşılığında yasal orandan aşağı olmamak üzere zamlı biçimde isteğine göre serbest zaman ve/veya zamlı ücret alabilmesi, avantaj olarak görülebilmektedir. Özellikle zamlı ücret şıkkının seçilmesi halinde, ekonomik boyutu dikkate alınarak işçilerin fazla çalışmayı tercih edilebileceği söylenebilecektir. İşveren açısından ise, işçilere normali aşan biçimde çalışma yaptırmak, yeni işçi alımına gitmeden üretimin arttırılmasını sağladığından, onun ekonomik avantajının olduğu söylenebilecektir. İşçi açısından fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma ele alındığı zaman işçiye ekonomik avantajının yanında işçiye arka planda birçok hakkı göz ardı edildiği gözlenmiştir. Özellikle bu çalışmaya katılan işçinin sosyal hakları, ruhsal veya fiziki sağlığı, dinlenme süreleri arka planda kalan önemli birkaç haklarından biridir. Bu gibi hak kayıplarının önüne geçilmesi açısından çalışma sürelerinin kanun çerçevesinde denetlenerek gerekli görüldüğü durumlarda cezai yaptırımlarla karşılaşılması işçi açısından güven duygusunu ve çalışma istediğini arttırabileceğinden söylenebilecektir. Hak kayıplarının önüne geçilmesi noktasında işverenin yasada belirtilen sürelerin üzerinde çalışma yaptırılmasını talep etmemesi ve yasaya uygun hareket etmesi hak kayıplarının önüne geçilmesi noktasında önem arz edecektir. Bu çalışmada 4857 sayılı İş Kanunu'nda Normali aşan çalışmalar yani fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma kavramları 4857 Sayılı İş Kanunu ve diğer kanunlar ve ilgili yönetmelikler ışığında tarihsel gelişimi, fazla sürelerin tespiti, fazla çalışma türleri, fazla çalışma yasakları, fazla çalışma karşılığı ücret ve serbest zaman, fazla çalışmanın ispatı gibi birçok başlık ele alınarak incelenmiştir. 4857 Sayılı İş Kanunun da çalışma süreleri açısından bazı yeniliklerde ele alınarak açıklanmaya çalışılmıştır. Bu çalışma yapılırken güncel olmasına dikkat edilerek içtihatlar ve Yargıtay kararları başta olmak üzere birçok akademik bilgiye yer verilmeye çalışılmıştır.master's-degree-project.listelement.badge 4857 Sayılı İş Kanununda Kıdem Tazminatı(MEF Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Genç, Elif; Akyiğit, Ercan…master's-degree-project.listelement.badge 6764 Sayılı Bilirkişilik Kanunu ve Bilirkişilik Yönetmeliği Kapsamında Bilirkişiliğin Niteliği, Bilirkişinin Yükümlülükleri ile Bilirkişinin Denetimi ve Disiplin Sorumluluğu(MEF Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Aslıyüksek, Hızır; Karagöz, Havva…master's-degree-project.listelement.badge Akademik Kütüphanelerde Kullanım Ödüncü Sözleşmesi(MEF Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Yarar, İpek; Kurt, EkremKütüphaneler; Toplumu oluşturan bireylerin sosyo-kültürel açıdan gelişimine katkı sağlayan ve sonsuz bir dönüşümde olan dünyada bireylere bilginin kaynaklığını eden mekanlar olarak görev almaktadır. Kütüphaneciler ise söz konusu bu mekanlarda temel görevi bilgiyi araştırmacılarla doğrudan buluşturmak ve/veya bilgiye ulaşılan yolda rehberlik etmek olan önemli dinamiklerden biridir. Proje çalışmasının konusu olan “Akademik Kütüphanelerde Kullanım Ödüncü Sözleşmesi” de kütüphaneler içerisinde kütüphaneciler tarafından verilen hizmetlerden biridir. Geniş kapsamda bilgi olarak tanımlayabileceğimiz kitaplar, süreli yayınlar, elektronik yayınlar, makaleler vb. kaynakların araştırmacıya ulaştırılmasında öncelikle bilginin düzenlenmesi, araştırılmaya uygun hale gelmesi, sunulması, araştırmacıyla buluşturulması ve tanıtılması ise kütüphanelerin temel iş akışlarıdır. Bilginin ya da kaynağın kullanıcıyla buluşturulması kütüphanelerde “Kullanıcı Hizmetleri”nin bir parçasıdır. Çalışmada Kullanıcı Hizmetleri’nde sunulan ödünç verme işleminin kütüphaneciler açısından hukuksal düzlemdeki yerini inceleyeceğiz. Bu düzlemde ödünç verme işlemlerini inceleyecek fakat bu incelemeden önce Kullanım Ödüncü’nün temel bilgisini işleyeceğiz.master's-degree-project.listelement.badge Alkollü İçki Sektöründe Kurumsal Sosyal Sorumluluk Çalışmaları(MEF Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2019) Çokcoşkun, Güneş; Tosun, PetekKurumsal sosyal sorumluluk (KSS) kavramını gönüllülük esası temeliyle yola çıkan herhangi bir firmanın çevreye karşı etik ve sorumlu davranması, karar alması ve uygulaması olarak tanımlayabiliriz. Karşımıza ilk olarak 1953’te yayımlanan H. Bowen’in “İşadamlarının Sosyal Sorumlulukları” (Social Responsibilities of the Businessman) adlı kitabında karşımıza çıkan bu kavramda Bowen iş insanlarının, toplumun değer ve amaçlarıyla örtüşen sosyal sorumluluk faaliyetlerle ilgilenmeleri gerektiğini ileri sürmüştür (Aktan, 2007). İşletmelerde sosyal sorumluluk uygulamalarının tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de hızla arttığı gözlenmektedir. Kamu kuruluşları, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları (STK), özel sektör vb. aktörlerin bu alandaki uygulamalara ve bu uygulamaların teşvik edilmesine büyük ölçüde katkıları mevcuttur (Ay, Kahraman, Kacar, 2012). Bu bağlamda özellikle özel sektör grubunda sanat, spor, eğitim, insan hakları, çalışma koşulları, çevre gibi konular başta olmak üzere topluma yönelik çalışmalar yürütülmektedir. Kurumsal sosyal sorumluluk uygulamaları marka imajını koruyarak hem uzun dönemde kar elde etmeye hem de bir sosyal amaca hizmet etmeye olanak vermektedir. Örneğin, Koç Grubu ‘Meslek Lisesi Memleket Meselesi’ sosyal sorumluluk kampanyasında Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yaparak ‘Mesleki – Teknik Eğitimi Özendirme Programı çerçevesinde olanakları kısıtlı ilköğretim mezunu gençleri hedeflemekte ve onları desteklemektedir (Özdemir, 2009). Ulusal ve uluslararası ölçekte araştırmalar, özellikle Avrupa ülkelerinde, alkol kullanımının halk sağlığını tehdit eden sorunlar arasında ilk sıralarda yer aldığını göstermektedir. Alkol tüketimine ilişkin sorunların geniş bir yelpazede ortaya çıkması; toplumun, özellikle çocukların ve gençlerin alkole bağlı zararlı etkilerden korunması amacıyla politikalar geliştirilmesini gerektirmiştir. Bu politikalarda, genel olarak amaç, alkolün zararları konusunda farkındalık yaratılması, bilinçlendirmenin yanı sıra eğitimin sağlanmasıdır. Bu eğitimler alkollü içki satışı yapan firmaların büyük çoğunluğunun alkolün insan sağlığına yönelik zararlarını ve olumsuz sosyal etkilerini en aza indirmeyi amaçlayan projeler içerisinde bulunduğu fikrini vermektedir. Geniş kapsamlı alkol politikaları ve önleme programları bulunan firmalarda bahsi geçen bu eğitim ve bilinçlendirme çalışmaları sosyal sorumluluk projesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Alkollü içki satışı yapan firmaların yazılı basında yer alan reklamlarında % 84’lük bir oran ile sosyal sorumluluk mesajlarına yer verdiği gözlenmiştir (Zengin, 2013). Bu genel çerçeve içerisinde bu projenin amacı, kurumsal sosyal sorumluluk kavramının alkollü içki sektöründe hangi şekilde uygulandığını örnekler ile göstermek ve buna bağlı olarak firmanın marka bilinirliğine ve dolayısı ile kurumsal marka imajına ve gelirlerine etkisinin açıklanmasıdır.Master Thesis Anonim Ortaklıklarda Çıplak Payın Devri(2025) Pekşen, Eslem Feyza Yaprak; Özcanlı, Fatma BerilAnonim ortaklıklar, sermayesi belirli ve paylara bölünmüş, ortaklarının yalnızca taahhüt ettikleri sermaye miktarıyla sorumlu olduğu, devri serbestisi ve sınırlı sorumluluk ve geniş yatırımcı tabanı gibi özelliklere sahip ortaklıklardır. Anonim ortaklık payları nama veya hamiline yazılı şeklinde çıkarılabilecek ve kural olarak pay senetlerine bağlanacaktır. Çıplak paylar, henüz senede bağlanmamış ya da ilmühaber düzenlenmemiş payları ifade etmektedir. 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda, senede bağlanmış payların devri için öngörülen şekil şartlarının aksine, çıplak payların devrine ilişkin herhangi bir şekil şartı düzenlenmemiştir. Bu durum, kanun koyucunun payların senede bağlanmasını temel bir ilke olarak benimsediğini düşündürmektedir. Ancak, çıplak payların devri ve diğer hukuki işlemlere konu olması, ticari hayatın gerekleri doğrultusunda bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu bağlamda, uygulamada, çıplak pay devri ile ilgili irade sakatlıkları, devrin hüküm ve sonuçları ile devrin bağlam hükümlerine dayanılarak kısıtlanmasına dair çeşitli sorunlar sıkça gündeme gelmektedir.Master Thesis Anonim Şirketlerde Taşınmazların Sermaye Olarak Konulması(2025) Pelit, Başak; Özcanlı, Fatma BerilAnonim şirketler TTK m.331 hükmünde de ifade edildiği üzere kanunen yasaklanmamış her türlü ekonomik amaç ve konu için kurulabilmektedirler. Kuruluş amacı ekonomik bir fayda ve menfaat elde etmek olduğundan ortaklığa katılmak isteyen pay sahiplerinin şirkete sermaye olarak ayni sermaye unsurlarını taahhüt etmeleri de mümkün kılınmış tır. Bu noktada ayni sermaye niteliğinde olan taşınmaz da pay sahibi olmak isteyen kişiler tarafından sermaye olarak taahhüt edilebilecektir. Anonim şirketlere taşınmaz mülkiyetinin ayni sermaye olarak taahhüt edilmesi, resmi şekil şartının aranmıyor oluşu, ayni sermaye olarak kabul edilebilmesi için tapu siciline şerh verilmesi koşulu ve taşınmaz mülkiyetinin üzerinde herhangi bir takyidat barındırmaması gibi aşağıda detaylıca izah edileceği üzere birtakım özel düzenlemelere tabi tutulmuştur. Tez çalışmamızda bir ayni sermaye unsuru olan taşınmaz mülkiyetinin anonim ortaklığa taahhüt edilme sürecini, taahhüt aşamasında taşınmaz mülkiyetinin devrine dair genel kurallardan istisnai olarak ayrılınan noktaların neler olduğunu; yapılan bu taahhüdün hüküm ve sonuç larını, sermaye olarak taahhüt edilen ayni sermaye unsurunun ifa edilmesi amacı ile bir tasarruf işlemi mahiyetindeki mülkiyetinin anonim şirkete geçirilmesi için yapılması gereken iş ve işlemlerin neler olduğunu, hangi adımların takip edilmesi gerektiğini ele almış bulunmaktayız.Master Thesis Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Kaçak Eklemeler Sorunu(MEF Üniversitesi, 2021) Temel, İlhan; Kurt, Ekrem634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun yürürlüğe girmesiyle birlikte ülkemize özgü bir şekilde ortaya çıkmış olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri; bilhassa 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile birlikte uygulaması artmış, Türk Borçlar Kanununda açıkça düzenlenmemiş, isimsiz bir sözleşme olarak, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun eser sözleşmesi ve taşınmaz satım sözleşmesine ilişkin hükümleri kapsamında karma bir sözleşme olarak değerlendirilen, uygulamada ihtilaflara sıkça konu olan bir sözleşmedir. Uygulamada, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde tarafların özgür iradeleri ile oluşturdukları bu sözleşmeye bağlı olarak; kamu düzeni ve emredici kurallara aykırılık, imar planı değişiklikleri, objektif veya sübjektif imkânsızlık ve her sözleşmede olduğu gibi sözleşmenin ihlali durumları, bu çerçevede konumuz açısından imar mevzuatına, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı inşaat ve benzeri nedenlerle çeşitli hukuki sorunlar çıkabilmektedir. Tezimizin konusu, temel olarak; arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri kapsamında yapılan inşaat uygulamalarında, uygulamanın imar mevzuatına aykırılık taşıdığı, yaygın nitelendirmeyle kaçak inşaatın (yapının) söz konusu olduğu durumlarda ortaya çıkan sorunların ve bu sorunlara ilişkin yasal durumların tespiti ile bunlara ilişkin değerlendirmelerin mevzuat, öğreti ve yargısal kararlar çerçevesinde ortaya konulmasıdır. Ayrıca, kaçak yapının hukuki niteliği ve imar affı yasaları kapsamında kaçak inşaatın genel bir değerlendirmesi yapılmıştır. Bu çerçevede çalışmamızda öncelikle tezimizin temeli olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi incelenmiştir ki, bu kısım sonraki açıklamalarımız ve değerlendirmelerimizin ana unsurunu oluşturmaktadır. Sözleşme ile tarafların haiz olacakları hak ve yükümlülüklerin açıklanması amaçlanmıştır. Bu çalışmanın ilk bölümünde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin özellikleri ve hükümleri ele alınmış, ikinci bölümde kaçak eklemeler sorunu incelenmiş, son bölümde ise imar hukukunun konuyla ilgili düzenlemelerin üzerinde durulmuştur.Master Thesis Avrupa Birliği Güvenlik Politikaları'nda Terörizm ile Mücadelenin Yeri(MEF Üniversitesi, 2020) Bay, Doğancan; Ki̇baroğlu, MustafaBu çalışmanın amacı, terörizmin AB'nin güvenlik ve savunma politikalarında getirmiş olduğu gelişim ve değişimleri, AB'nin birçok yeni güvenlik ve savunma mekanizmaları oluşturmasındaki etkilerini ve AB'nin güvenliğinde Soğuk Savaş döneminden günümüze kadar terörizm olan mücadelesini tarihsel süreç içerisinde ele alarak göstermektir. Bununla birlikte Soğuk Savaş döneminde Avrupa'nın terörizme karşı ortak bir iş birliğinde bulunmamasından dolayı görmüş olduğu önemli zararları, Soğuk Savaş sonrasında hızla yayılan küreselleşmeyle birlikte terörizmin küreselleşmeye başlaması, 11 Eylül 2001 tarihinden itibaren küresel bir sorun haline gelen terörizme karşı Avrupa Birliği'nin terörizm tehdidine karşı yaptığı stratejileri, politikaları ve oluşturduğu kurumları incelemektir. Avrupa'da terörizm, Soğuk Savaş döneminde özellikle 1960'lı yılların sonlarından itibaren terörizm tehdidi Avrupa'da yükselişe geçmiş ve Avrupa'nın önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Özellikle 1970'lerde yaşanan terör saldırıları (uçak kaçırma, bombalı saldırılar, suikastlar) Avrupa'yı terörizme karşı güvensiz ve riskli bir duruma getirmiştir. Soğuk Savaş döneminde yaşanan terör saldırılarına karşı Avrupa, terörizmden çok zarar görmüş olup güvenlik açısından zayıf kaldığı için Avrupa'da birçok insan terör saldırılarından hayatını kaybetmiş ve vatandaşların can güvenliği yeteri kadar korunamamıştır. Bu duruma çözüm bulmak için Avrupa Devletleri, Soğuk Savaş'la birlikte ortaya çıkan kutuplaşmadan dolayı (iki kutuplu sistem) ortak bir noktada buluşamamıştır. Bu yüzden Avrupa, Soğuk Savaş döneminde terörizme karşı ortak bir güvenlik ve savunma politikaları geliştiremediği için birçok terör saldırılarına maruz kalmıştır. Soğuk Savaş döneminin bitiminden sonra Avrupa Devletleri, Maastricht Antlaşması'yla birlikte AB, terörizme karşı güvenlik mekanizmalarını etkili bir şekilde geliştirmeye başlamış olup günümüze kadar hala terörizme karşı güvenlik mekanizmalarını geliştirmeye devam etmektedir. Özellikle 2004 yılında Madrid kentinde ve 2005 yılında Londra'da gerçekleşen bombalı saldırılardan sonra AB, Terörle Mücadele'de kendi güvenlik ve savunma stratejilerinin geliştirilmesinde hız kazanmıştır. Bu dönemden itibaren terörizme karşı ortaya çıkan yeni politikalar ve stratejilerle AB, terörizm tehdidine karşı özellikle 2005 AB Terörle Mücadele Stratejisi'nden itibaren büyük ilerleme kat etmiştir. Kısacası bu çalışmada terörizmin Soğuk Savaş döneminden günümüze kadar Avrupa'nın güvenlik ve savunma politikalarında getirdiği etkiler ve AB'nin terörizmle mücadelesindeki kat ettiği gelişmeler tarihsel süreç doğrultusunda analiz edilecektir.Master Thesis Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İçtihatları Işığında Dolaylı Mağdur Kavramı(2025) Taçyıldız, Arzu; Batum, Bedii Süheylİnsan hakları mahkemelerinin temel amacı insan haklarını ve insan onurunu korumak ve ihlallere dair yaptırımlar ile güvence altına almaktır. Bu mahkemelerden biri de ülkemizin de taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Ek Protokolleri'den kaynaklanan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'dir. AİHM'e bireysel başvuru yolu ile taraf devletin sebep olduğu ihlal iddiaları nedeni ile başvuru yapılmaktadır. Bireysel başvuru için öngörülen kabul edilebilirlik kriterleri bulunmaktadır. Bu kriterler Mahkemece öncelikli olarak incelenmektedir. Ancak özellikle başvurucunun mağdur sıfatına sahip olup olmadığını esastan önce değerlendirebildiği gibi esasla birlikte değerlendirebilmektedir. AİHM mağdur kavramını, taraf devletin iç hukukundan bağımsız, gelişime ve değişime açık olarak somut olay üzerinden değerlendirmektedir. Mağdur, doğrudan ihlalden etkilenen kişi olabileceği gibi dolaylı ya da potansiyel mağdur da olması söz konusu olmaktadır. Mahkeme, başvuru koşullarında değerlendirme yaparak kişi bakımından kabul edilebilir olup olmadığına karar vermektedir. Bu noktada dolaylı mağdur kavramı ve kimlerin bu sıfat ile başvuru yapabileceği insan haklarının ve insan onurunun korunması için önem kazanmaktadır. Mahkeme, başvuruları koşulları özelinde değerlendirerek dolaylı mağdur kavramı hakkında karar vermekte ve bu kararlar ile bir içtihat oluşturmaktadır. Biz de bu çalışmamız da bu kararlar ışığında dolaylı mağdur kavramını inceleyeceğiz. Bu çalışmada ise, ilk olarak insan hakları kavramı ve korunması hakkında bilgi verilecektir. İkinci olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuru kriterlerinden, mağdur ve özellikle dolaylı mağdur kavramından bahsedilecektir. Üçüncü olarak, AİHM'nin vermiş olduğu kararlar ışığında dolaylı mağdur kavramı incelenecektir. Sonuç kısmında ise, konunun özeti ve değerlendirmemiz yer alacaktır. Anahtar Kelimeler: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Bireysel Başvuru, Kabul edilebilirlik, Mağdur, Dolaylı Mağdur Bilim Dalı Sayısal Kodu: 50201Master Thesis Ayrımcılık Yasağı Kapsamında Engellilik ve Engelli Hakları(MEF Üniversitesi, 2023) Akar, Onur; Erözden, Mehmet OzanEngellilik, toplumlar tarihinin başlangıcından itibaren varlığını sürdüren birolgudur. Tarih boyunca çağın egemen olan bakış açısına göre çeşitli değerlendirilmeler yapılmıştır. Nihayetinde engellilerin, temel insan haklarına dahi erişebilmesinin önündeki temel bariyer ayrımcılık olgusu olmuştur. Toplumlar tarihinde yaşanan büyük ıstırapların temel kaynağına bakıldığında, bir yerlerde ayrımcılık olgusuyla rastlaşmak mümkündür. Temel insan hakları metinlerinin pek çoğunda farklı düzlemlerde ayrımcılık yasaklanmıştır. Bu bağlamdaki metinler, engellilik temelindeki ayrımcılıktan doğan hak ihlallerini frenleme açısından oldukça önemlidir. Esasen insan hakları metinlerinin temel amacı genel olarak insanların haklarını korumaktır. Bu bağlamda engelliler özelinde bağımsız düzenlemelere gereksinim duyulmayacağı düşünülebilir. Lakin uygulamada çeşitli güvencelerin alınması bir gereklilik olarak gözükmektedir.Master Thesis Basın Demeçleri Bağlamında Türk ve Amerikan İlişkilerinin Terörle Mücadele Boyutu(MEF Üniversitesi, 2023) Vardar, Eli̇f; Çağlar, BarışBu tez çalışmasında Suriye'ye sıçrayan Arap baharının oluşturmuş olduğu kaotik ortamda kendine yer edinen PKK/PYD ve İŞİD terör örgütlerine karşı müttefik olan Türkiye ve Amerika'nın terörle mücadelede ne denli işbirliği yapabildiği araştırma sorusundan yola çıkılarak, devletlerin terörizme karşı işbirliği zorlukları irdelenmiştir. İzlenilen metot söylem analizi ve süreç analizi birlikteliğidir. 2011-2018 yılları arasında devlet başkanlarından savunma bakanlığına, dışişleri bakanlarından hükümet sözcülerine kadar farklı kurumların yönetimlerinde bulunan kişilerin söylemleri analiz edilerek ve sahadaki eylemleriyle karşılaştırılarak süreç analizi yapılmıştır. Araştırma sırasında yıllara göre çeşitli haber kaynakları taranmış ve sahada terör örgütlerine karşı gerçekleştirilen operasyonlar literatür taraması ile detaylı olarak incelenmiştir. Devlet kurumlarında bulunan kişilerin söylemleri kamuoyuna açık kaynaklardan elde edilmiş ve çeşitli kaynaklardan araştırılıp teyit edilerek sunulmuştur. Tez içerisinde bulunan görüş ve önerilerin tamamı, yaptığım araştırmalar sonucu şekillendirdiğim kişisel fikirlerimdir ve herhangi bir kişi veya kurumun görüşünü yansıtmamaktadır.Master Thesis Belediyelerin Afet Yönetimi Kapsamındaki Görevleri ve Mali Sorumluluğu: Deprem Tehlikesi Özelinde Değerlendirme(2025) Fındıklı, İslam Buğra; Sevinç, Zeliha HacımuratlarAfete dönüşen depremler, yüzyılı aşkın bir süredir ülkemizde can ve mal kayıplarına yol açmakta, bir doğal tehlike olan depremin afete dönüşmesine bir türlü mani olunamamaktadır. Her ne kadar, 'yara sarma' anlayışıyla afet sonrası müdahale ve iyileştirmeyi benimseyen anlayış 1999 tarihli Marmara depremlerinden sonra 'yara almama' anlayışına dönüşmüş ise de yara almama anlayışının, AFAD'ın kurulması ve mevzuatta yapılan değişikliklere rağmen, benimsenemediği ve uygulamaya koyulamadığı 6 Şubat 2023 tarihli Kahramanmaraş depremlerinin afete dönüşmesiyle acı bir şekilde ortaya çıkmıştır. Afet yönetiminde bu 'yara almama' yönünde değişen anlayışın önemli aktörlerinden biri olarak ise mahalli idareler kabul edilmektedir. Mahalli idareler Anayasa'nın 127/1. maddesinde yöre halkının mahalli müşterek ihtiyaçlarını karşılamak üzere oluşturulmuş kamu tüzelkişileri olup bölge coğrafyası ve halkına en yakın kurumlar olarak afet yönetimi kapsamında önemli görevleri yerine getirebilirler. Mahalli idarelerden belediyeler ise en geniş coğrafyaya ve insan topluluğuna hitap eden, diğer mahalli idarelerde bulunmayan hukuki olanaklara sahip olan mahalli idaredir. Bu nedenle çalışmamız, bir doğal tehlike olan depremin afete dönüşmesinin engellenmesinde belediyelerin görev ve yetkilerine ve mali sorumluluğuna yer vermektedir.Belediyelerin afet yönetimi kapsamındaki görev ve yetkilerini yerine getirmemesi, kötü yerine getirmesi ve geç yerine getirmesi ise idarenin sorumluluğu müessesesi bağlamında değerlendirilmesi gereken bir meseledir.Master Thesis Beliren Yetişkin Kadınlarda Kaygılı Bağlanma ile Psikolojik Flört Şiddetine Maruz Kalma Arasındaki İlişkide Öz Güven ve Öz Şefkatin Seri Aracı Rollerinin İncelenmesi(2025) Borazan, Merve; Demirtaş, Ezgi TopluBeliren yetişkinlik 18-30 yaş arasını kapsayan; aşk, iş ve dünya görüşü olmak üzere üç temel boyutta kimlik gelişiminin ön planda olduğu ergenlik ve yetişkinlik arasındaki yaş dönemidir. Bu dönemde romantik ilişkilerde yakınlık ve ilişkiyi geleceğe taşıma düşüncesi ön plana çıkmaktadır. Romantik ilişkiler bireyin sevgi, ait olma ve güven ihtiyaçlarını karşılarken bir yanıyla da şiddet içerebilmekte ve zarar verici olabilmektedir. Flört şiddetinin bir türü olan psikolojik flört şiddeti partneri itibarsızlaştırmayı veya incitmeyi amaçlayan söz ve davranışlarla partnere karşı üstünlük kurmayı, kontrol etmeyi ve baskı altına almayı içermektedir. Yaşamın ilk yıllarında bireyin bakım vereni ile kurduğu bağlanma stili yetişkinlik döneminde partner bağlanmasını da etkilemektedir. Kaygılı bağlanan bireyler güvensiz partnerler seçebilir ve şiddete maruz kaldıkları bir ilişkiyi sürdürebilirler. Öz güven ve öz şefkat kadınların psikolojik flört şiddetine maruz kalmasını arttırabilen ya da azaltabilen faktörler olarak literatürde karşımıza çıkmaktadır. Bundan dolayı bu araştırmanın amacı, beliren yetişkin kadınlarda kaygılı bağlanma ile psikolojik flört şiddetine maruz kalma arasındaki ilişkide öz güven ve öz şefkatin seri aracı rolünü incelemektir. Araştırmanın örneklemi yaşları 18-30 arasında değişen halen devam eden bir ilişkisi olan ya da daha önce bir romantik ilişkisi olmuş heteroseksüel 306 kadından oluşmaktadır (Ort yaş = 24.00; SS yaş = 3,48; min yaş = 18, mak yaş = 30) Araştırmada Demografik Bilgi Formu, Yakın İlişkilerde Yaşantılar Ölçeği Kısa Formu, Çok Boyutlu Duygusal İstismar Ölçeği, Öz-Duyarlık Ölçeği ve Kadın Özgüven Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmanın ana hipotezlerini test etmek için Hayes PROCESS analiz programı kullanılarak Seri Çoklu Aracılık Değişken Analizi (Model 6) uygulanmıştır. Araştırmanın bulguları beliren yetişkinlik dönemindeki kadınların, kaygılı bağlanma stiline sahip olsalar bile yüksek öz güven ve öz şefkat düzeyleri aracılığı ile psikolojik flört şiddetine maruz kalma olasılıklarının azalabileceğini ortaya koymuştur. Bu bulgular akademik literatür kapsamında tartışılmış ve araştırmacılar ve ruh sağlığı çalışanları için araştırmaya ve uygulamaya yönelik öneriler sunulmuştur.Master Thesis Beliren Yetişkinlerde Sürekli Kaygının Yordayıcıları: Anneden Algılanan Psikolojik Kontrol ve Psikolojik Sağlamlık(2025) Kaplan, Feyza; Acar, MelikeAile ilişkileri, bireylerin psikolojik ve duygusal gelişiminde kritik bir rol oynar. Özellikle, anneden algılanan psikolojik kontrol, bireyde kaygı düzeyinin artışına yol açabilecek bir risk faktörü olarak öne çıkmaktadır. Psikolojik sağlamlık ise bireylerin olumsuz deneyimlerle başa çıkma kapasitelerini artırarak kaygı düzeylerini azaltabilecek bir koruyucu özellik taşıyabilir. Bundan dolayı bu araştırmanın amacı, beliren yetişkinlerde anneden algılanan psikolojik kontrol ile psikolojik sağlamlık düzeylerinin, sürekli kaygı düzeyini yordayıcı etkilerini incelemektir. Araştırmanın örneklemini yaşları 18 ile 25 arasında değişen 227 beliren yetişkin oluşturmaktadır. Araştırmada Kişisel Bilgiler Formu, Psikolojik Kontrol Ölçeği Anne Formu, Sürekli Kaygı Envanteri ve Kısa Psikolojik Sağlamlık Ölçeği kullanılmıştır. Araştırmanın hipotezlerini test etmek için IBM SPSS 27.0 programı ile parametrik testler kullanılmıştır. Araştırmanın bulguları, beliren yetişkinlerde anneden algılanan psikolojik kontrolün sürekli kaygı düzeyini pozitif yönde yordadığını, psikolojik sağlamlığın ise kaygı düzeyini negatif yönde yordadığını göstermektedir. Bulgular literatür doğrultusunda tartışılmış ve araştırmacılar ile ruh sağlığı uzmanlarına öneriler sunulmuştur.master's-degree-project.listelement.badge Binaların Söküm - Yıkım Sürecinde Atık Yönetimi(MEF Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2021) Gümrükçü, Barbaros; Seyyit Ümit DikmenYapısal atıklar, yapı ve altyapıların bünyelerinde barındırdığı yapı ürünlerinin ve yapı alanı malzemelerinin, yapım, yenileme, onarım, söküm – yıkım, afet ve alan çalışması gibi etkinlikler sonucunda biçim değiştirerek atık durumuna dönüşmüş biçimidir. Yapısal atıklar yapının yapım, kullanım ve yok edilme süreçlerinde ve bu süreçler sonrasında sürekli olarak çevre ile doğrudan ya da dolaylı olarak etkileşim içindedirler. Yapısal atıklar yapı üretimi, kullanımı ve yok edilme süreçlerinin bilinçsiz, yönetimsiz, denetimsiz bir şekilde yürütülmesi, çalışmalar sonrasında doğaya gelişigüzel bir biçimde dökülmesi, doğal çevrede biriktirilmesi, yapısal atık yönetiminin uygun eylem adımları ile yürütülmemesi, tehlikeli atıkların denetim altına alınmaması, yapısal atıkların doğru değerlendirme seçenekleri ile değerlendirilememesi vb. gibi nedenlerle tüm çevre yapısal atıklardan olumsuz bir biçimde etkilenmektedir. Bu nedenle yapısal atıkların çevreyi olumsuz bir biçimde etkilemesinin önlenebilmesi için yapısal atıkların yönetilmesi ve denetlenmesi gerekmektedir. Yapısal atık yönetimi süreci içerisinde yapısal atıkların büyük boyutlara ulaşmadan önlenmesi, aynen ve ikincil olarak yeniden kullanımı, geri dönüşümü ve uygun tekniklerle yok edilmesi işlemlerini barındırır. Yapı yaşam sürecinin son aşaması olan söküm – yıkım, tüm yapının yok edilmesinden kaynaklı olarak var olan yapıda tüm ürünlerin atığa dönüşmesi işlemidir ve yapı ürünlerinin hacmi kadar yapısal atık üretimine neden olur. Bu nedenle oluşan bu büyük boyutun yönetiminin yapılması gerekmektedir. Yapısal atık yönetiminin yapılabilmesi için sökümü – yıkımı yapılacak olan her yapının bir “SORUN” olarak görülmesi, bu soruna çevreye olumsuz etkilerde bulunmadan bir “ÇÖZÜM” geliştirilmesi ve bu çözümün uygun koşullarda “UYGULAMA” ile gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Önerilen rehber çalışma ile yapı söküm – yıkım öncesi aşamasında yapı, çevre etki değerlendirme ve yapı çevresi analizleri ile var olan yapıda sorunun boyutu ve içeriği belirlenmesi, yönetim kararları ve planlama ile belirlenmiş olan soruna doğru çözüm eylem adımları oluşturulması gerekmektedir. Yapı söküm – yıkım anı ve yapı söküm – yıkım sonrası aşamalarında ise yapı söküm – yıkım çalışması öncesi aşamasında oluşturulan çözüm eylem adımlarının doğru bir biçimde gerçekleştirilerek uygulanması gerekmektedir.master's-degree-project.listelement.badge Bir Otoyol Projesi Yapım İşlerinin Maliyet ve Zaman Açısından Proje Yönetim Teknikleri ile İncelenmesi(MEF Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, 2021) Dilek, Gülşen; Seyyit Ümit DikmenKüreselleşen dünyada rekabetin artmasıyla ile birlikte harcanan zamanın değeri ulaştırma sektörüne en etkili şekilde yansımaktadır. Yolcu ve yüklerin belirli bir mesafeye belli koşullarda taşınması olarak tanımlanan, sosyal ve ekonomik gelişmenin temel öğesi olan ulaşım; karayolları, demiryolları, denizyolları, havayolları ve boru hatları ile sağlanmaktadır.1950 sonrası dönemde gerek Marshall yardımları gerek otomotiv sanayi vb. etkenlerin körüklemesiyle diğer taşıma türlerine göre karayolu yük ve yolcu taşımacılığının artışı geçmişten günümüze yansıyan ulaşım politikalarının bir neticesidir.Sonraki dönemlerde, yüksek maliyetli yatırımlar olan Otoyol projeleri, Kamu-özel işbirliği olan YİD modeli ile yürütülerek, çeşitli kamu altyapı yatırımlarının sadece yapım işi değil, bakım ve işletme hizmetlerinin de bir veya birden fazla özel sektör firması tarafından uzun dönemli yaptırılması sağlanmıştır.Bu çalışmada YİD Metodu ile yaptırılan Otoyol projeleri büyük ölçekli ve ileri teknik bilgi gerektiren projeler olduğu için proje yönetim sürecinde zaman, maliyet ve kalite başarısı açısından ortaya çıkabilecek belirsizliklerin, hatta risklerin etkin bir şekilde Proje yönetim teknikleri ile yönetilmesinin projenin başarısına etkilerinin anlaşılması hedeflenmiştir.YİD kapsamındaki otoyol projelerinde ön maliyet tahmini yapılırken karşılaşılan zorlukların nedenleri, ön maliyet tahmininde veri ve kaynak ihtiyaçlarının doğru bir şekilde tespit edilmesi için yeterli zaman ayrılmaması, yatırımcıların beklenti ve taleplerini değiştirmesi, enflasyon oranına bağlı fiyat değişiklikleri, döviz kurundaki dalgalanmalar, inşaatın doğası gereği ortaya çıkan öngörülemeyen maliyetler olarak saptanmıştır.master's-degree-project.listelement.badge Birinci Sınıf Öğrencilerinin Toplumsal Cinsiyet Kalıp Yargıları Üzerine Sorgulamaları(MEF Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2021) Öznemli, Esra Tuğçe; Melike AcarBu araştırma özel bir ilkokuldaki 74-84 ay yaş aralığındaki çocukların toplumsalcinsiyet bağlamında sahip olduğu düşünce ve yargıların neler olduğu, bu düşünce ve tutumların cinsiyet rollerinin şekillenmesinde ve cinsiyet temelli ayrışmasına nasıl yansıdığını tespit etmek amacıyla yapılacaktır. Araştırmanın örneklemini 2020-2021 Eğitim-Öğrenim Dönemi’nde İstanbul’da bir özel okulda öğrenim gören 74-84 ay yaş aralığındaki 8 kız, 8 oğlan olmak üzere 16 öğrenci oluşturmaktadır. Veri toplama aracı olarak, cinsiyet ve toplumsal cinsiyet rolleri temelli durumu anlatan kurgu hikâye, duygu durum kartları ve öğrencilerin yaş, cinsiyet ve sınıf düzeylerine ilişkin bilgi formu kullanılmıştır. Araştırma bulguları betimsel analiz yöntemi ile yorumlanmıştır. Bulgular bize çocukların oyuncağın renginden çok (pembe ya da mavi) seçilen kostüm konusunda değerlendirmeler yaparken cinsiyet kalıp yargılarını kullandıklarını göstermiştir. Çalışmada toplumsal cinsiyet kalıp yargılarının çocuklar üzerindeki algısı ve bu algı ile şekillenen bakış açıları anlamlandırılmaya çalışılmıştır.Master Thesis Blokzincir Üzerinden Kurulan Akıllı Sözleşmelere Uygulanacak Hukuk(MEF Üniversitesi, 2023) Çetin, Ece; Uyanık, AyferBlokzincir teknolojisi ve blokzincir üzerinden kurulan akıllı sözleşmeler, aracıları ortadan kaldırarak şeffaf, güvenilir, hızlı ve daha düşük masraflı şekilde işlem yapılmasını sağladığından milletlerarası ticaretin farklı birçok sektöründe sıkça kullanılmaya başlanmıştır. Milletlerarası ticaret açısından daha çok kimlik tespitini kolaylaştıran özel izinli blokzincir platformları tercih edilse de kullanıcıların anonim işlem yapabildikleri ve kimlik tespitlerinin neredeyse mümkün olmayabileceği açık izinsiz blokzincirlerde de milletlerarası nitelikli ticari veya ticari olmayan sözleşme kurulması mümkündür. Dolayısıyla, olası bir uyuşmazlıkta blokzincir üzerinden kurulan milletlerarası nitelikli akıllı sözleşmelere uygulanacak hukukun tespiti, özellikle açık izinsiz blokzincir platformları üzerinden kurulan akıllı sözleşmeler bakımından oldukça önem arz etmektedir. Bu tezde, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'da düzenlenen bağlama noktalarının açık izinsiz blokzincir platformlarında kurulan akıllı sözleşmelere uygulanıp uygulanamayacağı sorusuna cevap aranmıştır. Konu ele alınırken özellikle milletlerarası ticari sözleşmeler bakımından değerlendirme yapılmış; kanunda özel olarak düzenlenen sözleşmelere ilişkin bağlama noktaları ise farklılaştıkları noktalarda ele alınmıştır. Bunu yaparken, karşılaştırmalı hukuktan da faydalanarak çözüm ve önermelerde bulunulmuştur. Anahtar kelimeler: Blokzincir, akıllı sözleşmeler, milletlerarası özel hukuk, kanunlar ihtilafı kuralları, bağlama noktası, uygulanacak hukukMaster Thesis Ceza Muhakemesi Hukukunda Adli Arama(2025) Büyükay Genç, Beyzanur; Çınar, Ali RızaAdli arama, delillerin hukuka uygun bir biçimde elde edilerek muhakeme işleminde kullanılmasına imkân vermesi ve devamında bu deliller esas alınarak yargılama sonucu sanıkların cezalandırılmasını mümkün kılması bakımından nitelik arz etmektedir. Arama işlemi ile hüküm verilmeden önce temel hak ve özgürlükler, yakalama veya delil elde etme amacıyla ya da her iki amaca bağlı olarak sınırlanmaktadır. Aramanın, yakalama ve delil elde etme amacıyla uygulanması ile ceza muhakemesinde maddi gerçeğe ulaşılmasına araç olarak hizmet ettiği ve tek başına bir amaç olmadığı belirtilmelidir. Bu sebeple aramanın aynı zamanda geçici olması ve arama işlemi ile elde edilmek istenen amaca ulaşıldığında aramanın sona ermesi, ancak gecikmede tehlike bulunması durumunda yani bir zorunluluk halinin ortaya çıkması ile aramanın bir koruma tedbiri olarak uygulanmasının söz konusu olması, aramanın aynı zamanda temel hak ve özgürlükleri sınırlıyor olması sebebiyle önem arz etmektedir. Aramanın hukuka uygun olabilmesi için aramanın bir koruma tedbiri olarak saydığımız özelliklere sahip olması gerekmekle beraber burada belki de en temel husus, arama kararının hukuka uygun olarak verilmesidir. Nitekim arama işlemi ancak hukuka uygun bir arama kararının verilmesi ile yapılabilecektir. Ceza muhakemesi hukukunda arama kararının verilmesi kural olarak hakim kararıyla mümkündür. Temel hak ve özgürlüklere müdahalenin istisnai haller dışında ancak hâkim kararıyla sınırlanması hukuk devleti ilkesinin gereğidir. Bu bağlamda ancak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde de konut, işyeri, kamuya açık olmayan kapalı alanlar hariç olmak üzere kolluk amirinin yazılı emri ile arama yapılması mümkün kılınmıştır. Hâkim kararı dışında arama emri ile adli arama yapılması istisnai bir kurumdur ve bu sebeple bu yetkinin kullanılması ancak gecikmesinde sakınca bulunan hallerde söz konusu olacağından, gecikmesinde sakınca bulunan hal kavramının gerekçelendirilmesi bilgi, belge ve açıklamalarla desteklenmesi gerekmektedir. İster arama kararına dayanılarak yapılan bir arama söz konusu olsun ister arama emrine istinaden arama işlemi gerçekleştirilmiş olsun, her halükârda delil elde edileceğine ya da belirli bir kişinin yakalanabileceğine dair basit tahminlerin ötesinde, somut olgulara dayalı bir makul şüphenin varlığı arama kararı veya arama emri verilebilmesi için şart koşulmuştur. Hukuka uygun bir arama kararı veya emrinin verilmesi ile artık arama kararının icrası söz konusu olacaktır. Arama kararının icrası, aramanın yapılacağı yer, kişi ve zamanlar açısından ayrı özellik göstermekle kanun ve yönetmelik hükümleriyle çizilen sınırlara uygun olarak aramanın icra edilmesi gerekmektedir Aksi bir durumda haksız arama suçundan, delillerin hukuka aykırılığından, hukuka aykırı aramadan doğan tazminat hakkından bahsedilecektir. Çalışmamızda bu başlıklar, daha ayrıntılı bir şekilde mevcut yargı kararları mevzuat hükümleri ve öğreti görüşleri ile incelenmiştir.
