Tez Koleksiyonu
Permanent URI for this collectionhttps://hdl.handle.net/20.500.11779/1785
Browse
Browsing Tez Koleksiyonu by Department "Enstitüler, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Özel Hukuk Ana Bilim Dalı"
Now showing 1 - 18 of 18
- Results Per Page
- Sort Options
Master Thesis 4857 Sayılı İş Kanunu Bağlamında Normali Aşan Çalışmalar(MEF Üniversitesi, 2023) Öztürk, Kevser; Akyi̇ği̇t, ErcanNormali aşan çalışma kavramının öğretide hem fazla sürelerle çalışmayı hem de fazla çalışmayı içeren bir üst kavram olarak kullanıldığı görülmektedir. Normali aşan çalışmalar yani fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma günümüzde sıkça karşılaştığımız ve çoğunlukla da birbiriyle karıştırılmakta olan kavramlardır. Fazla çalışma 4857 Sayılı İş Kanunun da yazılı koşullar çerçevesinde, haftalık 45 saati aşan çalışmalar olarak kabul edilirken, çalışma süresinin sözleşmelerle haftalık 45 saatin altında belirlendiği durumlarda sözleşmeyle saptanan sürenin üstünde ama 45 saate dek yapılan çalışmada ise fazla sürelerle çalışmadan söz edilecektir. Günümüzde artan rekabetle birlikte birçok sektörde normal çalışma süresinin üzerindeki sürelerle çalışma yapılması gündeme gelmektedir. Normal çalışma süresi üzerinde yapılan bu çalışmaların ise, işçi ve işveren açısından bazı avantajları veya dezavantajları olabilmektedir. İşçi açısından normali aşan çalışmaları karşılığında yasal orandan aşağı olmamak üzere zamlı biçimde isteğine göre serbest zaman ve/veya zamlı ücret alabilmesi, avantaj olarak görülebilmektedir. Özellikle zamlı ücret şıkkının seçilmesi halinde, ekonomik boyutu dikkate alınarak işçilerin fazla çalışmayı tercih edilebileceği söylenebilecektir. İşveren açısından ise, işçilere normali aşan biçimde çalışma yaptırmak, yeni işçi alımına gitmeden üretimin arttırılmasını sağladığından, onun ekonomik avantajının olduğu söylenebilecektir. İşçi açısından fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma ele alındığı zaman işçiye ekonomik avantajının yanında işçiye arka planda birçok hakkı göz ardı edildiği gözlenmiştir. Özellikle bu çalışmaya katılan işçinin sosyal hakları, ruhsal veya fiziki sağlığı, dinlenme süreleri arka planda kalan önemli birkaç haklarından biridir. Bu gibi hak kayıplarının önüne geçilmesi açısından çalışma sürelerinin kanun çerçevesinde denetlenerek gerekli görüldüğü durumlarda cezai yaptırımlarla karşılaşılması işçi açısından güven duygusunu ve çalışma istediğini arttırabileceğinden söylenebilecektir. Hak kayıplarının önüne geçilmesi noktasında işverenin yasada belirtilen sürelerin üzerinde çalışma yaptırılmasını talep etmemesi ve yasaya uygun hareket etmesi hak kayıplarının önüne geçilmesi noktasında önem arz edecektir. Bu çalışmada 4857 sayılı İş Kanunu'nda Normali aşan çalışmalar yani fazla çalışma ve fazla sürelerle çalışma kavramları 4857 Sayılı İş Kanunu ve diğer kanunlar ve ilgili yönetmelikler ışığında tarihsel gelişimi, fazla sürelerin tespiti, fazla çalışma türleri, fazla çalışma yasakları, fazla çalışma karşılığı ücret ve serbest zaman, fazla çalışmanın ispatı gibi birçok başlık ele alınarak incelenmiştir. 4857 Sayılı İş Kanunun da çalışma süreleri açısından bazı yeniliklerde ele alınarak açıklanmaya çalışılmıştır. Bu çalışma yapılırken güncel olmasına dikkat edilerek içtihatlar ve Yargıtay kararları başta olmak üzere birçok akademik bilgiye yer verilmeye çalışılmıştır.Master Thesis Arsa Payı Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Kaçak Eklemeler Sorunu(MEF Üniversitesi, 2021) Temel, İlhan; Kurt, Ekrem634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun yürürlüğe girmesiyle birlikte ülkemize özgü bir şekilde ortaya çıkmış olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri; bilhassa 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun ile birlikte uygulaması artmış, Türk Borçlar Kanununda açıkça düzenlenmemiş, isimsiz bir sözleşme olarak, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun eser sözleşmesi ve taşınmaz satım sözleşmesine ilişkin hükümleri kapsamında karma bir sözleşme olarak değerlendirilen, uygulamada ihtilaflara sıkça konu olan bir sözleşmedir. Uygulamada, sözleşme özgürlüğü çerçevesinde tarafların özgür iradeleri ile oluşturdukları bu sözleşmeye bağlı olarak; kamu düzeni ve emredici kurallara aykırılık, imar planı değişiklikleri, objektif veya sübjektif imkânsızlık ve her sözleşmede olduğu gibi sözleşmenin ihlali durumları, bu çerçevede konumuz açısından imar mevzuatına, ruhsatsız veya ruhsat ve eklerine aykırı inşaat ve benzeri nedenlerle çeşitli hukuki sorunlar çıkabilmektedir. Tezimizin konusu, temel olarak; arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri kapsamında yapılan inşaat uygulamalarında, uygulamanın imar mevzuatına aykırılık taşıdığı, yaygın nitelendirmeyle kaçak inşaatın (yapının) söz konusu olduğu durumlarda ortaya çıkan sorunların ve bu sorunlara ilişkin yasal durumların tespiti ile bunlara ilişkin değerlendirmelerin mevzuat, öğreti ve yargısal kararlar çerçevesinde ortaya konulmasıdır. Ayrıca, kaçak yapının hukuki niteliği ve imar affı yasaları kapsamında kaçak inşaatın genel bir değerlendirmesi yapılmıştır. Bu çerçevede çalışmamızda öncelikle tezimizin temeli olan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi incelenmiştir ki, bu kısım sonraki açıklamalarımız ve değerlendirmelerimizin ana unsurunu oluşturmaktadır. Sözleşme ile tarafların haiz olacakları hak ve yükümlülüklerin açıklanması amaçlanmıştır. Bu çalışmanın ilk bölümünde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin özellikleri ve hükümleri ele alınmış, ikinci bölümde kaçak eklemeler sorunu incelenmiş, son bölümde ise imar hukukunun konuyla ilgili düzenlemelerin üzerinde durulmuştur.Master Thesis Ayrımcılık Yasağı Kapsamında Engellilik ve Engelli Hakları(MEF Üniversitesi, 2023) Akar, Onur; Erözden, Mehmet OzanEngellilik, toplumlar tarihinin başlangıcından itibaren varlığını sürdüren birolgudur. Tarih boyunca çağın egemen olan bakış açısına göre çeşitli değerlendirilmeler yapılmıştır. Nihayetinde engellilerin, temel insan haklarına dahi erişebilmesinin önündeki temel bariyer ayrımcılık olgusu olmuştur. Toplumlar tarihinde yaşanan büyük ıstırapların temel kaynağına bakıldığında, bir yerlerde ayrımcılık olgusuyla rastlaşmak mümkündür. Temel insan hakları metinlerinin pek çoğunda farklı düzlemlerde ayrımcılık yasaklanmıştır. Bu bağlamdaki metinler, engellilik temelindeki ayrımcılıktan doğan hak ihlallerini frenleme açısından oldukça önemlidir. Esasen insan hakları metinlerinin temel amacı genel olarak insanların haklarını korumaktır. Bu bağlamda engelliler özelinde bağımsız düzenlemelere gereksinim duyulmayacağı düşünülebilir. Lakin uygulamada çeşitli güvencelerin alınması bir gereklilik olarak gözükmektedir.Master Thesis Blokzincir Üzerinden Kurulan Akıllı Sözleşmelere Uygulanacak Hukuk(MEF Üniversitesi, 2023) Çetin, Ece; Uyanık, AyferBlokzincir teknolojisi ve blokzincir üzerinden kurulan akıllı sözleşmeler, aracıları ortadan kaldırarak şeffaf, güvenilir, hızlı ve daha düşük masraflı şekilde işlem yapılmasını sağladığından milletlerarası ticaretin farklı birçok sektöründe sıkça kullanılmaya başlanmıştır. Milletlerarası ticaret açısından daha çok kimlik tespitini kolaylaştıran özel izinli blokzincir platformları tercih edilse de kullanıcıların anonim işlem yapabildikleri ve kimlik tespitlerinin neredeyse mümkün olmayabileceği açık izinsiz blokzincirlerde de milletlerarası nitelikli ticari veya ticari olmayan sözleşme kurulması mümkündür. Dolayısıyla, olası bir uyuşmazlıkta blokzincir üzerinden kurulan milletlerarası nitelikli akıllı sözleşmelere uygulanacak hukukun tespiti, özellikle açık izinsiz blokzincir platformları üzerinden kurulan akıllı sözleşmeler bakımından oldukça önem arz etmektedir. Bu tezde, 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun'da düzenlenen bağlama noktalarının açık izinsiz blokzincir platformlarında kurulan akıllı sözleşmelere uygulanıp uygulanamayacağı sorusuna cevap aranmıştır. Konu ele alınırken özellikle milletlerarası ticari sözleşmeler bakımından değerlendirme yapılmış; kanunda özel olarak düzenlenen sözleşmelere ilişkin bağlama noktaları ise farklılaştıkları noktalarda ele alınmıştır. Bunu yaparken, karşılaştırmalı hukuktan da faydalanarak çözüm ve önermelerde bulunulmuştur. Anahtar kelimeler: Blokzincir, akıllı sözleşmeler, milletlerarası özel hukuk, kanunlar ihtilafı kuralları, bağlama noktası, uygulanacak hukukMaster Thesis Cmr Hükümleri Uyarınca Taşıyıcının Yardımcı Kişilerden Doğan Sorumluluğu ve Taşıyıcılar Arası Rücu İlişkileri(MEF Üniversitesi, 2021) İren, Oğuzcan; Özcanli, Fatma Beri̇lAvrupa Ekonomik Komisyonu (ECE) tarafından 19 Mayıs 1956 tarihinde imzaya açılan ve 2 Temmuz 1961 tarihinde yürürlüğe giren Eşyaların Karayolundan Uluslararası Nakliyatı İçin Mukavele Sözleşmesi'ne ("CMR") Türkiye 4 Ocak 1995 tarihinde taraf olmuştur. CMR'nin 1. maddesi uyarınca yükleme veya boşaltma yerlerinden birinin âkit ülke olması halinde CMR'nin öncelikli olarak uygulanması taraf devletler bakımından zorunluluk teşkil etmekte olup yükleme veya boşaltma yeri Türkiye olan bütün karayolundan taşımalarda CMR hükümleri öncelikle uygulama alanı bulmaktadır. Çalışmamızda, CMR'ye tabi taşımalarda, taşıyıcının yardımcı kişilerin, özellikle de alt taşıyıcıların eylemlerinden doğan sorumluluğu ve yine CMR'ye tabi taşımalarda taşıyıcılar arası rücu ilişkileri incelenecektir. CMR'de taşıyıcının yardımcı kişinin eylemlerinden doğan sorumluluğunun ve taşıyıcılar arası rücu ilişkilerinin kapsamının tespit edilebilmesi için ilk olarak CMR'nin uygulama alanının belirlenmesi gerekmektedir. Bu doğrultuda, çalışmanın ilk bölümünde CMR'nin tarihçesinden bahsedildikten sonra bir taşımanın CMR'ye tabi olmasının şartları, taşıma sözleşmesinin unsurları ve CMR kapsamında kimin taşıyıcı olarak kabul edildiği açıklanacaktır. Bunu takiben, CMR m.3 hükmünde düzenlenen taşıyıcının yardımcı kişinin eylemlerinden doğan sorumluluğunun temellerinin ortaya konabilmesi için; borçlunun yardımcı kişinin eylemlerinden doğan sorumluluğunu düzenleyen 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 116. maddesi ele alınacaktır. Bu doğrultuda, borçlunun yardımcı kişinin eylemlerinden doğan sorumluluğunun hukuki temelleri ortaya konacaktır. Ardından CMR m.3 hükmü detaylı olarak incelenecektir. CMR m.3 hükmü uyarınca taşıyıcı kendi çalışanlarının, temsilcilerinin ve bağımsız yardımcı kişilerinin sebep olacağı zararlardan, bizzat kendi fiili gibi sorumludur. Beri yandan, CMR m.3 hükmü uyarınca taşıyıcının sorumluluğuna gidilebilmesi için, öncelikle sorumluluğu doğuran sebebin CMR kapsamında kalması gerekir. Bu doğrultuda, CMR m.3 hükmü kapsamında taşıyıcının çalışanları, temsilcileri ve bağımsız yardımcı kişilerinin sebep olduğu zararlardan taşıyıcının sorumluluğunun hukuki temeller, şartları ve kapsamı açıklanacaktır. Bunu takiben CMR m.3 uyarınca açılacak sorumluluk davasının şartları özellikle de davalardaki dava takip yetkisi incelenecektir. 6102 s. Türk Ticaret Kanununun ("TTK") dördüncü kitabı olan "Taşıma İşleri"nin büyük ölçüde CMR'den ve 1998 tarihli Alman Taşıma Reform Kanunundan ("1998 Alman-TRG") iktisap edilmiş olması ve CMR'de boşluk bulunan hallerde tamamlayıcı hukuk kuralı olarak kanunlar ihtilafı kuralları dikkate alınarak ulusal mevzuata başvurulacak olması gerekçeleriyle, TTK'da taşıyıcının yardımcı kişilerin eylemlerinden doğan sorumluluğu mülga 6762 s. Türk Ticaret Kanunu ile karşılaştırılarak incelenecektir. Ayrıca, doktrindeki bazı görüşlere göre CMR'de dava takip yetkisi düzenlenmemiş olup dava takip yetkisinin belirlenmesi açısından kanunlar ihtilafı kurallarına ve ulusal mevzuata başvurulması gerektiğinden TTK'ya tabi kara taşımalarından doğan uyuşmazlıklarda ikame ettirilecek sorumluluk davası ve Türk Hukuku bakımından yeni bir hüküm olan ve dava takip yetkisini düzenleyen TTK m.871 f.1 kaynak HGB § 421 f.1 ile birlikte hükmü ele alınacaktır. CMR m.3 hükmündeki genel düzenleme haricinde, birden fazla taşıyıcı tarafından gerçekleştirilen taşımalara ve taşıyıcılar arası rücu ilişkilerine ilişkin CMR'de yer alan tek düzenleme, CMR'nin VI. Bölümde m.34 ila 40 hükümlerinde düzenlenen müteakip taşıma hükümleridir (Resmi Türkçe tercümeye göre: Taşımacılar Tarafından Ortaklaşa Yapılan Taşımalarla İlgili Hükümler"). Bununla beraber, doktrinde ve âkit ülkelerde, müteakip taşımanın ayrı bir bölümde yer alması ve CMR m.34 hükmünün belli başlı şartlar getirmesi sebebiyle, müteakip taşıma hükümlerinin CMR'ye tabi bütün alt taşımalarda uygulanıp uygulanamayacağı, bir başka söyleyişle, CMR m.34 hükmünde öngörülen şartlar gerçekleşmeden müteakip taşıma hükümlerinin alt taşımalara ilişkin sorumluluk davalarına ve rücu davalarına tatbik edilip edilemeyeceği tartışmalıdır. Bu soruna bir yanıt aramak için müteakip taşıma hükümleri, bu düzenlemeye ilişkin doktrindeki ve yargı kararlarındaki yaklaşım açıklanacaktır. Çalışmamızın VI. ve son bölümünde ise, CMR'ye tabi taşımalarda taşıyıcılar arası rücu ilişkileri incelenecektir. Bu amaçla ilk olarak âkit ülkelerdeki özellikle de Alman Hukukundaki uygulama ve görüşler ele alınacaktır. Ardından, CMR'ye tabi alt taşımalara ve taşıyıcılar arası uyuşmazlıklara ilişkin Türk Hukukunda çelişkili mahkeme kararları ortaya konarak doktrindeki bu konudaki yaklaşımlara yer verilecektir. Türk Hukukunda CMR'ye tabi taşımalarda birden fazla taşıyıcının dahil olduğu taşımalara ilişkin hem sorumluluk hem de rücu davalarında Türk Hukukunda yeknesak bir uygulama ve doktrinde bir uzlaşı olmaması sebebiyle, sürpriz karar yasağı kuralına uygun olarak taşıyıcılar arası rücu davalarında başvurulabilecek yollar açıklanacaktır. Son olarak, CMR'ye tabi taşıyıcılar arası rücu davalarında Türk Hukukunda yeknesak bir uygulama olmaması sebebiyle, Türk Hukukuna ve CMR'ye en uygun düştüğünü düşündüğümüz çözüm yolu önerilecektir.Master Thesis Data Breach and Its Consequences in Aspect of Kvkk and Gdpr(MEF Üniversitesi, 2024) Yıldız, Ayşenur; Kapancı, Kadir BerkKişisel verilerin korunması hukuku, günümüzde teknolojinin kullanımı günlük hayatın ayrılamaz bir parçası haline geldiğinden sürekli gündeme gelen, önemli bir konudur. Bu durum işlenecek kişisel mahiyetteki verilere ilişkin düzenlemelerin getirilmesini zorunlu kılmıştır. Bu ihtiyaç doğrultusunda 24.03.2016 tarihinde 6698 sayılı Kişisel Verilerin Korunması Kanunu yürürlüğe girmiştir. 25.05.2018 tarihinde ise, yine aynı ihtiyaç doğrultusunda Avrupa Birliği sınırları içerisinde uygulanmak üzere General Data Protection Regulation (Genel Veri Koruma Tüzüğü) yürürlüğe girmiştir. Bu çalışmada, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu ve Genel Veri Koruma Tüzüğü uyarınca veri sorumlusunun yükümlülüklerinden biri olan veri güvenliğini sağlama yükümlülüğü incelenecek; veri güvenliği ihlali durumunda ilgili Veri Koruma Kuruluna ve ilgili kişilere bildirim yapma yükümlülüğü üzerinde durulacaktır. Çalışma üç bölümden oluşmaktadır. İlk bölümde, kişisel verilerin korunması hukukunun temel kavramları tez çalışmasının konusuyla ilgisi bakımından sınırlı olarak incelenmiştir. İkinci bölümde, veri güvenliği kavramı ve veri sorumlusunun veri güvenliğini sağlama yükümlülüğü KVKK, GDPR ve ilgili sair mevzuat ışığında incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise veri güvenliği ihlali kavramı incelenmiş, veri güvenliği sonucu olan bildirim yükümlülüğünün üzerinde durulmuş ve karşılaştırmalı bir değerlendirme yapılmıştır. Anahtar Kelimeler: Kişisel Verilerin Korunması Kanunu, General Data Protection Regulation (Genel Veri Koruma Tüzüğü), veri güvenliği, veri güvenliği ihlali, veri güvenliği ihlalinde Kişisel Verileri Koruma Kuruluna yapılacak bildirim, ilgili kişilere yapılacak bildirim. Bilim Dalı Sayısal Kodu: 54001Master Thesis Gelir Paylaşımlı İnşaat Sözleşmesi(MEF Üniversitesi, 2021) Arıkan, Habi̇p; Kurt, EkremBu çalışmada, ülkemizde inşaat sektöründeki gelişmelerin bir sonucu olarak ortaya çıkmış olan gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesi incelenmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesinin genel esasları ele alınmıştır. Bu kapsamda sözleşmenin tanımı, tarafları, amaç ve faydaları ile unsurlarına değinilmiştir. Akabinde sözleşmenin hukuki niteliğine ilişkin değerlendirmelere yer verilmiş ve gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesinin uygulamada rastlanan farklı biçimleri incelenmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesinin hüküm ve sonuçları incelenmiştir. Bu kapsamda sözleşme taraflarının hak ve borçları ile üçüncü kişilerin hukuki durumu ele alınmıştır. Çalışmanın üçüncü bölümünde gelir paylaşımlı inşaat sözleşmesinin sona erme halleri incelenmiştir.Master Thesis Klinik Psikoloğun Psikoterapötik Tedavi Sözleşmesinden Doğan Sorumluluğu(MEF Üniversitesi, 2023) Ertuğrul, Ahmet; Uyanik, AyferPsikoterapötik tedavi sözleşmesi, serbest çalışan klinik psikolog ile danışan arasında kurulan, psikoloğun ücret karşılığında danışanın psikiyatrik rahatsızlığının tedavisi için psikoterapi yaklaşımları içerisinde danışanın psikiyatrik rahatsızlığının niteliğine göre seçtiği ve psikoterapi uyguladığı özel hukuk sözleşmesidir. Klinik psikoloğun sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerin başında psikoterapötik tedavi gelmektedir. Klinik psikolog sözleşmeden kaynaklanan yükümlülüklerini özenle yerine getirmelidir. Burada sır saklama, sadakat gösterme, aydınlatma yükümlülüğü, kayda geçirme yükümlülüğü gibi durumlar ele alınmıştır. Psikoloğun psikoterapötik sözleşmesinden kaynaklanan bu yükümlüklerine aykırı hakaret ederek danışana zarar vermesi halinde sorumluluğu doğacaktır. Psikoterapötik tedavi sözleşmesinde zarara uğrayan danışan maddi ve manevi zararlarının tazminini talep edebilir. Danışan uğramış olduğu zararları, hukuka aykırılığı ile illiyet bağının varlığını ispat etmek zorundadır. Buna karşılık olarak ise klinik psikolog da kusurunun bulunmadığını ispat etmekle yükümlüdür.Master Thesis Land Owners' Disagreement and Public Intervention in Case of Urban Renewal Based on Disaster Risk(MEF Üniversitesi, 2024) Dilek, Mehmet Ali; Kapancı, Kadir Berkİnsanlığın topluluklar halinde yaşamaya başlamasının ve sanayi devriminin yaşanmasının ardından köylerden kentlere göçler başlamış, ülkemizde de bu durum 1950'li yıllardan itibaren baskın bir biçimde görülmüştür. Hal böyle olunca, kontrolsüz bir biçimde göçler başlamış ve yapılan göçler ile kentler kapasitesinin çok daha üzerinde konaklama yapılmasına maruz kalmıştır. Yaşanan yoğunluk sebebiyle kentlerde imara aykırı, sağlıksız, güvenli olmayan, düzensiz, alt yapı yetersizlikleri ile çarpık bir düzen yaşanmaya başlamıştır. Tüm bunlara ek olarak, ülkemizin deprem bölgesinde yer aldığı da düşünüldüğünde bu yerleşim biçiminin afet riskine karşı mal ve can kaybına sebebiyet vereceği de şüphesiz ortadadır. Günümüze kadar kentsel yaşama geçişi kolaylaştırmak ve sistemleştirmek adına birçok düzenleme yapılmışsa da; bu düzenlemeler uygulama alanı bulamamış, denetimler de gerektiği şekilde gerçekleştirilememiştir. Keza, denetim ve uygulamalar bir yana bırakılsın, imara ve hukuka aykırı yapılarla ilgili çıkarılan af yasalarıyla birlikte aykırılık adeta meşrulaştırılarak insanların yaşamı ve yaşam standartları hiçe sayılmıştır. Yaşanan bu olaylar ülkemizde artık gözden kaçırılmayacak bir hal almış, üstelik yakın geçmişte yaşanan depremler ile kayıplarının ardından bir yapılanma ihtiyacı hasıl olmuştur. Tam bu noktada, daha güvenli ve sağlıklı bir yaşam ile imara uygun bir kentleşme adına Kentsel Dönüşüm yasası kurtarıcı yapılmak istenmiş ve bu konuda özel bir kanun yürürlüğe girmiştir. Çalışmanın ilk kısmında kentsel dönüşümün ne olduğu, tarihçesi, amacı ve metotları ve hukuki düzenlemelere ilişkin bilgi verilmiş, ikinci kısmında kentsel dönüşümün esaslarıyla 6306 sayılı kanunun uygulama bulduğu yapılar, uygulanma biçimi, süreci ve tarafların alacağı kararlar nezdinde sürecin nasıl ilerleyeceği ile yargıya taşınması durumlarıyla ilgili detaylandırma yapılmış ve son kısmında anlaşamayan paydaşlara karşı kamunun ne şekilde müdahalelerde bulunabileceğine yer verilmiştir.Master Thesis Legal Liability of the Physician in the Context of Plastic Surgery in the Light of Supreme Court Decisions(MEF Üniversitesi, 2024) Uzunoğulları, Alin Doğa; Kapancı, Kadir BerkThe topic of this thesis called ' Legal Liability Of The Physician In The Context Of Plastic Surgery Under Turkish Law ' basically aims to characterize the qualification of the plastic surgery under Turkish law and the legal responsibilities of the physician (plastic surgeon) that may arise in this context. First of all, the concepts related to plastic surgery will be explained by giving definitions of physician and patient. Afterwards, it will be explained in which cases the plastic surgery is considered legal in the doctrine. After the discussion of the legality of plastic surgery; the legal nature of the contract established between the physician and the patient for the purpose of plastic surgery, which has been the subject of different opinions in the doctrine, will tried to be revealed. After focusing on the discussions in the context of the contract of mandate, service contract, sui generis contract and contract of work in the doctrine, the evaluation of the legal relationship between the physician working in the private hospital and the patient will be made. In addition, the contractual responsibility of the physician in the context of plastic surgery will be examined. Under the topic of 'contractual responsibility of the physician', the obligation of examining the patient and asking questions about the diagnosis of the disease (anamnesis-medical history talking), the obligation of diagnosing the disease and choosing the most appropriate treatment, the obligation to start and execute the work on time, the obligation to inform, the duty of care, the obligation of loyalty and confidentiality, the obligation of personal performance will be discussed along with the obligation to provide tools, equipment and materials, obligation arising from defeat and the debt of recording the document. After explaining the contractual responsibility of the physician, the situations that occur in case of violation of the contractual responsibility will be revealed. Afterwards, the cases where the contract is terminated and the cases where the responsibility of the physician is limited in the contracts dealing with the plastic surgeries will be examined. After these explanations, the concepts of acting without authority and tort, which are the non-contractual liability cases of the physician, will be evaluated. Finally, explanations regarding non-pecuniary damages will be examined in our study.Master Thesis Milletlerarası Özel Hukukta Ticari Şirketlerde Birleşmeler ve Devralmalar(MEF Üniversitesi, 2021) İyi̇t, Bülent; Uyanık Çavuşoğlu, AyferBu tez çalışmasında, uluslararası nitelikteki ticari şirketlerin birleşme ve devralma işlemlerinin, sözleşmeler öncesi dönemden başlamak üzere, sözleşmelerin kurulması, tarafların ehliyeti, sözleşmelerin şekli, sözleşmelerin işlemlerine ilişkin olarak kanunlar ihtilafı sorunlarının çözümü, sözleşmelerde irade serbestisinin mümkün olduğu durumlar ile bu tür sözleşmelerden kaynaklanan muhtemel uyuşmazlıkların çözümü için yetki sözleşmesine koyulabilecek uyuşmazlık çözüm yolları incelenmiştir. Ayrıca sözleşme konusu işlemlere Türk hukukunun uygulandığı durumlara ilişkin olarak, Türk hukuku çoğunlukla AB Hukuku ile karşılaştırılarak incelenmiştir. Şirket birleşme ve devralma işlemleri farklı yapıya sahip işlemlerdir. Bu sebeple her iki kavram iktisadi ve hukuki olarak tüm boyutları ile ele alınması ve farklılıklarının ortaya konulması gerekmektedir. Çünkü birleşme ve devralma işlemleri her ne kadar hukuki birer işlem niteliğinde olmalarına rağmen, sebeplerinin ve sonuçlarının iktisadi olduğunu söylemek mümkündür. Devralma kavramı, TTK.'da birleşmenin gerçekleşmesinin bir türü olarak kullanılmakla birlikte, gerçekte birleşme işleminden farklı olarak, bir şirketin kontrolünü sağlayacak şeklide ele geçirmek olarak anlaşılmalıdır. Birleşme işleminde, devrolunan şirket ya da şirketler devralan veya yeni kurulan şirketin bünyesine tasfiyesiz şekilde son bularak katıldığı halde, şirketin devralınması işleminde ise devralınan hedef şirket varlığını devam ettirmekte ve sadece kontrolünü sağlayan gerçek ya da tüzel şahıslar değişmektedir. Ayrıca birleşme işleminde devrolunan şirketin ortakları, ortaklığın devamlılığı ilkesi gereğince şirket payları karşılığında devralan şirketin ortağı olmakta ve genel kural olarak herhangi bir bedel ödemeleri söz konusu olmamakta, devralma işleminde ise devir karşılığında bir bedel ödenmesi söz konusu olmakta ve ortakların bu bedel karşılığında devrettikleri pay oranında, işlem konusu şirkete ilişkin mülkiyet hakları devir ile birlikte son bulmaktadır. Her iki uluslararası nitelikli sözleşmenin kurulma aşamasından önce, niyet mektubu, due diligence, gizlilik sözleşmesi gibi ortak yönleri bulunmaktadır. Ancak işlemlerin farklı hukuki yapıya ve özneye sahip olmaları sebebiyle, sözleşmenin kurulması, kanunlar ihtilafı kurallarına göre uygulanacak hukukun tespiti ile irade serbestisinin sözleşmeye uygulanabilmesi açısından birbirlerinden oldukça farklı nitelikleri bulunmaktadır. Her iki işlemden kaynaklı uyuşmazlıkların etkili ve pratik çözümü için yetki sözleşmelerine koyulabilecek başta tahkim olmak üzere, uyuşmazlık çözüm yolları da üzerinde özellikle durulması gereken konulardır.Master Thesis Short-Time Working, in Turkish Labour Law(MEF Üniversitesi, 2024) Yumrutepe, Nida; Akyiğit, ErcanKüreselleşmenin bir sonucu olarak dünyayı etkileyen çeşitli büyük ölçekli krizler, işyeri üzerinde de önemli bir etkiye sahiptir. İşverenler söz konusu krizin etik boyutunu ortadan kaldırmak ya da en aza indirmek için işçilerin aleyhine uygulamalara başvurmaktadır. Bu bağlamda, krizlerin işyerindeki yıkıcı etkilerini geciktirmek ve işçilere yönelik haksız uygulamalara son vermek için istihdamı koruma politikaları geliştirilmiştir. İşsizliğin olası maliyetlerini en aza indirmek, mevcut işçilere iş güvencesi sağlamak ve elbette krizin etkisini en aza indirmek amacıyla, devlet desteğini de içeren ve iş güvencesi ilkeleriyle uyumlu bir kısa çalışma sistemi 2003 yılında 4857 Sayılı İş Kanunu madde 65 ile ulusal mevzuatımıza dahil edilmiştir. Bu çalışma, kısa çalışma sisteminin kapsamlı bir incelemesini sunmaktadır. Anahtar Kelimeler: İş, İş Hukuku, Kısa Çalışma, Kısa Çalışma Ödeneği, Zorlayıcı Sebepler, KrizMaster Thesis Sosyal Medya Ortamında Kişilik Hakkı İhlallerine Uygulanacak Hukuk(MEF Üniversitesi, 2023) Atik, İrem Ceren; Uyanık, AyferSosyal medya günümüzde en sık kullanılan iletişim alanlarından biridir. Yaygın kullanımına paralel olarak sosyal medya aynı zamanda kişilik hakkı ihlallerinin sıklıkla yaşandığı bir mecra konumundadır. Sosyal medya ortamında işlenen kişilik hakkı ihlalleri günümüzde önemli hukuki uyuşmazlık alanlarındandır. Diğer hukuk dallarında olduğu gibi milletlerarası özel hukuk alanında da bu uyuşmazlıklar inceleme konusu olmaktadır. Zira globalleşen ve teknoloji ile adeta kuşatılan dünyada yabancılık unsurunu havi uyuşmazlıklar giderek artmaktadır. Bu durumda, sosyal medya ortamında meydana gelen ve yabancılık unsuru içeren kişilik hakkı ihlallerine ilişkin uyuşmazlıklarda uyuşmazlığa hangi devletin hukukunun uygulanacağı sorusu gündeme gelmektedir. Bu soruya verilecek cevabın temelinde kişilik hakkı ile ifade hürriyeti arasında yapılan seçim etkili olmaktadır. Cevabı etkileyen bir diğer husus ise gerçek dünya ile siber uzayın ele alınma şeklidir. Milletlerarası özel hukuk bağlamında klasik bağlama kuralları ile sosyal medyada meydana gelen kişilik hakkı ihlallerinin çözümlenip çözümlenemeyeceği, yeni kanunlar ihtilafı kurallarına ihtiyaç olup olmadığı sorusu araştırmamızın temel konusunu oluşturmaktadır. Çalışma üç ana bölümden oluşmaktadır. Çalışmanın birinci bölümünde temel kavramlar incelenmiş olup bu kapsamda internet ve sosyal medya kavramsal olarak ele alınmıştır. Bu bağlamda internet ve sosyal medyanın yapısı, işleyişi, temel aktörleri sırasıyla irdelenmiştir. Ek olarak, internet ve sosyal medyanın yönetimine ilişkin bilgi verilip bu alanda mevcut yasal düzenlemelere yer verilmiştir. İkinci bölümde ise kişilik hakkı kavramı inceleme altına alınmıştır. Öncelikle kişilik hakkı kavramsal olarak açıklanmış, kişilik hakkı ihlallerine değinilmiş ve kişilik hakkı ihlallerine karşı hukuki koruma yöntemleri üzerinde durulmuştur. Son olarak kişilik hakkı ihlalleri internet ve sosyal medya ortamı perspektifinden incelenerek bölüm tamamlanmıştır. Çalışmanın son bölümünde internet ve sosyal medya ortamında meydana gelen kişilik hakkı ihlallerine uygulanacak hukukun tespiti meselesi ele alınmıştır. Bu bağlamda öncelikle, internet ve sosyal medya bağlamında yabancılık unsuru, kişilik hakkı ihlallerinin vasıflandırılması, çeşitli bağlama noktaları ile teorileri incelenmiştir. Son olarak Türk hukuku ve Avrupa Birliğindeki mevcut düzenlemelere ilişkin bilgiler aktarılmıştır.Master Thesis Subrogation Action of Cargo Insurer as Legal Successor Liable for Damage in Sea Cargo Transportation Against the Carrier(MEF Üniversitesi, 2024) Çelik, Eren Can; Öğüz, Zehra ŞekerThis master's thesis is prepared for submission to MEF University Institute of Social Sciences. The subject of the thesis is defined as the 'Subrogation Action of Cargo Insurer as Legal Successor Liable for Damage in Sea Cargo Transportation against the Carrier.' In the first chapter of the study, the legal successorship regulated in the Turkish Law of Obligations is examined. Through this examination, the concept of successorship is scrutinized, and the distinctions between similar concepts such as the right of recourse and assignment of receivables are elucidated. This chapter also provides a detailed overview of the legal successorship of the insurer as regulated in Article 1472 of the Turkish Commercial Code No. 6102. The second chapter focuses on the conditions of the legal successorship of the insurer, particularly the conditions of the cargo insurer's legal successorship. This section thoroughly explains the circumstances under which the cargo insurer will legally succeed to the rights of the insured. The third chapter defines the carriage contract, examining the liability of the carrier. Emphasis is placed on the carrier's responsibility for the loss, damage, and late delivery of the transported cargo, clarifying the conditions under which the cargo insurer can seek recourse against the carrier. This chapter also evaluates both absolute and probable cases of carrier non-liability, stipulating that the cargo insurer cannot file a recourse lawsuit against the carrier in these instances. The final chapter of the study scrutinizes the recourse lawsuit that the cargo insurer would file against the carrier liable for damages, providing a detailed explanation of the procedural aspects of the lawsuit. This section highlights the nature, limits, legal grounds, subject matter, competent court, burden of proof, objections and defenses, interest, and statute of limitations of the recourse lawsuit.Master Thesis Suç Önleme Politikaları İçerisinde Önleyici Polis Uygulamalarının Önemi ve Dünya Örnekleri ile Türkiye Uygulamalarının Karşılaştırılması(MEF Üniversitesi, 2023) Çeli̇k, Tayfun; Polat, Mehmet Oğuzİnsanlığın dünya üzerinde var olduğu tüm dönemlerde kendisini güvende hissetmek istemiştir. Bunun için her çağda güvenlik politikalarını gözden geçirerek kendisine kamu düzenini temin edebilecek uygulamalar geliştirmeye çalışmıştır. Tüm bu girişimler ve tarihsel süreç insanların suç işlemesini tam anlamı ile engelleyememiştir. Bu tez çalışması, Suçla mücadele etmek için yeni alternatif uygulamalar araştırmanın yansıra benzer önleyici politikaların da tahlil edilerek başarılı olabileceği değerlendirilen uygulamaların sisteme dahil edilmesinin mümkün olduğunu göstermeyi amaçlamaktadır. Suçun önlenmesi için yapılacak araştırmaya ayrılacak olan zaman ve maddi imkanların başarı sağlama konusunda olumlu dönüt sağlayan projelere aktarılması sürdürülebilir bir önleyici güvenlik politikaları açısından fayda sağlayabilecektir. Bu kapsamda; suç ve polisliğin tarihsel süreç içerisindeki gelişimine değinerek kamu düzeni ve kolluk faaliyetlerinin gelişimi ışığında; Türkiye'de uygulanan iç güvenlik politikaları ve polislik uygulamalarına değinip dünyada uygulanan önleyici polislik uygulamalarını Türkiye açısında uygulanabilirliğinin Değerlendirilmesine çalışılmıştır. Tarihsel süreçler ile suçun ve suçlunun ıslahı ve azaltılmasına yönelik yapılan çalışmaların günümüz kamu düzenine ulaşmamızdaki rolü tartışılmıştır. Dünyanın farklı coğrafyalarında uygulanmış ve başarıları veya gösterilen ilgilerden dolayı haberlere konu olan önleyici polislik uygulamaları irdelenerek bu uygulamaların etki alanları ve önleyici polislik uygulamalarına etkisi tahlil edilmiştir. Önleyici Güvenlik Politikalarının dünyadaki farklı örneklerinin Türkiye de uygulanan güvenlik politikalarına nasıl katkı sunabileceği değerlendirildiğinde; söz konusu uygulamaların gelişimi ve toplum için etkileri göz önünde bulundurularak yapılan tahlilde; sadece belirli idare kurumları veya sivil toplum kuruluşları tarafından yürütülen çalışmaların tek başına yeterli olamayacağı ortaya konularak. Yürütülen birçok Önleyici Güvenlik politikaları ve Önleyici Polislik uygulamalarında; idare, kurumlar ve toplum arasındaki işbirliği, iletişim ve disiplinin kamu düzeninin tesisinde ve sürdürülebilir güvenli bir toplumun inşasında amaca ulaşmak için ayrılmaz bir bütün olduğu ortaya konulmuştur.Master Thesis Türk İş Hukukunda Normali Aşan Çalışmalar(MEF Üniversitesi, 2023) Çavuş, Selen; Akyi̇ği̇t, ErcanAraştırmamızın konusunu Türk İş Hukukunda Normali Aşan Çalışmalar oluşturmaktadır. Normali aşan çalışma kavramından bahsedebilmek için öncelikle çalışma süresinin incelenmesi gerekecektir. Çalışma süresinin sınırlandırılmaması halinde normali aşan çalışmadan bahsedilemeyecektir. Sınırlandırmanın dayanağını ise işçinin tüm gün çalışmasının sağlığı açısından elverişli olmaması ve bu şekilde verimliliğin artırılması oluşturacaktır. Bu nedenle çalışmamızda kısaca çalışma süresi kavramına yer verildikten sonra normali aşan çalışmalar ayrıntılı olarak incelenmiştir. Ülkemizde çoğu işveren, çeşitli sebeplere dayanarak işçilerine normali aşan çalışma yaptırmaktadır. Fazla çalışma ise başta ekonomi olmak üzere üretimin arttırılması, ücret, çalışma süresi, ekonomik ve toplumsal sorunlara doğrudan etki etmektedir. Fazla çalışma işçiye yarar sağlamasının yanında sağlık ve sosyal yaşamında olumsuz etki yaratabilmektedir. Genellikle yapılan fazla çalışma kanundaki şartlara uygun olmaması sebebiyle işçi ve işveren arasında uyuşmazlık çıkmaktadır. Buna bağlı olarak iş mahkemelerinde açılan davaların çoğunluğunu normali aşan çalışmaya yönelik ücret alacakları oluşturmaktadır. Normali aşan çalışmaya yönelik sorunlara çözümlerin kanun ve anayasaya uygun olması gerekecektir. Bu konuda taraflar arasındaki uyuşmazlık sayısı fazla, konu kapsamlı ve geniştir. Ayrıca teknolojik gelişmeler doğrultusunda mevzuat ve Yargıtay içtihatları da zamanla değişmektedir. Bu nedenle normali aşan çalışmalar ayrı bir öneme sahip olması sebebiyle çalışmamızın konusunu oluşturmaktadır. Çalışmamızda normali aşan çalışmalar tüm yönleriyle incelenmiş olup, çalışma süresi kavramı, denkleştirme uygulaması, normali aşan çalışmanın ispatı, normali aşan çalışmanın karşılığı olarak ücret veya serbest zaman kullandırılması, normali aşan çalışmanın karşılığının verilmemesinin sonuçları, yasak, sınır ve bunlara uymamanın sonuçları gibi konu başlıkları ele alınmıştır. Ayrıca İşK dışında DİK, BİK ve TBK'daki düzenlemelere yer verilmiştir. Yine çalışmamızın genelinde yerleşik Yargı kararları ve öğretideki tartışmalar doğrultusunda inceleme yapılmıştır.Master Thesis Üçüncü Kişinin Fiilini Üstlenmede Üstlenenin Hukuki Konumu(MEF Üniversitesi, 2022) Koç, Ömer Cemre; Kapanci, Kadi̇r BerkÜçüncü kişinin fiilini üstlenme (TBK m. 128) yapısını konu edinen tezimiz temelde, üstlenenin borçları ve ödeme talebi karşısındaki savunmalarını konu edinmektedir. Öncelikle, kurumun, genel yapısı tanıtılarak, tarihsel gelişimine ilişkin açıklamalar getirilmektedir. Akabinde ise üçüncü kişinin fiilini üstlenmenin hukuki niteliği öğreti ve yargı kararlarında yer alan tartışmalar dikkate alınarak ortaya konulmaya çalışılacaktır. Bu noktada, özellikle, garanti sözleşmeleri ile olan ilişkisi üzerinde de özel olarak durulmaktadır. Genel yapısı ve hukuki niteliği ortaya konulduktan sonra üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmesinin özellikleri ve geçerlilik şartları detaylı olarak izah edilecektir. Burada ise kurumun, TBK m. 603 ile olan ilişkisi de ayrıca açıklanmaya muhtaçtır. TBK m. 603 yapının şekil ve geçerlilik şartları noktasında büyük önem arz etmektedir. Genel kabul ise TBK m. 603 düzenlemesinin yollamasıyla TBK m. 583 ve 584'te yer alan kefaletin şekline ve ehliyete ilişkin düzenlemelerin, üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmesi bakımından da uygulanması yönündedir. İlgili düzenleme iki kurumu birbirine yaklaştırdığı için her iki kurumun ayrımının tespit edilmesi de uygulama bakımından oldukça önemlidir. Bu noktada ise kefaletin feri, üstlenme sözleşmesinin ise bağımsızlık özelliği bize yardımcı olacak olup; iki kurumun ayrımı bakımından teminatın işbu özelliğinin tespit edilmesi gerekecektir. Bunun yanı sıra, üçüncü kişinin fiilini üstlenme ile benzerlik arz eden diğer yapılar ile olan ilişkisi de incelenerek farklı yönleri ortaya konulacaktır. Böylece, düzenlemenin uygulama alanı ve kendisine özgü, diğer kurumlardan ayrılan yönleri de daha rahat tespit edilebilecektir. Yine, garanti sözleşmesi ile birlikte üçüncü kişinin fiilini üstlenmesi sözleşmesi ile adı sıklıkla anılan banka teminat mektupları ile olan ilişkisi de değerlendirmeye alınacaktır. Üçüncü kişinin fiilini üstlenme yapısını ete kemiğe büründürdükten sonra ise üstlenenin borcu üzerinde durulacaktır. Özellikle, üstlenenin borcunun doğumunun ve muaccel hale geldiği anın tespiti ile üstlenenin borcunun kapsamı belirlenmelidir. Üstlenen, üçüncü kişiye ait bir riski üzerine almaktadır. Diğer bir ifade ile risk neticesinde ortaya çıkacak olan zarar miktarından sorumlu olmaktadır. Bu bakımdan, risk, meydana geldiği takdirde üstlenenin, alacaklının hangi zararlarından, ne oranda sorumlu olacağının tespit edilmesi gerekecektir. Üstlenen, kendisinden talepte bulunulduğu takdirde, kayıtsız şartsız bir ödeme borcu altına girmemektedir. O da her borçlu gibi gerek genel hükümler çerçevesinde sözleşmenin geçersizliğine, gerek üstlenme sözleşmesi kapsamında sahip olduğu defi ve itirazları gerekse de risk meydana gelmediği takdirde riskin meydana gelmediğini öne sürerek ödemeden kaçınabilecektir. Bunun sonucu olarak, alacaklı tarafından ödeme talebinde bulunulduğu takdirde üstlenenin, ödemeden kaçınabileceği haller de arz edilecektir. Üstlenenin, ödemeden kaçınmasını gerektiren bir halin var olmaması halinde ödeme yapması gerekecektir. Bu noktada, üstlenenin, lehine teminat sağladığı (riskini üzerine aldığı) kişiye hangi hal ve şartlarda başvurabileceğine de tezin son bölümünde değinilmiştir. Son olarak ifade edilecektir ki, Avrupa Sözleşmeler hukukunun (Principles of European Contract Law) yeknesaklaşması konusunda ortaya konulan teminat hukuku özelindeki prensipler de ilgili yerlerde dipnot olarak çalışmamıza eklenmiştir.Master Thesis Uluslararası Ticari Arabuluculuk ve İcra Edilebilirlik(MEF Üniversitesi, 2022) Karabacak, Mehmet Kaan; Uyanık Çavuşoğlu, AyferUluslararası ticari uyuşmazlıklarının çözümünde alternatif uyuşmazlık çözümlerinden arabuluculuk yaygın olarak uygulanmaktadır. Ancak devlet yargılaması ve tahkim kadar sıklıkla uygulanmamaktadır. Arabuluculuk faaliyetinin bu tip uyuşmazlıklarda sıklıkla uygulanmamasının sebebi, tarafların mutabakatı sonucunda düzenlenen anlaşma belgesinin icra edilebilirliğinin sorun teşkil etmesidir. Tahkim ve devlet mahkemeleri sonucunda çıkan kararların icra edilebilirliği gerek iç hukuklarda gerekse uluslararası anlaşmalarla sağlanabildiğinden icra edilebilirlik sorunu ile karşılaşılmamaktadır. Bu tezin amacı, uluslararası ticari uyuşmazlıkların sonucunda düzenlenen anlaşma belgelerine yani sulh anlaşmalarına icra kabiliyeti kazandırılmasının yollarını araştırmaktır. Tezin ilk bölümde alternatif uyuşmazlık çözümleri hakkında genel bilgi verilmiştir. Ayrıca arabuluculuk faaliyetinin tanımı ve tarihsel gelişimi, diğer alternatif uyuşmazlık çözüm yollarından ayrıştırılması, farklı hukuk sistemlerinde arabuluculuk çözüm yolunun yeri ve ilgili düzenlemeler ve son olarak Türk Hukuku'ndaki arabuluculuk düzenlemesi olan 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu incelenmiştir. İkinci bölümde ise uluslararası ticari uyuşmazlıkların arabuluculuk çözümü ile sonuçlandırılması sonucunda düzenlenen anlaşma belgesi hakkında genel bilgi verilmiş olup nasıl düzenleneceği, içeriği, kapsamı hususlarında bilgi verilmiştir. Ayrıca icra edilebilmesi ve kesin delil etkisinin kazandırılması için büyük önem taşıyan hukukî niteliği hakkında inceleme yapılmıştır. Ayrıca anlaşma belgesinin milletlerarası niteliğe sahip olması için hangi özellikleri Türk Hukuku ve uluslararası anlaşmalar uyarınca bünyesinde bulundurması gerektiği hususunda araştırma yapılmıştır. Devamında milletlerarası arabuluculuk anlaşma belgelerinin icra sorunu incelenmiş, bu kapsamda uluslararası sözleşme olmaması durumunda anlaşma belgesine icra kabiliyeti kazanabilmenin yolları aranmıştır. Bu yollardan biri anlaşma belgesinin mahkeme kararına çevrilmesidir. Bu durumda sınır-ötesi icrasının sağlanabilmesi için örneğin Türk Hukuku'nda MÖHUK hükümlerine göre tanınması yapılacaktır. Anlaşma belgesinin hakem kararına çevrilmesi de diğer bir yoldur. Hakem kararına çevrilen anlaşma belgesi, 1958 tarihli Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve Tenfizi Hakkında New York Sözleşmesi uyarınca eğer ilgili devlet bu sözleşmeye tarafsa, tanıma ve tenfizi yapılabileceğinden icra kabiliyeti ve kesin delil etkisi kazanabilecektir. Son olarak ise uluslararası milletlerarası anlaşma belgesinin icra sorununu ele alan uluslararası bir sözleşme yapma ihtiyacı ele alınmıştır. Son bölümde Birleşmiş Milletler Uluslararası Ticaret Hukuku Komisyonu'nun (UNICITRAL) düzenlediği Ticari Uyuşmazlıklara İlişkin Arabuluculuk Faaliyeti Sonucunda Yapılan Milletlerarası Sulh Sözleşmeleri Hakkında Birleşmiş Milletler Sözleşmesi (Singapur Sözleşmesi), arabuluculuk anlaşma belgelerinin icra edilebilirlik açısından incelenmiştir. Sözleşme'nin uygulanabilmesi için gereken maddi ve usuli şartlar tezde incelenmiştir. Kapsam dışında kalmasına sebep olan ret sebepleri detaylı olarak ele alınmıştır. Singapur Sözleşmesi, akit devletler nezdinde sorunun çözümü hususunda önemli adımdır. Akit olmayan devletler açısından hala uluslararası anlaşma belgesinin icra edilebilirliği sorun teşkil etmektedir. Singapur Sözleşmesi'nin New York Sözleşmesi benzeri bir başarı kazanıp kazanamayacağını zaman gösterecektir.